- 283 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İKİNDİ YAZILARI’NIN KURULUŞ ÖYKÜSÜ VE HAKKINDA YAZILANLAR
Araştırmacı Yazar ve Şair - Celil ÇINKIR
İkindi Yazıları’nın kuruluş öyküsünü derginin yaprakları arasından çıkararak paylaşmayı uygun görüyorum. O heyecana bir kez daha tanıklık etmenin daha doğru bir adım olacağını düşünüyorumdük. Hep birlikte İkindi Yazıları’nın zaman tünelindeyiz şimdi:
Tarih: Nisan 1985
Yer : Salaş bir Çayevi - Andırın/Kahramanmaraş
Zeyneddin, Bilal, Nedim Ali, İsmail. Vd. Edeplice oturmuşlar melengiç kahveleri ve çaylarını yudumlarken edebiyat dünyasında eşi benzeri olmayan bir dergi çıkarma konusunda son sözü söylemenin arefesindeler. Derginin adı konacaktır artık.
DERGİNİN ADI KONULUYOR - BİR AKŞAM HÜZNÜ VE MELENGİÇ KAHVESİ
Olağan şeydir; çayevlerinde oturur, söy¬leşiriz. Şiiri konuşuruz. Romanı, öyküyü, ti-yatroyu konuşuruz. Zaten şiir, üstüne sayfa¬larca sözler söylenen ve bir türlü de gizi ya-kalanamayan; görünmez, ama varlığı duyumsanır birşey gibi içimizde gezinip duran gi¬zemli bir yapıdır. Doğrusu, yeri yurdu da yoktur şiirin. Göçebedir. Bir de, hüzündür şiir. Bir çok sevinçli olaylar üstüne, haber¬ler üstüne söylenmiş, yazılmış şiirler vardır ya; yine de hüznü çağrıştırır o. Hani, şiirin sevinçlisinde de gizli bir hüzün, saklanan bir hüzün var gibi gelir bana.
Tam yeridir diye ekleyelim: Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret buyurduklarında, karşılayanlarca söy¬lenen şiirler, aynı zamanda soylu bir hüznün söylevcileri olmuyorlar mıydı? Hüzün, şiirin mayasıydı belki de. Öyle olmasa, niye şiir denilince aklımıza içimizde beliren gözyaşla¬rı gelsin?
Oturur söyleşiriz diye başladık ya, şiir gir¬di araya; asıl söyleyeceklerimiz kaldı, örne¬ğin şu melengiç kahvesinin de bir başka tadı vardır. Kendine özgülüğü vardır. Pek öyle yaygın birşey de değildir, bilmezler çoğu yer¬lerde bunu. Buğulanıp duruyor önümde. Şi¬irli sözcüklere özdeş yükselip duruyor.
Tam burada, sanatlı, edebiyatlı söyleşinin ortasında; durup dururken "K" sayfası olsun dedi Zeyneddin. ’"Oda Sohbetleri" olsun dedi ’Kuşluk" olsun dedi Bilal. Bir kutlu zaman aadı verilecek, anlaşıldı dedi Zeyneddin. “Kuşluk Yazıları” olsun.
"Kuşluk" da güzel, taze bir vakit adı. "İkindi Yazıları" olsun Öyleyse. Olmuş bir vakit adı. Bir güzel zaman adı, dingin bir vakit, vakur bir vakit adı.
İKİNDİ övülmüştü de.
Karar verildi.
Anlık bir kararla; melengiç kahveleri soğumadan henüz, şiirli bir konuşmanın ara¬sında sanki bir parentez açılarak; adı kondu sayfanın. Kimbilir adı dillerden düşmeyen; yıllar sonrasına uzanan çeşitli dergilerin adları da böyle konmuştu belki.
