- 361 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
MESELE ESENYURT DEĞİL SAYISIZ MANKURT
Doksanlı yılların başında başlayıp günümüze kadar ısrarla sürdürülen ipe sapa gelmez mafya dizilerinin; sayısız ana babaya diz dövdürme gerçeği ile yüzleşiyoruz bugün!
Çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkek ayırımı yapmadan; yalnızca reyting ve buna bağlı olarak da reklam kazançları için toplum bilinci göz göre göre dejenere edildi ve hatta yok sayıldı günümüze kadar!
Mavi Şirinler’in orman içlerinde konuşlanmış mantardan evlerinin yerini havuzlu villalarda silah ve uyuşturucu pazarlıkları, Gargamel ile komik koşuşturmaları ise yerini, gerilim müzikleri eşliğinde silah sesleri ile mafya karakterlerine evrildi!
Öyle ki; bir film karakteri için göz göre göre gıyabi cenaze namazı kılındı bu çirkin süreç işletilirken bu ülkede!
Hatta; Türk Halk müziğimizin eşsiz yapıtları dahi, mafya hesaplaşması ölüm sahnelerine ilmek ilmek işlendi bugün içinde bulunduğumuz duruma gelene değin!
İki oda bir salon evlerinde malikânelere nispet ettirecek büyüklükte mekânları heyecanla takip ederken, bir sonraki bölüm için gün sayar oldu milyonlarca nefes!
Abartmıyorum;
Metropol İstanbul’da ve benzeri şehirlerde, bahse konu dizilerin başlama saati ile trafik yoğunluğu yok oluyordu!
Reklam araları neredeyse öfkeyle karşılanıyor, kendini bu dizilerin gerilim atmosferine kaptıran insanlar neredeyse tuvalet ihtiyaçlarını bile öteliyordu!
Mantar tabancası ile şen şakrak büyümüş bir nesil yavaş yavaş kan kokulu silahlar kuşanır olmuştu!
Öylesine büyük bir iştahla devam ediyordu ki söz konusu sürecin başındakiler vazifelerine; her bölümde sayısız figüran öldürülüyor ve sayısız ajans reklamları ile yeni yüzler ekranlara taşınıyordu.
Hemen her mahallede, hemen her sokakta ikamet eden bir mafya dizisi figüranı var demek yanlış olmaz sanırım..
Kadın; nezaket ve zerafetten uzaklaştırılıp, kaşları çatık, sevgiden ve saygıdan muaf bir kimliğe büründürülerek resmedilir olmuştu!
Neredeyse kan görmeyen göz, hakaret işitmeyen kulak ve sımsıcak bir merhabaya bile racon kesmeyen neredeyse nefes kalmadı sokaklarda nefes!
Yetişkinlerin telefon zil sesleri, çocukların konuşma ve yürüyüşleri, ailelerin birbiri ile iletişimine kadar hemen her şey; tıpkı bu saçma sapan senaryolar ile eş zamanlı olarak başkalaştı, laçkalaştı!
Zihinleri eğitici değil aksine öğütücü bir süreç olduğunu gören de, duyan da, bilen de bana ne dedi, diyebildi!
Ve son tahlilde;
Her gün bir başka silahlı çatışma, her gün bir başka elim vaka ve her gün akla hayale gelmez cinayet haberleri ile güne başlıyor artık yurdum insanı!
Ancak çevirip sorsak; hemen herkes birer sevgi kelebeği ve hemen herkes sütten çıkmış birer ak kaşık oluyor, olabiliyor bu memlekette!
Demem o ki; mesele Esenyurt değil sayısız mankurt azizim!
𝓡𝓪𝓶𝓪𝓴 𝓚𝓪𝓵𝓭𝓲 / Samim İĞDE
YORUMLAR
Sayın Samim bey,
Yazdığınız her bir kelimeye sonsuz katılıyorum. Hatta bana göre çok ta yumuşak yazmışsınız. Daha sert ifadeler kullanabilirdiniz. Haklı olarak.
İşin başka bir boyutu daha var. Bende naçizane onu yazayım.
Göçmenler.... İpini sapını koparıp Türkiye'ye gelen ne olduğu belirsiz azgın tipler.
Çatışmaların baş rollerinde onlar da var. Etnik savaşlar yaşanmaya başladı hemen her kentin varoşlarında. Pakistanlılar ve afganlar kendi sapık adetlerini Taksim'in orta yerinde sergilediler. Suriyeliler tavuk keser gibi insan kesiyor. Ürüyorlar azizim. Ürüyorlar.
Toplumsal değer tv dizilerinin etkisi ile bilinçli bir bozulmaya uğratıldı. Bu ne idüğü belirsiz tiplerde işin tuzu biberi oldu.
Toplum ne zaman ayılacak acaba. Bu gaflet uykusundan ne zaman uyanacağız.
Hakkımızda hayırlısı demek yetmiyor artık. Topyekün baş kaldırmalıyız.
Yazsınız mutlaka okunmalı herkes tarafından.
Kutluyorum, Tebriklerimle
Saygı selam ve aydınlık günler dileklerimle