- 336 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Çok Sevgili Gece Hayaletim
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Birkaç gün önce gördüğüm ufak bir rüya vardı. Anlatmaya üşenmiştim, ya da içimden mi gelmemişti, bilmiyorum. Ensemde birinin nefesini hissetmiş, kıpırdamayamış ve kolumda gezinerek elimi tutan bir eli görmüştüm. Karabasan gibi değildi, çünkü uyku felci uyanıklık ile uyku arasında olur. Ben rüya olduğunu düşünmüş/ anlamıştım
Kabul edeyim. Dün gece hiç rahat uykuya dalmadım. Eskiden sorduklarında bir çok şeyi döküp zihnimin kusmasını sağlayabiliyordum. Artık kendimi sorun olduğunu söylemeye zorlasam da ağzım bana ihanet ediyor, tamamen kendim bir sonuca varma arzusu ile doluyorum. Neden bilmiyorum belki her zaman sorunlu biri olmak istemeyen taraflarım zorluyordur. Aslında hem hiçbir seyi bilmediğimi, hem de çok gereksiz şeyleri bildiğimi farkettim. Neyse
Yine odamda uyandığım bir zaman dilimiydi. Oda fazlasıyla karanlıktı ve yüzüm duvar tarafına dönük bir vaziyette uyanmıştım. Ve en önemlisi, uyandığım gibi arkamda biri olduğunu hissetmiştim
Bu sürekli tekrar eden bir döngü gibi geliyordu artık. Uyandığım yer değişmiyordu, hisler benzer ve ya aşağı yukarı farklıydı. Yine birinin varlığını hissediyordum ama hareket edemediğim için göremiyordum. Öylece durdum, boğucu hislerle birlikte. Bunlar şu an oluşan değil tamamen gece kafamda dolanan tilkilerden kalmaydı. Kendimi hangi kelimeyi kullanmam gerektiğini bilmediğim bir kötü hissediyordum
Omzuma dokundu. Dokunması ile burnuma adeta çarpan petrol kokusu o an emin olmamı sağladı, sevgili gece hayaletimin kim olduğundan..
Çok kibar dokunmuş ve boynuma doğru derin bir nefes vermişti. Çok ilginçti, bu rüyadan sonra da bir rüya görmüştüm ama ayrıntılar silinecek gibiydi, ancak onun olduğu rüyalar fazlası ile belirgince kalıyordu aklımda. Elini büküp yastığın kenarına yasladığım bileklerimin üzerine koydu. Ürperdim.
“Mümkün olduğunca açık konuşmaya çalışayım” dedi. Ve sesini uzun süre duymadığımı aklıma getirdi. Kelimeleri seçerek ve sanki radyo programı dinliyormuş gibi tane tane çıkan cümleler kim olursa olsun dinleme isteği uyandırırdı. Heyecanlandım. Şu en son gördüğüm korkunç rüyadan sonra yüzünü görmemiştim. Unutmaktan korkuyordum. Hatta beni terk ettiğini bile düşünmüştüm. Ona dönmek için kendimi zorladım ama bilirsiniz, bazen uykunuz gelir rüyanızda, öyle ki bayılır gibi olur kıpırdayamaz ama olan biten bir şeyler olduğunu hissedersiniz. Aynen böyleydi, gözümü zorlukla açık tutuyordum
“Neden inatla öğrendiğinde seni rahatsız edecek şeyler ile ilgileniyorsun. Biliyorsun ki bilmek zorunda değilsin, bakmak zorunda değilsin, baktıktan sonra kaos çıkacak, kendini karşılaştırmaktan kötü senaryolar yazmaktan insanlardan vazgeçmeye kadar sonsuz mide bulandırıcı düşünceler seline kapılacaksın.. öyleyse neden?”