DERGİ EDİTÖRLERİNDEN H. İSMAİL YASİN’İN KALEMİNDEN BiR YIL BİTERKEN
İkindi Yazıları, bu sayıyla ikinci yılına da adımını atmış oldu. Bize göre önemli bir olay bu. Bir çok “büyük” derginin bile üç beş sayı çıktıktan sonra kapandığı bir ortamda; sanat, edebiyat dergilerinin, ötedenberi “yüz bulamadıkları” bir kültürsüzlük ortamında; başı kasketli insanların, çarşıda, pazarda önümüze çıkıp “İkindi Yazıları” diye bir yer var gazetenizde, bu nedir? gibi sorulara muhatap olunan bu garip ortamda; bir yıllık bir “edebiyat serüveni” fevkalâde önemli bir olguydu.
Bir de, İkindi Yazıları “İLK” idi. Şimdiye kadar, Türkiye’nin böylesi hiçbir kasabasında, bu içerikte bir edebiyat olgusuna raslanmamıştı. Böylece, İkindi Yazıları, “büyük sanatçıların büyük kentlerden çıkacağı” genel yargısının yanlışlığının da kanıtıydı.
Kuşkusuz bu kendiliğinden olmadı. Bir kere Andırın Postası gazetesinin “zihinsel yapısı”, sanat, edebiyat, kültür ortamına hazırdı. Gazetenin sahibi M. Ali Zengin, zaten gazeteciden çok bir şair, bir yazardı. Sonra, İkindi Yazılarını besleyen, İkindi Yazılarına “özgün bir sanat dergisi veçhesi kazandıran” başka kaynaklar da vardı.
Bir de bizim sayın yazarlarımızın özverileri, içten gayretleri hep takdirle yâdedeceğimiz bir hatıra, bir taşra hatırası olarak kalacak içimizde. Örneğin bu son sayıda, bir yılı geride bırakıp, ikinci yıla adım atarken, elimizde “uygun” yazımızın kalmadığı, tıkandığımız bir sırada, masamın üstü¬ne iki zarf düşüyordu. İkisi de, yurdun uzak kentlerinin damgalarını taşıyordu pulun üzerinde. Adana’dan Yunus Yusufoğlu’nun zarfıydı biri. Kendine “öz¬gü”, sarı, büyük zarf; tanıdık zarf. Biri de, ta Karadeniz’den, Ömer Erdem’in zarfıydı. Sevgili şair, gurbetçi şair, dost şair Ömer’in. Ömer’e şöyle diyordum: “Adın değişince şiirlerin de değişti. İki yıl önce kendini o kadar sıkıyordun ki, işaretlerle anlatıyordun söyleyeceklerini sanki. Şimdi şiir yazıyorsun.
Bir de şiirle gurbeti birbirinden ayırmak ne mümkün? Bu kadar uzaklık olmasa aramızda, bu şiirler taşımasa birbirimize içimizde yankılanıp duranları; bir adı da sevgi olmasa şiirin; bir adı hasret olmasa şiirin, seni yüreğimizde bulmak ne mümkün?’
Ömer gülümsüyordu, Biliyorum. Ömer, bu sıcak özlemi içinde döndüre döndüre gülümsüyordu. Karadeniz’in sarp dağlarına, dalgalı denizlerine, serilmiş yeşilliklerine döndürüyor yüzünü, gülümsüyordu. Oysa, şaire gülümsemek yasaktı Ömer!
İşte böyle. İkindi Yazıları, nice renkli öyküler, insanı “bıyıkaltından” gülümseten öyküler oluşturuyordu kendikendine. Ama, bunların hepsi yazıl¬mıyordu. Çünkü, bu kez de, Mustafa, dostumuz, canımız, ciğerimiz Mustafa, Konya’dan yazıyordu. Yakınmayı, güçlüklerden sözetmeyi, karamsarlığı bir kenara bırakmalıyız artık. Özgün eserler vermeliyiz.Kendini ortaya çıkaran yazılar yayınlamalıyız diyordu. Veya böyle demeye getiriyordu. Haklıydı da. Böyle ikide bir ortaya çıkıp “Biz burada bu küçük yerde, böylesine bir sanat sayfası çıkarıyoruz ama siz biliyor musunuz ne güçlüklerle çıkıyor bu sayfa. Neden, hiç olmazsa iki satır yazarak, çok güzel oluyor, çok nefis bir sayfa oluyor demiyorsunuz” diye ona buna sitem etmek hiç de hoş bir şey değildi. Elbette zor işti bu. Siz böyle zor bir işi yapıyorsanız, herkes ne yapsındı? Herkese neydi bundan?
