- 191 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Acıklı ve Efsunkâr Bir Sergüzeşt :Sular Üstünde Gökler Altında
Kaan Murat Yanık ’ın okuduğum ilk eseri olduğundan ötürü itiraf etmeliyim ki bir parça tereddüt ile başlamıştım romana fakat beklentimin çok üstünde titiz bir çalışmayla karşılaştım :Sade ve sürükleyici bir uslüp, iyi araştırılmış ve romana başarıyla yedirilmiş tarihsel, kültürel özellikler, ayarında bir edebi anlatım, çoğunlukla mesafeli ve gerçekçi yaklaşımı benimsediği için realist çizgide ilerleyen lakin ara ara vahşetin doruğa çıkmasıyla okuyucusuna zor anlar yaşatan natüralist çizgiye de kaymış olan olaylar silsilesi... Roman üçüncü bölüme kadar çocukluğumda okumuş olduğum bir ’Define Adası’ tadı bıraksa da bende, üçüncü bölümden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor ;romanın rengi değişiyor, ritmi hızlanıyor ve okuyucu olarak bu bölüme kadarki güzel atmosferi arıyor ve özlüyorsunuz...
Gelelim romanın konusuna : 15.yy Osmanlı ’sında dininin hükümlerine sıkı sıkıya bağlı, prensipli, ahlak abidesi, hisli bir bilge olan İsa Kaptan ve O’ nun yolunda ilerleyip, babasının hayallerini hakikate çevirme arzusuyla yanıp tutuşan, babasının hayranı olan oğlu Kalender... Baba - oğul birbirini öyle sever ki, kitapta Hz. Yakup ile Hz. Yusuf ’un bir baba - oğul olarak birbirlerine olan sevgilerine bile telmih yapılır.
Kalender nihayet hayalini gerçekleştirmek için babası İsa Kaptan’ ın eski bir dostu olan Kristof Kolomb ile gözü kara bir yolculuğa çıkar. Kalender ’i dimağının kıyısından dahi geçemeyecek ne imtihanlar beklemektedir, aman Ya Rabbi...
Kalender odaklı ilerleyen romanda, başlarda Kalender’ i tanımak ve hamlelerini kestirmek pek kolay olmuyor doğrusu. Fakat Kalender ’in gözlemlerini ve hislerini aktardığı günlüklerini okudukça O’ na kendimizi daha yakın hissediyoruz.Ağırbaşlı duruşundan beklenmeyen atakları olan, zaman zaman sessizliğe gömülüp kabuğuna çekilen, etrafındaki olaylar ve insanlar hakkında derin gözlemleri ve tahlilleri olan, tecrübesiz bir bilge olarak tanıdım ben Kalender ’i...Kalender ’in gözlemlerini bize en iyi aktardığı kısımlar zannediyorum sefer sırasında Kristof Kolomb’ u gözlemlediği anlar: "Kolomb’un öz nezdinde ilmin Doğusu veya Batısı diye bir ayrım yoktu. Doğulular ile Batılıların ürettikleri her ne varsa onları aynı çekirdekte topluyor, posalarını tarafsız şekilde ayıklıyor, titizlikle birleştiriyor ve onlardan doğacak sonuçları serinkanlılıkla şerh ediyordu. Eğer elindeki malumat onu hedefine yaklaştırıyorsa gerisi lafügüzahtı. "
Kalender O’nun son derece kibirli bir kaptan olduğunu düşünse de zaman zaman Kalender ile aralarında son derece samimi ve perdesiz diyalogların olduğunu görüyoruz.
Olaylar her ne kadar kurgusal olsa da roman boyunca okuduklarım beni 15.yy ve Kolomb ile ilgili merak dolu tarihi araştırmalara sürükledi. Yeni beldelerin keşfinde Müslüman denizcilerin de büyük bir payı olduğu görmezden gelinip tüm zaferler Kristof Kolomb adına mı atfedilmişti?
"Peki ben, babamın verdiği kurbağalı harita ve Müslüman denizcilerin tecrübeleri olmasaydı, Kolomb yine de bulabilir miydi buraları? Yoksa okyanusun ortasında açlıktan, susuzluktan ya da tayfalarının gazabından ölüp gider miydi?"
Sefer boyunca Kalender tüm yaşadıklarını ve gözlemlediklerini didik didik günlüğüne not eder. Yalnızca iki hayali vardır :Bu keşif günlüğünü babasına teslim etmek ve sevdiği kız Ustinya ’ya kavuşmak. Bu ikisi gerçekleşebilecek mi diye romanı sonuna kadar yüreğim ağzımda okudum diyebilirim :)
Yazarın diğer kitaplarını da okuyacaklarım listesine çoktan eklemiş bulunmaktayım.
Dimağımda bir parça acıklı bir parça da efsunkâr bir tat bıraktın "Sular Üstünde Gökler Altında"...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.