GECİKMİŞ DOĞUM GÜNÜ ARMAĞANI
Taşındığım bir apartman katından yazdığımı biliyor olmalısın ki beni bu kadar yalnız bırakma cesareti gösterebildin? Yoksa aslında bilirsin içimdeki müstakil korkuları; lakin nicelik dediğin şey insanın kendi iç sınırında son buluyor. Hani demek istediğim yalnız kalmak isteyince insan yine yalnız kalacak bir kuytuluk bulabiliyor kalabalıklar arasından. Kolaylaştırılmış bir hayatın içinden çıkmak zorlaştıkça daha kolay yalnız kalıyor insan ve daha kolay eriyor içindeki kasvet yortularında.
Peş peşe sarsılan bir temele oturtulmuş derme çatma bir apartman katını zar zor kiralayabildim. Sözüm ona çok talep varmış ama bana uygun görmüşler bu daireyi. Birileri isteyince ne kolay başından atıyor insanı. Gülümsediğim bahaneleri hatırlayarak yıllar önce zeytin ağaçlarıyla dolu bir bahçe olduğu rivayet edilen; sonradan da çirkin bir binaya dönüştüğü hatırlanarak güzel göstermek amacıyla lütfen ekleniveren bahçe kapısından içeri girerken kendim için de bir bahane bulmalıyım dedim… Hayat yeterli bir bahane miydi acaba?
Hayatı sevmem bahane miydi? Asla!
Kalabalık evlerde en çok açlığın yaşandığını sanırdım. Daha doğrusu açlığın kalabalık bir sofradan yarım kalkmak olduğunu… Lakin açlık dediğin başka bir şey galiba. Hani varla yok arası kalmak, hem var olup hem de yok sayılmak gibi…
Sürüklendiğim bir mücadele vardı ancak sonra kendi başıma kaldım ısrarla sürüklendiğim bu cephede. Birileri bana ihtiyaç duyarken hissettiğim o eşsiz güven duygusu yerini bu hiçliğe bıraktığından beri artık bir şeylere yeniden, yeniden başlamak korkutmaz olmuştu beni. Başarısız olmak başta kendim olmak üzere kimseyi şaşırtmayacaksa istediğim kadar başarısız olabilirdim. En azından bu hakkı kazanmış olmalıyım ya da bu hak bana fark edilmeden verilmiştir düşüncesindeyim. İstediğim kadar kullanmalıydım o halde!
Ne de olsa kendini bulmuş bir neslin devamı olarak üzerinden defalarca yenilgiler geçmiş bir kuşaktık. Öğretilenlerden sorumlu tutulduk ama ne öğrendiğimizi sınayacak bir yer de bulamadık.
Çocuk sayıldık örneğin sözümüzün geçmediği yerlerde. Büyüdüğümüzü sonraları fark ettik bu yüzden. Hani tam çocukken baktığımızda da aslında büyümüşüz olduğumuz söylendi. Uzaklardan uzaktan kumandalı kırmızı Ferrari bekleyen çok tanıdığım olmuştur. Geldiğinin ikinci günü büyüdükleri hatırlatılarak cam büfelere gizlenen ve her daim yerine bisküvi kutusundan bozma makara tekerlekli tel kumandalı oyuncaklar tutuşturulurdu ellerine hala çocuk diyerek.
Doğum günlerinde hep şemsiye hediye edilir umuduyla paketleri açılan ancak ne hikmetse bir türlü hediyesi kendini tatmin etmeyen ve nice sonraları bunun hıncından mı bilinmez her yağmurdan sonra şemsiye alan kişilerden biri de bendim. Sen bunu iyi bilirsin…
Kendimi hatırlatmak için şemsiyelerimi orda burada unutmam bundan mı dersin!
Kim söylediyse artık ya da nerden tahmin edildiyse, doğum günlerimin o davetsiz soğuk misafirleri olan sarı saçlı harika bebeklerini yok etmek için neler yaptığımı bilen de yine sensin. Arka bahçelerdeki bebek mezarlığını hatırlatıyor bana şimdi bu apartman dairesinin köhne bahçesi. Bu yüzden çok arar oluyorum iş dönüşleri arka bahçedeki anılarımızı.
Yalnızlığımı hissetme diye yalancı mektuplar yolluyorum sana; şen şakrak günleri anlatan. Aynı evden çıkmış iki yürekli çocuk olarak hayatımıza devam ederken senin de şu an büyüyor olmanı büyük bir keyifle izliyorum. Evden uzaklaşmadan büyüyemiyoruz demiştim; sen büyümek isteğini de yanına katarak benden önce erginleşmiştin. Büyüyemediğinin farkına varmadan ben söyleyeyim:
‘ Cam büfeden o Ferrari yi aldığın gün büyümediğini anladım!’