İKİNDİ YAZILARI HAKKINDA OKURLARIN SÖZLERİ
"İkindi Yazılarını" da sürekli aldım. Çoğalmasını dilerim." İ. Çelik. (Adapazarı.9.9.1985)
"Edebiyat’ın taşradaki prototipi diyebilir miyiz? Edebiyat’ı oraya taşıdın zahir. Y. ÖLMEZ. (Ank. 27.11.1985)
"Bu iş öylesi bir yerde yapılınca daha da güzel görünüyor; önemi artıyor." Rasim ÖZDENÖREN (Ank. 5.2.1986-Bİr konuşmadan)
"Sizi kutlayan bir telgraf çektik, aldınız mı?" Fatih UĞURLU (Ank.5.2.1986-Bir konuşmadan)
’Dergiyi posta kutusuna gönderdiğinizden geç alıyorum; okuyorum." Arif AY (Ank. 3.2.1986-Bir konuşmadan)
"Demek orada, öylesi bir yerde de oluyormuş ha!" Ali KARAÇALI, (Ank. 3.2.1986-Bir konuşmadan)
"Tabii, müthiş birşey. Boston’a yalnızca İkindi Yazıları geliyordu." İhsan SOLMAZ (Ank, 4.2.1986-Bir konuşmadan)
"Açıyorum sayfasını, ilginç, tatlı bir “sanat canlılığı" çıkıyor karşıma, iki öykü, bir günlük ve bir de telgraftan oluşan. (...) Severim, kasabalarda, uzak köşelerde yayımlanan dergileri, gazeteleri. ( . . .) Bir soluktur, bir okuldur onlar yarın için. Büyük kentlerde yayınlanan onbinlercesinin yanında; seralar¬da yetişen kokusuz çiçeklerin karşısındaki kır çiçeklerine benzerler; Görüntüleri cılız ve gösterişsizdir ama burcu burcu kokarlar." M. Fatih UĞURLU (Ank. 25.3.1986)
"Gazeteyi elime aldığımda heyecanlandım. Yıllardan beri ilk kez duydum bu heyecanı." Erdem BEYAZIT (Ank.5.2,1986-Bir konuşmadan)
"Bizim Fakültede epeyce tanıyanınız var. ikindi Yazıları’nın bir avantajı da; çok sayfalı dergileri, hele sanat dergilerini okumaya kimsenin sabrı yok belki ama, İkindi Yazıları, çok değişik. Bir çeşni, bir renk. Bir solukta okunuyor. Müstakil bir sayfa halinde çıkarıp, bize daha çok gönderseniz?" Feramuz AYDOĞAN (İstanbul. 15. 11. 1986)
’Şurda duruyor, gelen giden bakıyor işte." Fatih YURDAKUL (Ank.5.2.1986-Bir konuşmadan)
"Kültür ve sanat dünyamızı daha çok büyük şehirlerimizde çıkarılan dergilerin sesleri kapladığın¬dan taşrada çıkan dergilerin, taşrada yürütülmeye çalışılan edebiyat ve kültür faaliyetlerinin türlü im¬kansızlıklar yüzünden edebiyat dünyamızda yerlerini almaları zorlaşmaktadır. (...) Andırın Postası’nın edebiyat sayfası onbeş günde bir yayınlanıyor. Sayfanın ismi de İkindi Yazıları. Öykü, şiir, günlük, ki¬tap tanıtımı ve deneme türünden bir çok yazının başarıyla sergilendiğini görüyoruz. Sayfa hazırlayanla¬rını tebrik ediyoruz." Hikmet GÜNDOĞAN-Milli Gazete (29.3.1986)
DERGİ EDİTÖRLERİNDEN H. İSMAİL YASİN’İN KALEMİNDEN İKİNCİ YILIN ARDINDAN
Tam bir yıl önce bugün, bu sütunlarda, “bir yıl biterken” adlı yazımız yayımlanmıştı. Eski sayılarımızı teker teker karıştırdım az önce. Bir yılda neler yaptığımızı, bir yılda “kaç arpa boyu yol aldığımızı” görmek için. Çünkü, bir sanat dergisinin, kendi kendini yenilemediği sürece, gördüğü ilgiyi yitireceğinin, biteceğinin bilincindeydik. Sadece, sanat dergilerine özgü birşey de değildi bu. İnsan, hayatının her ala¬nında yenilemeliydi kendini. Yüce Buyruk da böyleydi zaten: "İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır! "Biz de aldanmış mıydık, yoksa, “gücümüzün yettiği, sesimizin ulaştığı” kadarını yapmış mıydık? Bunun cevabını bizi izleme zahmetine katlanan değerli okuyucularımız, saygıdeğer ağabeylerimiz vereceklerdi kuşkusuz.
