- 421 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızlık Allah'a Mahsus
Yazın, bir değişiklik olsun diye kalkıp ilk görev yaptığım şehre,Bartın’a gittim. Eski ama eskimeyen dostlardan Selami Bey’e telefonla ulaştım. O da beni bekliyor gibi içten ve sıcak bir karşılamayla cevap verdi. Nereye istersem gelebileceğini ve acil bir işi olmadığını söyledi. Akşamüstü evlerine yakın bir kafede buluştuk. Arkadaşım ortalamanın üzerinde boyu, iri cüssesi, konuşkanlığı, güler yüzüyle pek değişmemiş, saçlarının beyazlaması dışında aynı duruyordu. Başka tanıdık birkaç arkadaşı daha aradık, onlar da geldiler. Ağaçların bulunduğu yüksekçe bir yerdeydik, aşağıda çevre yolu vardı. Arabalar bir yerden başka bir yere önemli birine bir siparişini yetiştirecek gibi hızla gidip geliyordu.
Onunla uzun zamandır görüşememiştik, yani ben ayrılalı yirmi yılı geçmişti. Bu sürede onun ve benim neler yaptığımızı, ortak arkadaşlarımızla ilgili bildiklerimizi paylaştık. En üzücü olan, iki yıl önce eşini kaybetmesiydi. Baş sağlığı ve rahmet diledim. Taziye dilemenin adabı içinde ölümden bir haftayı geçmeyecek şekilde kısa sürede yapılmasının hikmeti acıyı tazelememektir. Adab-ı muaşeret böyle bir incelik içeriyor.
Evinde misafir edebileceğini ve bundan çok memnun olacağını söyledi. Benim kaldığım bir yer vardı, bunun için ısrar etmedi. Fakat yemek konusunda ısrar etti. Hatta orada birlikte bulunduğumuz Hüseyin’i Ediz’i , İzzet’i de davet etti. Onlar artık eve gitmeliyiz dediler. Sonra tanıdığı bir pideciye gittik. Birlikte yemek yerken son iki yılda başından geçenleri biraz daha ayrıntılı olarak anlatma ihtiyacı duydu ve belki anlattıkça rahatladı. Her şeyi paylaşabileceğimiz kimseyi bulmanın, toprakta altın arayıp bulmak kadar zor olduğu bir zamanda her konuda dertleşilebilir gördüğü biriyle muhatap olduğunu düşünüyor olmalıydı. Yalnızlığın ne demek olduğunu düşündüren bir manzarayla karşı karşıyaydım. Aragon’un bir şiirinde dediği gibi, “yalnız insan merdivendir, hiç bir yere ulaşmayan/sürülür yabancı diye,dayandığı kapılardan...” Şöyle bir düşününce ne kadar çok şeye ihtiyaç duyuyor insan. Sağlık, nafaka için bir iş, aile, çevre gibi. Bunlardan biri eksik olursa felaket demek,bitmişiz!
Onunla bir zamanlar mesai arkadaşıydık. Üstelik aynı davaya bağlı idealist gençlerdik. Haftada sırayla evlerimizde bir kez toplanırdık. Kah kitap okurduk, dünyada ve ülkemizde olan önemli olayları analiz etmeye çalışırdık. SSCB’nin dağılması ile ilgili gazeteleri, dergileri taradığımı ve arkadaşlara bir sunum yaptığımı hatırlarım. Aynı zamanda okulumuzdaki muhtaç öğrencilere yardım için aramızda yardım sandığı oluşturduk. Fakat bazıları rahatsız oldu. Kimimiz yaftalandık, veya karalandık, şikayet edildik, ötekileştirildik. Gün oldu devran döndü. Mevsimlerle birlikte çok şey değişmişti. Şehirler değişti, anlayışlar değişti. Öyle ki "biz bu ülkenin sahibiyiz" diye mağrurlananlar etkisiz elemanlara dönüştüler.
Selami Hocam, iki yıl önce bir lise müdürüyken aniden emekliye ayrılmış. Müdür olması ise bir zamanlar kurucusu olduğu sendikanın şube başkanıyla mücadele ederek gerçekleşmiş. Emekli olmayı nasıl bulduğunu sordum. Sorumluluğu üzerinden atmanın ve kendine zaman ayırmanın güzel bir şey olduğunu söyledi. Konuşmamızın akışi bizi iki yıl öncesine götürdü.
-Ambulansla hastaneye ikimizi götürdüler. Ben iyileştim o kalkamadı, eşimin cenazesini aldık. Allah’ın takdiri, yapacak bir şey mi var?
Durdu. Birkaç yudum su içti."...ben iyileştim o kalkamadı..." cümlesi bir müddet zihnimde yankılandı.
-Evet öyle. Mekanı cennet olsun dostum. Çok üzüldüm.
Anlatması bile kolay değil. Sesi hüzünlü bakışları yetim kalmış bir çocuğunki gibiydi. Anlatırken o günleri tekrar yaşamak zorunda kalmış olmanın ızdırabı hissediliyordu. Ah dostum, hayatın bizlere neler hazırladığını, gelecekte ne sürprizlerle karşılaşabileceğimizi bilemiyoruz hiçbir zaman. Allah sonumuzu hayreylesin. Gözlerini bir noktaya dikti ve devam etti:
-Rahmetli, ben senden sonraya kalmayayım derdi, Çünkü sen evimizi geçindiriyorsun. Bunun üzerine ben de ona, sen çocukların yanında kalabilirsin, fakat ben onların yanına sığamam. Önce ben gideyim, derdim. Böyle konuşmalarımız olurdu.
Çok defa başımı sallayıp onu tasdik ediyordum. Yine bir müddet sustuktan sonra acı bir gülüşle devam etti:
-İşte şimdi koca evde yalnız kaldım..."Evlenmiyor musun?" diyenler oluyor. Yalnızlık Allah’a mahsusmuş. Ben de istiyorum ama, huyu huyuna boyu boyuma uygun birini bulmak da kolay değil hocam. İşin tuhafı aramıyorum da. Nasıl olacak bakalım.
-Anlıyorum seni iyi anlıyorum. Tabi bu işlerde birileri aracı olur, tanıştırırsa arkası gelir belki.
-Evet, aynen öyle.
-İnşallah Rabbim yardım eder. İçtenlikle diliyorum bunu.
-Sağ ol, amin.
"Güncemden Yapraklar"
Temmuz 2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.