- 368 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TASAVVUF BİR GÖNÜL TERBİYESİDİR
TASAVVUF BİR GÖNÜL TERBİYESİDİR
Gelin ey yâr-ı sadıklar
Bu meydân-ı muhabbettir
Bütün cem olsun âşıklar
Bu meydân-ı muhabbettir
Şef’imiz Muhammed’dir
Ameller niyetlere göre şekil alır. Sizin niyetiniz ne ise davranışınızda ona göre şekillenir. İsteğimiz ve arzumuz bizi iyi ve kötü bir tarza sokar. Allah arzusu olanlar elbette fikriyatını ona göre şekillendirecektir. Niyetimiz halis olursa Allah bizi arzularımıza ulaştırır. Amellerimiz; niyete göredir. Bunu böyle bilmek ve yaşamakta bir ibadet olur. Her hareketimizi rızayı gözeterek yaparsak İbadet olur. Birbirimize yardım ederken de severken de bu rızayı gözetmemiz gerekir.
Bir ayette;
Allah’ için birbirinizi sevin.
Allah için bir araya gelin
Allah niyetimizi halis etsin, halis ettiği gibide neticesine ulaştırsın. Sadıkların, inananların, müslümanların ruhları Cenâb-ı Hakk’a belâ demiş. Allah’ın fermanına, "Elestü birabbiküm" fermanına inanmışsa müslüman, kim olursa olsun, sadıklarla beraber. Yani Allah’a vermiş olduğu sözün üzerinde durur. Ezeli emre uyar ve boynu büküktür. Bela dediğimiz günü unutmak sapkınlıktır. Bela dediğimiz günü hatırlayıp verdiğimiz sözü hatırlayıp tevekküle dönmemiz büyük amelden sayılmıştır. Bundan büyükte amel olmaz. Zira bu aleme neden geldiğini bilir ve ona göre yaşar.
Cemaatte büyük fayda vardır. Bilişip tanışalım diye. Bir ve beraber olmakta bereket vardır. ’’Allah için iki kiş bir araya gelirse üçüncüsü biz oluruz’’ Emri var. Amaçsız beklentisiz bir araya gelinirde Allah anılırsa bundan büyük amel olmaz. Bilmez misin ki ‘’Allah, şüphe yok ki bilir ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde; üç kişi gizli konuşmaz ki o, dördüncüleri olmasın ve beş kişi yoktur ki altıncıları, o olmasın ve bundan daha az ve daha çok olsalar da o, onlarla beraberdir nerede olurlarsa, sonra da kıyamet günü, ne yaptılarsa onlara haber verir; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir.
Allah’a söz vermişlerin ona yönelenlerin bir fazlası mutlak Allah’tır. Cem olup fikirler birlenerek halka kurulursa kaç kişi olursa olsun bir fazlası mutlaka Allah’tır. Tasavvuf sohbetleri böyledir. Bulunan yer cennet bahçelerinden bir yer olur.
O sohbete:
Gelenler kalmaz gaflette
Çokları irşat olur sohbette
Anın dervişleri kalmaz gaflette
Çoklarını irşat eder sohbette
Derviş kim? Önce bu terim üzerinde duralım. Allah için her işini bırakıp bir araya gelenler. Sohbet dinleyenler, amel işleyenler. TASAVVUFTA bunlara derviş denir. İrşat ise uyandırma hatırlatma bilgilendirmedir. Mecazda, muhalefetten kurtarıp hakikate yol açan demektir. Tasavvuf tevazudur, teslimiyettir. bireysellikten kurtulup bir olmaktır. Allahın yarattığı her şeye tevazu gerekir. Sen onun varlığında olduğunu bilsen neye tevazu edersen et Allah’adır. O tevazu. Tevazu olmaz ise terakkide olmaz. ’’Herkim ki düşmedi ayağa çıkmadı başa’’ Bu mevzu derin ama yüzeysel olarak verecek olursak; tevazu tasavvufun bir sıfatıdır. Allahın vadi var Allah için tevazu gösterirsen o alçak yerden alır seni başlara getirir de taç eder
Tasavvuf bir gönül terbiyesidir. Konusu insandır. Gayesi ise insanın kalbini, manevi dünyasını eğitmek; olgunlaştırmak, kemal derecesine erdirmektir. Tasavvufun ana prensiplerinden biriside tevazu ve turabdır. Yunus Emre; sordum sarı çiçeğe, kışın nerede olursun, çiçek biz kışın turab oluruz, diye cevap veriyor. Aynaya bakarak eksiklerini görüp, kendisinin eksiklerinin kendisini alçalttığını düşünüp herkesi sevgi saygı ve günahsız görüp, saygı duymasıdır. Eğer böyle olursa tevazu gösterip alçaldıkça Allah’ta onu derece derece yükseltir.
Onun için toprak gibi mütevazi olup yere serilmek gerekir. Kelamı kibarda buyurulur ki’ ’Her kim ki düşmedi ayağa, her kim ki ayaklar altında çiğnenmedi, başa taç olamaz. ’Her kim ki payine yüz sürdü, etti sebatı, Ol buldu necatı’’.
Abdullah dehlevi “Daima istiğfar üzere, hep suçlu ve mahcup, sürekli kırık kalpli olmak, bu işin hiç şaşmayan, en doğru ifadesidir.” Buyurarak tevazuyu anlatmıştır. Yani herkesten kendisini aşağı görsün. Yüzünü herkesin ayağının altına koysun, dervişlik sıfatı buymuş. Yüzüne silleyi vuranla ağzına ekmeği veren bir olacak. Seni birisi sevdi, okşadı, ağzına tatlı bir şey verdi. Birisi de geldi vurdu. İkisi de bir olacak. Böyle olsa ki derviş olabilesin. Öbürü beni sevdi diye ona iyi diyeceksin, ama diğeri dövdü diye ona kötü demeyeceksin.
Mübarek zatlardan birisi talebesiyle bir abdest alanın yanından geçerken Talebesine git şu abdest alanın ensesine bir tokat vur diyor. Tokadı vuruyor; abdest alanda kalkıyor ona bir tokat vuruyor. Yanına gelince soruyor ne oldu oğlum diyor. Efendim ben ona vurunca oda bana tokat attı diyor. Evlat işte bu şeriat şeriatta kısas vardır. Başka bir zaman yine abdest alan birine gönderiyor. Bir takat atıyor. Abdest alan sadece dönüp bakıyor, ne oldu diyor böyle böyle oldu. Ben ona vurdum, sadece döndü baktı diyor. Ha diyor Allah enseme bir tokat attı, ama kimin eliyle vurdu diyor dönüp bakıyor işte bu tasavvuftur. Başka bir zaman yine birine tokat atması için gönderiyor. Bir tokat atıyor. Adam hiç o taraflı olmuyor. Ne oldu evlat dediği zaman böyle böyle oldu diyor.
Evet tokatı atan Allah, kimin eliyle vurursa vursun önemi yok demek. işte buda hakikat diyor. Hakikatte veren el vuran el aynı kaygı etmeye gerek yok.
========================AR DEVAM EDECEK======================