Ancak, bir önceki yıla göre, İkindi Yazıları, kendi imkanları açısından neler yapmıştı? Bunun muhasebesini yapmak hakkı ve sorum¬luluğu da bize düşüyor.
Bu yıl önemli bazı değişiklikleri, daha doğru bir deyişle önemli bazı ürünleri sayfamıza aktarmaktan son derece mutluluk duymuştuk. Birincisi, kuşkusuz, bazı yazarlarla yapılan konuşmalardı. Belki de, yıllar sonra, yazılan yazılarla atıfta bulunulacak konuşmalar. Ne var ki, alt tarafı Andırın’da basılan bir sayfadır. İkindi Yazıları; Rasim Özdenören ağabeyin konuşmasını, bir çok kez okuyan, dizgiden önce-sonra, defalarca okuyan biri olarak, biz bile zor-güç anlayabilmiştik basıldıktan sonra O günlerde makinamız arızalanmıştı. Sonra yeni¬den yayımlasak, bu kez de “ayıp” olacaktı; denecekti ki, “eh, buldular bir önemli konuşma, yayımlayıp duruyorlar.“ O şekilde bıraksak, anlaşılır gibi değildi konuşma. Oysa, Rasim Özdenören, bazı şeyleri ilk kez açıklıyordu o konuşmasında.
İkinci önemli konuysa, yıl içerisinde, Edebiyat Dergisi kapandıktan sonra şiirlerini ilk kez bizim sayfamızda yeşertmesiydi Arif ÂY’ın. Birbaşka konu, bir başka olay ise, Nedim Ali’nin şiirleriydi. Uzak şiiriydi özellikle de. Ardından, telgraflar, mektuplar getiren şiiri Nedim Ali’nin. Tâbi, bize göre, her sayısı önemli bir olaydı ikindi Yazıları’nın. Bizim koşullarımızda bizim içinde bulunduğumuz atmosferde; kıyıdan köşeden artan zamanlarla oluşturulan bir sayfa bizim için, artık gerçekten önemli olmaya başlamıştı.
Geçen yıl bugün, bir yılın ardından yazdığımız yazıda: "Bir de bizim sayın yazarlarımızın özverileri, içten gayretleri, hep takdir¬le yadedeceğimiz bir hatıra, bir taşra hatırası olarak kalacak içimizde," demiştik. Şimdi bu kanaatte değiliz. Çünkü, İkindi Yazıları, inşallah, artık bir “taşra hatırası” olmaktan, kendi kendimizi bir dağın başına attığımızda yaptığımız gevezelikler olmaktan çıkmıştır. İkindi Yazıları için, son derece ciddi, son derece kapsamlı niyetlerimiz, planlarımız var.
