- 230 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Deliksiz
Yağmur yağıyordu. Yağmur o kadar hızlı yağıyordu ki damladığı zemini deldiğine dair bir his uyandırıyordu insanda. Göz çukurlarıma doluyor, yanaklarıma çarpıyor, tabiri caiz ise yüzümü parçalayarak, tokatlayarak beni kendime getirmeye çalışıyordu. Burnumda ince bir sızı vardı, kendimi hissedemiyordum. Yalnızca eğik bir açı ile etrafıma, üstüme düşen damlaları görebiliyordum. Çamurun içinde uzanırken, gökyüzü o kadar gerçek görünüyordu ki...
Gözlerimi kırpışırtırdım. Göğüs kafesimde keskin bi yanma vardı, yağmur damlaları ıslattıkça bastıran türden bir yanma... Git gide dayanılmaz hale gelse de, bedenimi hareket ettirecek takatim yoktu
"Tıpkı benim gibi..."
Dedim. Devamını getirmek için bekledim, ağzımın içi kurumuştu. Yağmura rağmen, ses tellerim birbirine yapışmış gibi hissediyordum.
"Tıpkı benim gibi..." zorlukla nefes alıyordum. Gözlerimi önce tamamen kapatıp sanki ne olduğunu biliyormuş gibi başımı hızlıca sola çevirdim
Islak saçlarının yapıştığı gözlerine baktım
"Yan." Diye tamamladım. Yağan yağmur benzinmiş gibi tüm bedeni alev almaya başladı. Pek uzağımda değildi, ısıyı kendi yüzümde hissetmeme rağmen başımı çevirmedim. Etleri eridi, yüz iskeletine, kemiklerine yapıştı, tüm kaburgaları belli olana kadar dinmedi alevler. Yağmurun ıslaklığı asla zedelemedi ateşi, değmiyordu alevlere.
Başımı tekrar gökyüzüne çevirdim. Göğsüm hala yanıyordu. Sağ elimi kaldırarak acının kaynağına götürdüm. Elim belli dokulara değmedi, bir kitleye değmedi
Elim yalnızca çamuru kucakladı. Kaşlarımı çatıp uzun süredir kalkamadığım yerden doğruldum, ve başımı eğdim
Gözlerim büyüdü
Bedenimin tam ortasında içinden zemini görebildiğim bir delik vardı
Nasıl oluştuğunu zerre hatırlamıyordum ama telaştan ziyade incelemeye vermiştim kendimi. Koyu kırmızı dokular içinden mor tonlarda bir şeyler görüyordum. Organlarım mıydı, yoksa kesilmiş dokunun çürüyen yanları mıydı bilmiyordum ama onları görünce acıyı hissetmiştim.
Elimi uzattığımda kenarlarına değen kısımlarındaki kurumaya yüz tutmuş kan lekelerine baktım
Allahım.. yağmur suyu bile geçirmiyordu
Baktım baktım ve baktım. Burnuma gelen yanık kokusu ile birlikte buna daha fazla katlanamayacağımı anladığımda ayağa kalktım. Kolayca kalkmış olmak beni şaşırtmıştı
Bedenimin orta yerinde bir delikle yürüyordum. Hala nasıl canlıydım aklım almıyordu, gözlerim oraya değince kontrol etmek için yavaşlıyor sonra nereye gittiğime bakmadan yürüyordum
Kayalıklar görmeye başladım, o an bilincim açık olmadığından yalnız içimdeki kötü hisse kulak vererek o tarafa gitmedim. Yalpalıyordum, bu kocaman boşlukla, yarayla ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu
Uzaklarda oturan birini görünce hızla o tarafa döndüm ve kirli, lekeli ellerimi gizleyerek arkasında bittim
"Yardım eder misiniz?" Soruyu sorduktan sonra yanımda yanan kişiyi hatırlayıp kısa süreli bir telaş yaşadım. Ya oraya gider de görürse? Hayır.. hayır onu ben yakmamıştım. Suçlu değildim ki
Uzun saçlarının arasından çok hafif çevirdiği kafası gözlerini görmeme yardımcı olduğunda yüzündeki siyah şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum
Sonra üzerime kaynamış su dökülür gibi oldu. Etrafım eskisi kadar net değildi, bulanıyordu. Karşımdaki kişiyi şimdi tanımıştım
Rüyadaydım
Midemin bulandığını hissettim, algılarım açıldığı gibi yüzünü tamamen bana döndü, uzun süredir görmediğim yüzünü..