Eli tekrar omzuma çıktı. Kelimeler çok yakınımdan geliyordu, sanki hemen arkamdan bana yaslanmış gibiydi
“Neden kurcalıyorsun, bilmemek daha huzurluyken" cevap vermek istiyor ama veremiyor sonra bunu da beni boğan bir his haline çeviriyor daha kötü hissediyordum. Rüyalarımdaki psikolojik şiddet tam olarak açıklayamadığım bir biçimde nüksediyor ve ağlamak çıkmak istediğiniz ama bunları yapamadığınız bir kutucuk oluşturuyordu. Başımda bir ağrı seziyordum ama fazla güçlü değildi
“Diğer insanlar böyledir" saçlarını yüzümde hissediyordum. “Sevginizi anlayamazlar maalesef ki”
Yavaş konuşmaya başlamıştı
“Başka başka sevgiler ve ilgiler bekler" yutkundum
“Asla fark etmez ve asla doymaz” neden birincil kişi ile devam ediyordu
“Açgözlüdür, yalan söyler” güldü
“Sever, ama sevgisi senin gibi değil. Hiçbir şeyin sevgisi seninki gibi olamaz” neyden bahsettiğini çok iyi biliyordum ama sorun onun nasıl bu kadar iyi bildiğiydi
“Sorun sende değil. Sorun onlar. Onlar hassasiyetten anlamaz. Sen yetersiz değilsin. Unutma, itme çekme psikolojisine kurban gidecek kadar basit varlıklar. Kim daha umursamazsa köpek oluyorlar ve bunu diğerlerine uyguluyorlar. Bunu biliyorsun değil mi? Biliyorsun tabi. Gördün ve hissettin. Hep seni rahatsız etse de asla yakıştıramadın. Ah...”
Uzun konuşmasından sonra soluklandı. Nasıl. Bunlar içime çok kısa süreliğine düşen düşüncelerdi. Hepsini nasıl bu kadar ayrıntılı biliyordu? Aklımdan geçmeyen şeyleri duyuyordum. Ürküyordum, omzumdaki elini koluma doğru uzatırken kulağıma daha da yaklaştı. Tek elini de bana arkamdan sarılacak şekilde doladığını hissettim.
“Ben onlar gibi değilim” gözlerimi sıkıca kapattım. “Ben insan değilim, onlarla tamamen farklı dünyalardayız. Onlardan intikam almadan almışsın gibi hissetmeni sağlayabilirim, senin hepsinden uzak durmana yardım edebilirim. Ya araştırmaz gözlerini bildiklerin ile kapatır bunu engellersin, ya da..”
Başını başıma yasladı
“Ant olsun ki bütün duygularını kurutabilirim. Çünkü benim için sadece sen ve ne kadar zarar gördüğün önemli. Sen benim tercihim değilsin, sen teksin ve diğerlerini kafeslememek için geriye çektiğin tüm sevgi için, senin için her şeyi yapabilirim” daha da yaslandı
Kalbim ağzımda atıyordu. Ürkünçlüğünü hissetmeme rağmen ondan zerre korkmamam, hatta her şeyi anladığını hissetmem nedendi diye düşünmekten dişlerim birbirine çarpıyordu. Elini kolum boyunca yavaşça sürterek elimin üzerine getirdi ve siyah tırnaklı ince ellerini benimkine kilitledi
“Her şeyi.."
Onu tanıyor gibiydim. O kadar iğrenç hissettiriyordu ki buna bir ad verememek, sanki asırlardır yanımdaydı. O beni nasıl ki biliyordu, sanki bende onu aynı derecede biliyordum. Annem babam kardeşim çocukluk arkadaşlarım, hepsinin benimle geçirdiği vakti tek başına benimle geçirmiş gibi biriydi.
“Ne oldu, beni tanıyorsun değil mi" güldüğünü duydum. Ah.. bir kere dönüp bakabilseydim
“Ben de seni tanıyorum, sana ne zarar veriyor, günlük hayatını ne etkiliyor açıkça görebiliyorum. En nefret ettiğim aktivite miden bulanırken uykuda kıvranmanı izlemek" ellerimi sıkıp havaya kaldırdı
“Aslında aynı gibiyiz...” bunu dediğinde zoraki titreyen parmaklarıma baktım, tırnaklarım uzuyor parmaklarım da şekil değiştiriyor gibiydi. Gözlerime inanamayıp birkaç kere daha baktım
“Sen de bende olmayan bir kaç şey var sadece” uykum gelmeye başladı. Göğüs kafesimdeki daralma ile dakikalardır baktığım duvara tekrar baktım.