Ortak paydalar bulabildiğimizi anladığımız gün başlamıştı anılarımız birlikte. İlk aşk, ilk ayrılık acılarını avutacak değilim artık. Herkes kendi payına düşeni alıyor sonunda. Payı bilmiyorum ama paydalarımız birdi bizim. İnatla büyümeye çalışan bunun için hiçbir zaman yaşıtlarıyla bir araya gelemeyen hep büyük meclislerinde bulunmanın günlük hayattaki sıkıntılarını çeken iki neferiz şimdi.
İlk gördüğü kurşun askerin neden yapılmış olduğunu soran ve sonra da evdeki yemek kaşıklarının kayboluşunun sebebi kardeşim,
Penceremden arka sokağa bakmaya çalışırken yaşama tutunmaya çalıştığın ve içinden hiç geçmediğim şehrin sınır komşularına ne kadar yakın olduğumu hesaplamıyorum. Yine de mesafeler var, biliyorum. Senin yıllanmış sorularına cevap aramak derdinde değildim hiç; ancak bugün kurşun askerlerin gerçekten de eritilmiş madenden yapıldığını öğrenmenin heyecanıyla ve oyuncakçıları aşındırmanın yorgunluğuyla yazıyorum. Hani olur da bir daha ‘Benim neden hiç kurşun askerim olmadı?’ dersin diye bekliyorum.
Belki de ikimizden biri ilk kez doğum gününde istediği hediyeye kavuşma mutluluğunu yaşayacak diye hediyeni koynumda saklıyorum.
2007
YORUMLAR
Derya o kadar güzel ki, günlerdir yeni bir yazını okumak için sabırsızlıkla bekliyordum, okudum. Yazının içinde kaybolduğumu sandım önce sonra tanıdık bir hüzüne rastladım, orada bekledim diğer cümleleri de. Gözlerim doldu.
....
Doğum günlerinde hep şemsiye hediye edilir umuduyla paketleri açılan ancak ne hikmetse bir türlü hediyesi kendini tatmin etmeyen ve nice sonraları bunun hıncından mı bilinmez her yağmurdan sonra şemsiye alan kişilerden biri de bendim. Sen bunu iyi bilirsin…
......
Kesinlikle düz yazıda favorim sensin ve beni
yazılarının içinde yalnız gezip kendine hüzün toplayan
bir ruh hastası olarak kabul et:)
Teşekkür ederim.
Dün tam yorum yazıp 'kaydet' butonuna bastığımda, karşımda bir uyrı belirdi... "sayfamız bakıma alınmıştır" gibisinden...
Bugün baktım kaydolmamış...
Neyse... Yine yazayım.
Geçmişte kaybolmadan, geçmişine sahip çıkmak.. Hatta hesaplaşmaya devam etmek... Temiz anılar... Ve kelimelere dökülen saf sevgi...
Büyüme güzel kız...
Büyümek zor...
Sevgimlesin,
Orda kal...
*Ne de olsa kendini bulmuş bir neslin devamı olarak üzerinden defalarca yenilgiler geçmiş bir kuşaktık. Öğretilenlerden sorumlu tutulduk ama ne öğrendiğimizi sınayacak bir yer de bulamadık
bu cümle hatali
umarim düzenleyecksiniz
yalniz koynunda sakladigin sey
bence karsi konulamaz tek hediye
yazi etkileyicidi
saygi
ve tevrik
hemde cook olanindan
Bende bir ablayım...
Lakin Sen gibi değil Hüzünlü Meleğim,
Oldukça cadı idim... Hala gözlerine bakarken utanıyorum kardeşimin.
Onu bırak, abime bugün neden diye bir soru soruşum var.. çocuk olduğu yerde dondu kaldı:(
Ama her elimi uzattığımda yanımdalardı, yanlarında olmayada çalıştım hep.. Ve hiç büyümedik.. hala kahkahalardan geçilmiyor ev bir araya geldiğimizde.:)
--------------------------------
Sevgili Karyam..
Yine muhteşem bir yazı okudum senden...
Hüzün Meleğim.. Kardeşinin sana seslenişi idi sanırım..
Hiç büyüme emi...
Sevgimdesin
18'liğim
Bir kardeşe verilecek en güzel hediye bu olsa gerek. harf harf sevgi yüklü bir yürek... Büyemeyin tavsiye etmem... denemedim büyümeği ama gözlemlerime dayanarak diyorum büyümeyin diye. Yazıların giderek olgunlaşıyor peşinden git, elinden tut, kalbin çocuk kalsın...
çok güzel bir yazını daha okudum, teşekkürler.