Bu arada, düşünceye dayalı dergilerde sık sık yer almamız da sevindirmişti bizi. Ancak, burada, üzüntülerimi ifade etmeden geçeme¬yeceğim bir husus da var: Bazı dergiler olsun, bazı gazetelerdeki sanat kültür sayfaları olsun “ayın dergilerini” tanıtırken, onlara yer ve¬rirken, İkindi Yazıları’na yer vermemişlerdi. Ellerine ulaşmıyor desek, hepsine de gönderiyorduk. Yalnızca onlara da değil, isteyen herke¬se gönderiyorduk İkindi Yazıları’nı. Ücret de talep etmeden. Öyleyse niçin “ayın dergileri” sütunlarında görünmüyordu İkindi Yazıları. İkindi Yazıları’nın Andırın gibi bir kasabada yayımlanıyor olması bir kusur muydu yoksa? O kadar yazarla, düşünce adamıyla ilişkiler kurmak, onların ürünlerine yer vermek, onlara ulaşmak, sanatı edebiyatı, düşünceyi kırlarda, dağların başlarında yeşertmek kusur değil, bir onurlu iş’ti oysa. Biz böyle bakıyorduk, başkalarının da; sayfalarını “ayın dergilerine” ayıranların da böyle bakmalarını bekliyorduk;
İkindi Yazıları, yakında belki de ’el’ değiştirecek. Daha güzel ellere, daha titiz, daha canlı, daha sağlam, daha usta ellere….
Bilindiği gibi, İkindi Yazıları üç sayıdır “aylık” olarak çıkıyor. Andırın’da böy¬le bir derginin yayımlanıyor olması büyük bir olaydır. Daha önce, haftalık bir gazetenin iç sayfalarında çıkıyorken; derginin bağımsız hâle gelmesi, kendi kendine “ye¬ter” duruma gelmesi, dostlarımızın yüreklendirici, umutlandırıcı desteklerinden kaynaklanmaktadır.
İkindi Yazıları üzerine yazılanları -edinebildiğim kadarını- önüme serdiğimde, şunu gördüm; Türkiye’de şimdiye değin, hiçbir sanat dergisi, İkindi Yazıları’nın gördüğü ilgiyi görmemiştir. Buna, edebiyatçı kulislerindeki değinileri, söyleşileri de eklersek, İkindi Yazıları’nın, bu alandaki herkesin gündemine girdiğini görürüz.
İkindi Yazıları Dergisi para ile satılmıyor. Bu da, Türkiye’de ilk kez uygulanan bir yöntemdir, Sanat edebiyata hizmet yöntemi; kültürel ortama katkı yöntemi; kültürel devinimi Anadolu’ya taşıma yöntemidir. Para ile satılmıyor ama, isteyene hemen gönderiliyor. İlgisi dikkate alınarak bazı kimselere de istemeden gönderiliyor. Binbir güçlüklerle çıkardığımız, bu “dağların ilk entelektüel dergisini”, edinebildiğimiz adreslerine gönderdiğimiz sanatçı/yazar dostlarımızdan bazılarının alıp-almadıklarını hâlâ bilmiyoruz. Daha önce de değindik bu konuya. Acaba, gerçekten zor mu diye düşünüyorum, iki satır yazmak ve dergiyi alıyorum demek.
Bir hususa daha değinmek istiyorum: Yakınlarda Ankara’da ve İstanbul’da yaptığım ziyaretlerden, İkindi Yazıları hakkında “yanlış” bir izlenim edinildiğini gördüm. Sanki, dergideki isimlerin çoğu müstear da, üç beş kişi bu yazıların hepsini yazıyor gibi bir izlenim. Hayır, öyle değil!. Şu an. İkindi Yazıları’nda yazan yazarların hepsi, birisi dışında hepsi, kendi adını kullanyor. O bir yazar ise, küçük bir yerde yaşıyor olmanın olumsuzluklarına karşı, müstear adla yazıyor. Sanatı, edebiyatı taşıyamayacak kadar hafif bir ortamda yaşamak bunu gerekli kılıyor. O bir tek yazarımızın adı da Andırın dışında, herkesçe biliniyor zaten.