“Neyse uzun tuttum seni, iyi eğlenceler dilerim” ona söylemek istediğim tonla şey vardı fakat tek kelime edememiştim yine, ağlamak istemiş ve ağlayamamış sadece usluca dinleyebilmiştim. Ne demeye çalıştığını sormak ne eğlencesinden bahsettiğini öğrenmek istiyordum
“Batırma sakın, kurcalama” kaşlarımı çattım
Sonra ne oldu biliyor musunuz? Bunu gördüğümü tamamen unuttum. Başka bir rüyaya tamamen bilinçsiz biçimde uyandım. Üstelik oldukça bilinmedik ilk defa gördüğüm bir yere
Bir koltuğun üzerinde uyandım, yanımda uzanan biri vardı ve neresi olduğunu şu an hiç bilmesem de o zaman tanıdıktı. Evim gibiydi?
Duygu durumum da değişmişti, biraz öfkeli, hayır agresif hissediyordum. Başımı kaldırıp uzanan kişiye baktım, gözleri hafif kısık hafif bir gülümseme ile beni izlediğini fark ettim. Bedenimde hafif bir sızı olduğu için boynumu çevirmekte zorlamıştım ama kolumun üzerine kalkabildim. Kahverengi gözlerine bakıp “Ne zamandır uyuyoruz" dedim
“Çok olmadı" dedi gülümsemesini sürdürerek. Ben neden suratsızdım bilmiyorum ama içime ufak bir şeytan kaçmış gibi hissediyordum. Evet, başka açıklaması olamazdı bulunduğum ruh halinin, agresiftim karşımda bana gülümseyen çocuğa sinirli miydim bilmiyorum kötü hissettirmek istemiştim
Gözlerine bakıp yanaklarını tuttum, yaklaştım, yaklaştım ve yaklaştım. Göz bebeklerinin büyümesini ve yüz hatlarına yayılan umudu izledikten sonra yüzünü pas geçtim ve kendi yüzümü boynuna bastırıp sarıldım. Kolları biraz havada kaldıktan ve bedeni barizce şaşırdığı için tüm lenflerinin kasılmasından sonra bana kısaca sarılıp geri çekti ve yüzüme öfkeli bir gülümseme ile bakıp “Çok fenasın sen” dedi
Ayrıntıları silik silik hatırlıyorum, ama ben de “Biliyorum" dedim. Ve bulunduğumuz konum bi anda ona olan öfkemi hatırlattığı için geri çekildim. Saçlarım yüzüne doğru dökülmüştü
“İnatla insanı denemeye devam ediyorsun ama bir şey demeyeyim bari” bu sefer ben gülümsedim
“Beni rahatsız eden insanların benim kadar rahatsız hissetmelerini istemek için rahatlarını bozmam kadar doğal bir şey yok” evet bu kadar uzun bir cümle kurduğumu sonra o sıcak yerden kalktığımı hatırlıyorum
Başım döndüğü için yalpalıyordum. Sarhoş gibiydim hatta. İçimden nedense ‘ben dün akşam bir şey içtim mi’ diye sormak bile geçti ama sormadım nedense
“Nereye” cevap vermeden kapıya yöneldim ve lavaboya gittim. Kocaman ve hep sevmiş olduğum ince kenarlara sahip ovalimsi aynada yüzüme baktım. Hayatımda ilk defa rüyamda kendi yüzümü görmüştüm aynadan sanıyorum. Burnum ve dudaklarım farklı görünüyordu, gözlerim ise biraz uykusuz duruyordu. Ve kendi yüzümü görür görmez bastırmadığım bir ağlama hissiyle karşı karşıya kaldım. O kadar güçlüydü ki gözlerim yanmaya başladı. Oradan da çıktım ve şu an neden yaptığımı anlamadığım bir biçimde koridorun ortasına oturdum, elimde siyah kömür gibi bir sey vardı. Betonun yarısı görünüyordu, biraz da halı kapatmıştı