Yemek borumdan yukarı çıkan acımsı bir sıvı tadını aldığımda elimi kapamak için ağzıma götürdüm. Ağzımdan dökülen simsiyah sıvıya bakıp gücümü korumaya, ayakta durmaya çalıştım
Sakindi
Her zamanki gibi, benim olduğumdan katlarca
Gözlerimin tekrar yandığını sezdim
Neydi bilmiyorum yüzüne bakar bakmaz içimde yeşeren ağlama hissi
Yaklaştı, bana doğru yürürken hep gözlerime baktı
Konuşmama gerek bile yoktu. Anladığı öylesine okunuyordu ki gözlerinden
Tam karşımda durduğunda gözlerini göğüs kafesimdeki deliğe çevirdi, elini uzattığını gördüm ama yüzünü öyle uzun zamandır görmemiştim ki ne yaptığına bakamadım. Dokundu mu onu bile hissedemedim
Sadece ne kadar gerçek göründüğünü düşünüyordum, ne olduğunu, neden bunca zamandır yüzünü göremediğimi
Saçları yine ıslak gibiydi
Dümdüz sarkıyordu yüzünün iki kenarından
Elini geri çektiğinde bedenime baktım, delik yok olmuştu. Artık arkamı görmüyordum bakınca. Yalnız sol tarafımda minicik bir iz kalmıştı
Nedenini sorarcasına bakışlarımı ona çevirdiğimde parmağı ile işaret etti
"Bu unutmaman için" dedi. Artık onu ilk gördüğüm zamanlardaki gibi gülmediğini fark ettim o an
Gözleri derin bakıyor, yüzü düşünceli görünüyordu. "Unutursan daha büyüğü açılır" dudaklarım titredi. Bana yardım etmişti, bana yardım etmeye hazırdı
Boğazım yanıyordu
"Ağlayabilirsin" başımı eğdim ve ağzımın içindeki o berbat tatla ağlamaya başladım
Sonra ona sarıldığımı hatırlıyorum. Korkarak çünkü hala bilmediğim biriydi benim için. Sanki acımı alabilirmiş gibi gelmişti
"Duygularını paylaşacak kişi sayısı azalıyor demek..." sesi hem dikkatli hem öfkeli çıkıyordu. Ayırt edememiştim
"Af edersin, bitiyor demek istemiştim" onu daha da sıktım. Kolları sırtımda duruyordu, sanki hem yardımcı olmak istiyordu ama düşündüğü bir şey de var gibiydi
Biraz bekledik
Birkaç kere daha iyi hissedip hissetmediğimi sordu. Sustum. Canım ağlamak istiyordu, rüyada da olsam, uyanık da olsam tek yapmak istediğimdi buydu. Sanki bu kurak yerde rüzgar varmış gibi bir esinti hissetmiştim üzerimde. Bedenim titrerken kısık sesle konuşmasını duydum
"İstediğin an istediğin şeyi kapatıp istediğin kişiye işkence etmeni sağlayabilirim" daha yüksek sesle ağladım ve kafamı iki yana salladım
Uyanmak istemiyordum, kendi gerçekliğime uyanmak istemiyordum. Beni cayır cayır yakıyordu çünkü. Yağmurun ne zaman bittiğini anlamadığım bu yerde kalmak istiyordum ama bedenimin zayıf düştüğünü anlamak zor değildi
"Haklı çıkmak.." saçımı okşadı "Çok yoruyor"
Gözlerim kararırken hala ’bana yardım et’ diye sayıkladığımı hatırlıyorum
"Ben..." diye sayıkladı.
"Seni seviyorum"
"İki kişiyi aynı anda sevemezsin!"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.