İkindi Yazıları’nda çalışmaları yayımlanan yazarlarımızın çoğu kendi üslubunu bulmuş, özgün eserler ortaya koyan, bu işe geçici bir hevesle değil, ciddi bir iç hasaplaşma sonunda seçimini yapmış; Türkiye’nin sanat edebiyat gündeminde yeri¬ni alacağı umudunu veren değerli dostlârımızdır. Bir kısmını henüz göremesek de kalbimizin yarısında hep onları taşıyoruz, onların sıcaklığını!
Dergiyi ayakta tutan yazar / dostlarımızın biyografilerini önümüzdeki sayıdan itibaren yayımlamaya başlayacağız. Sonuç olarak; ikindi Yazıları, iki yıl gibi kısa bir sürede, kendi sağlam gele¬neğini oluşturmuştur. Düşünceyi önde tutan bir yayın için ise özgün bir gelenek şarttır.
GENEL BİR DEĞERLENDİRME
İkindi yazıları yayın hayatı boyunca tam 131 kez aboneleriyle buluştu. Abonelerinden hiç bir ücret talep edilmeden gönderildi. Abone sayısı bazen 1200 lere dayandı. Abonelerden ücret alınmadığı gibi dergi reklam da almadı. Sadece abonelerin yazdıkları kitaplar tanıtıldı yapraklarında. Onlardan da asla ücret alınmadı. Bir de Anadolu genelinde yayın hayatına başlayan edebiyat dergilerinin tanıtımı yapıldı ve onlara bu yolda engin başarılar dilendi.
Her sayıyının editörlüğünü farklı kişiler yaptı. Bütün bunlar ülke genelinde internet ortamını bir kenara bırakın, telefon görüşmelerinin bile eski tip santraller üzerinden kayıt verilerek yapıldığını düşünür isek Torosların zirvesinde adeta bir köy görünümünde olan Andırın’da başlangıçta Andırın Postası isimli yerel bir gazetenin sanat sayfası olarak ne kadar zorluklarla abonelerine ulaştırıldığını tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır. İlk günlerde 15 günde bir hazırlandı İkindi yazıları. Daha sonra aylık ve müstakil olarak yayın hayatına devam etti ve tam tamına 131 sayı olarak Türk edebiyatına hizmet etti. Günümüz Türk şiir dünyasının en önde gelen kalemleri yürek izini ve sesini İkindi yazılarıyla paylaştılar.
Siyaset dünyasının içerisinde boy gösteren bir arkadaşımın yaşadıklarını anlatmadan edemeyeceğim. Bu arkadaşım milletvekilliğine soyunur ve İstanbul’dan Anavatan Partisi’nin aday adayı olur. Aday adaylarının mülakatlarını bizzat merhum Turgut özal yapmaktadır ve bu arkadaşla birlikte mülakata girenlere sorulan tek soru “İKİNDİ YAZILARI” size ne hatırlatıyor? O gurupta bu dergiden haberdar olanlar sözlü mülakattan geçebiliyorlar. Cevap veremeyenlerin tamamı tereddütsüz eleniyor. İkindi yazıları sadece Türk edebiyatına değil siyasetine de damgasına vurmuştur, kendisi asla siyasi düşünce odaklı bir dergi olmasa da. İkindi Yazıları’nın Türk edebiyatına, siyasetine veya diğer sosyal hayatına olan etkilerinin incelenmesi için üniversitelerimizin ilgili bölümlerinde yüksek lisans veya doktora öğrencileri tarafından inceleme ve araştırma yapılmasının çok faydalı olacağını değerlendirmekteyiz.
Kaynakça;
1. İkindi Yazıları, Birinci Yıl, Nisan 85, Sayı: 1.
2. Andırın Postası Gazetesi, Yıl 3, Sayı 105, 22 Nisan 1986, Andırın.(İkindi Yazıları: 27)
3. Andırın Postası Gazetesi, Yıl 4, Sayı 157, 28 Nisan 1987, Andırın. (İkindi Yazıları: 53)
4. İkindi Yazıları, Üçüncü Yıl, Ağustos 87, Sayı: 59.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.