Sonra bir şeyler yazmaya başladım. Kocaman ve anlaşılır olmasına özen gösterdim, sanki... Sanki konuşsam anlatamayacağım bir şeyi anlasınlar diye yazıyordum
Birkaç tanıdığım yanımdan geçti, annemin geçtiğini gördüm göz devirerek. Bir sürü kişi azıcık bakıp gitti. Delirdiğimi mi düşünüyorlardı? Belki de...Ama bunu yazmazsam asla anlamayacaklardı. Yüzümde bir şey varmış gibi simsiyah olmuş ellerimin arkası ile siliyor sonra yazmaya devam ediyordum. Betona ve biraz da halıya, betona yazarken o kadar zorluyordum ki elimin birkaç yeri sürtünüp kanamış, kurumuş kan siyah ile iç içe geçip kahverengi bir renk olarak parmaklarıma yapışmıştı
Güzelim ellerim ne hale gelmişti ama kimse okumuyordu
Sonra odadan çıktığını ve beni yere oturmuş yazı yazarken gördüğünü farkettim. “Asya ne yapıyorsun?” dedi şaşırarak
“Sen ne anlarsın!?” diye çıkıştım. Ona olan öfkem öylesine kararmıştı ki, sanki bana yalan söylemiş de ortaya çıkarmış gibiydim, sanki bana ihanet etmiş de bildiğimi bilmiyor gibiydi. Öyle bir öfke hissediyordum. Ayağa kalktım bir hışımla, gözlerimi iddia ile ona dikip
“Okuyabiliyor musun?” dedim çaresizce. Çok dik duruyordum ama ağlamamak için zor tutuyordum. Onu tanıyordum. Evet evet onu tanıdığımı biliyordum, yüzüne bakıyordum ama kahverengi gözlerden başka hatırladığım hiçbir şey kalmamıştı uyandığımda. Kimdi bilmiyordum ama çok yakından bildiğim biriydi
“Tabiki okuyabiliyorum, anlamıyor değilim” dedi hiç yazıya bakmadan
“Ne anladığını söyle”
“İnanmıyor musun anladım işte”
“O! Zaman! Söyle!”
“Yine kuruntuların başladı senin, boşu boşuna ortalığı geriyorsun"
Acıyan ellerim ile yüzüne baktım. Saçlarımı geriye ittim “ Anlamadım diyebilmek zor değil" gülümseyerek (fakat normal bir gülümseme değildi kesinlikle tehlikeli duruyordu)
“Anlıyorum tabi ben seni üzme kendini şimdi olur mu, gelecek misin odaya?”
Yüzüne hayal kırıklığı ile baktım, arada arkadan geçenlere selam veriyordu. Baktım baktım ve baktım. Sonra kendime, ve hissettiğim şeyin ağırlığına baktım. Gözüme büyümüş göründüm bir anda, arka odalardan biri bir enstrüman çalıyordu sanki. Bozuk bozuk sesler duydum. Omzuna bi tane vurdum ve ittim, “Hep böylesin”
Ağlayacak gibi olduğumdan geri çekildim. Ve aklıma gelen ilk soruyu sordum
“Kaç yaşındayım ben” yüzüme donuk donuk baktı, hatta cevap vermeyecek sandım. Sonra yine itici bir şekilde güldü, kendisini hiç itmemişim gibi
“Fark eder mi?” elleri cebinde karşımda dikilmiş bekliyor, izin versem bana sarılacak gibi duruyor ama bunu mümkün olduğunca gizliyordu
“Saçların uzunmuş baya" hızla etrafıma baktım, olduğundan çok daha uzun olmuşlardı bir anda.. kaşlarımı çatıp rahatsız bir biçimde ellerimde tuttum. Dökülmeye başladılar
“Hayır istemiyorum” dedim, ve çekiştirerek dökülmelerini sağladım. Saçlarım uzun ama güçsüzdü bu yüzden çektiğim gibi kopuyorlardı
“Onu hala kabul etmiyor musun?” kaşlarımı çattım
“Ne dedin sen?”
Ve uyandım
Uyandığımda dün hissettiğim ağır his ve düşünceler yoktu. Yine ve yine oldukça uyuşmuş hissediyordum. Zihnimde dönen bir “bana ne ki" sözcüğü vardı. Sanki her bu tarz rüyalardan kalkınca biri böyle hissetmemi sağlıyordu. Çünkü tüm düşüncemi ikinci rüyada kusmuş gibi hissediyordum. Tabi hep böyle sürmüyordu, geceye yaklaşınca azalıyordu bu his. Kara bulutları hissediyordum ama en önemlisi
Sevgili kara hayalet, kimdi ve ya neydi? Çünkü onu tanıdığıma neredeyse emindim. Fazlasıyla.
YORUMLAR
Uyku, evrende bir dünya olduğumuzun kanıtıdır. Evrene düşüncelerimizle kök salmış bir vaziyette dünyada bir günümüzü geçiririz. Tükeniriz. Uykuyla asıl ait olduğumuz evrenin sonsuz boşluğuna geçeriz. Uyanıkken düşüncemizi fiili olarak uygularken uykudayken rüya şeklinde uygularız. Rüya gerçek dünyayla asıl gerçekliğimiz olan evrene geçtiğimizin bilincidir. Evrende gece gündüz yok geçmiş gelecek ayrımı yok. Her şey var. Her şeyin içindeyiz. Varlığımızın içindeyiz. Ve yokluğumuz bilincimize edindiğimiz diğer canlılar ve diğer insanlardır. Arkamızdan birinin olduğu rüyalara daha çok kabustur. Dünyadaki korkularımızın tesiri. Rüyada önümüze bakıp izlediğimiz görüntüler dünya izlememize yönelik bir süreçtir. Kontrolümüzdedir. Ya neler oluyor diye merak ederiz yada bilmediğim neler var diye merak ederiz. Bilmediğimiz arkamızda Kafdağı bildiklerimiz önümüzde umman ülkesidir.
Yazı okumakta zorlandım. Sonra yazının uykusuna, ne yazıyor ne okuyorum ve ne anlıyorum mu bırakıp, daldım. Yazıyı okuyarak fikirlerimin düşüncemle yazıldığı imgeleri izlemeye başladım. Onları aşağıya inip yazdım ve yazıyı uyumayı ve rüya izlemeyi bırakıp ikinci bölümü uyumaya geçtim. Final karanlık hayalet yada sevgili hayalet güzeldi. Ve ben hayaletimi izlemeyi uyanıkken yaptığımı fark ettim. Hayaletimi kendimle kendimi izlerken diğer canlı ve insanların hayaletleriyle karşılaşmaları araştırmaya yönelik izlediğimi düşündüm. Bir nevi boşluktaydık her birimiz birden bir yönden çıkıp karşımızda beliriyordu. Eğer dalgınsak yani düşümüze batmışken karşılaşıyorsak bir an irkiliriz. Ben bu irkilmeyi bir oyun haline getirdim sanırım. İnsanların o ilk anlarını o filmlerini hissetmek eğlenceli ve tanıdığım insanların tanımadığım yönlerine yönelik bir buluş gibi geliyordu.
Evet, siz ne düşünürsünüz. Yazınızı okuyan bir okurun kendi yazgısı içine düşerek yorumunu yazması. Bu yazınıza ihanet mi? Yazara saygısızlık mı? Eğer yazanda okuyanda hem yazıyor hem okuyorsa dünyadan çok evrenin içinde bir uykunun geçişinde bir rüyanın içindeyizdir. Yaz evrenin yazınsal rüyasında. Birlikte tebrikler.