- 520 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
TANRI İLE BULUŞMA
TANRI İLE BULUŞMA
Kırk üç yıllık hayatımın en uzun uykusuydu sanırım. Bir hastane odası loşluğunda , yarı saydam bir görüş açısında , perde aralığından odaya kaçak girmiş güneşin ışıklarını yakalamaya çalışıyorum.Saatin kaç olduğundan haberim yok , açıkçası zamanı da pek umursamıyorum o an. Ara sıra öten makine sesi , fısıltı şeklinde insan mırıldanmaları ve ahir zamana göç etmişim hissi veren başımda belli belirsiz bir şeyler ile uğraşan beyaz önlüklü silüetler dışında hatırladığım bir şey yok dünyaya ait.Birden bir sessizlik hakim oluyor , kendi içimden geçiyorum sanki , uzun bir yolculuk beni çekiyor kendine.Öyle uzun ki bu yolculuk ömrü hayatım boyunca yaşanmışlık adına ne varsa hatırlıyorum. Ağlıyorum, gülüyorum , titriyorum , üşüyorum , seviyorum, seviliyorum ,irkiliyorum, korkuyorum, korkutuyorum, acıyorum, acıtıyorum vesaire…
Sonra bir boşluk oluyor , hafifliyorum sanki , dünyaya ait ne kadar maddi külfetim var ise o kadar hafifliyorum.Bu ne kadar sürüyor diye sormayın sakın çünkü zaman diye bir kavram inanın orada yok , aklınıza bile gelmiyor , çünkü akıl da bir külfettir.Size ağırlık yapan , dünya denilen alemde maddi ve maddesel heveslerin peşinde koşturan , sizin bu yönde kullandığınız aklınız değil midir ?
Bir an o boşluğun yerini sıkışmışlık alıyor , dar, karanlık bir koridordan geçiyorsunuz sanki. Tüm korkularınızla yüzleşiyorsunuz. Hiçbir şeyin olmadığı bir yerde her şey sizsiniz ve kendinize sarılıyorsunuz.İlk kez görüyor gibi irkilerek ve son kez görüyormuş gibi ağlayarak sarılıyorsunuz kendinize.Bu duyguyu size anlatmanın benim açımdan tek tarifi bu .O an kendi ellerinizden kayıyorsunuz , benliğinizden sıyrılıyorsunuz sanki ,biri sizi çekip alıyor kendinizden , hava boşluğuna düşer gibi irkiliyorsunuz. O an kendinize geliyorsunuz , çok ilginç değil mi ? Öylece boşlukta asılı kaldığınızı hissediyorsunuz , gözlerinizi arıyorsunuz ama yoklar , peki ben nasıl görüyorum bütün bunları , yoksa hayal mi , yada bir rüya ? Hayır diye bir ses duyuyorsunuz . Etrafta kimseler yok. Bir bulutun üzerinde , buluttan daha hafifsiniz sanki , aşağı bakmak aklınıza gelmiyor ,çünkü görmek istediğinizi değil , salt gerçeği görüyorsunuz.
Öyle bir an yaşanıyor ki , yalnızlığınızın içinde kendinizle bir o kadar kalabalıksınız , tüm yüzlerinizle ,kimliklerinizle oradasınız.Sıkılana kadar dinliyorsunuz kendinizi , bazen utanıyorsunuz yaptığınızdan, bazen üzüyorsunuz ,bazen ağlatıyorsunuz kendinizi , bazen, gülüyorsunuz kendinize, bazen seviyorsunuz kendinizi bazen de nefret ediyorsunuz kendinizden. Bildiğiniz bir akıl hastanesi ortamı ,tek fark sizi sizden başka dinleyen yok ,deli diyen yok , ilaç veren yok, ama rahatlıyorsunuz.Bir kaç kat daha hafiflediğinizi hissettiğiniz anda , başka bir boşluğa doğru yükseliyorsunuz. Orada anlıyorsunuz ki insanın kendisi de kendisine külfet ve ağırlıkmış.Hafifledikçe rahatlıyorsunuz. Her çekildiğiniz boşlukta sıyrılıyorsunuz oraya ait olmayan kendinizden.Anlıyorsunuz ki benlik kavramı dünyavi kelimeler ile tarif edilemeyecek kadar uzunmuş.
Bembeyaz saydam bir ortamda buluyorsunuz kendinizi , öyle ki renk yok , herşey saydam , ama nasıl oluyorsa bütün renkler oradaymışçasına ruhunuzla başbaşasınız. Birden yaşayamadıklarınız ,yapamadıklarınız , pişmanlıklarınızla yüzleşiyorsunuz. Deneyim ise bu ,yaşadığım en acı deneyim buydu ahir zaman ile alakalı. Bir rüya değildi ama ondan eminim.Yaşayamadıklarınız ile alakalı muhatap bulamıyorsunuz , sorduğunuz tüm sorular cevapsız kalıyor , çünkü muhataplarını yeryüzünde bıraktınız. Pişmanlılarınızı sorguluyorsunuz , kırdıklarınıza üzülüyorsunuz , kırıldıklarınızı haykırıyorsunuz ama muhatap yok. Neden buradayım , neden bu sorularıma cevap yok ? Bir ses , bu sorular burada muhatapları gelene kadar kalacak sen ozaman yüzleşeceksin onlarla diyor. Susuyorum, ama kimsin sen ?
-Kim benim sesime cevap oluyor bilmek istiyorum ?
-Ben senin özünde olanım , sen dünya tekamülünde evrenin sesini duyan ,gören , tanıklık eden deneyimleyen, içindeki öze ulaşmaya çalışan bensin.
-Peki ben kimim ?
-Öğreneceksin , öğrenme bitmez , sen kendini bulana kadar ben sana kendimi anlatamam.
-Dünya yaşamım bitti mi ?
-Tekamülün bitti ama deneyimleme sonsuzdur.Bu sonsuzluk içindeki benliğe ulaşana kadar devam eder.
Anladığım kadarı ile Tanrı ile konuşuyorum , sorularım var cevap almak istediğim ?
-Bu soruları kaç defa daha bana soracaksın ?
- Nasıl yani ?
- Dünya tekamülünde sayısız defa sordun , o soruların peşinde koştun , evren sana cevapları vermedi mi sanıyorsun ?
- Benim senin varlığını sorguladığım , yanlış yerlerde aradığım da oldu ama şüphe değil midir insanı gerçeğe götüren ? Evren bana varlığını gösterdi , ama benim asıl sorum bu değil Tanrım.
- Biliyorum ne soracağını ama sor bakalım
-Ben neden seni göremiyorum diye sormuyorum , çünkü ben seni dünya tekamülümde buldum ve gördüm. Maddenin ve varlığın içinde var olan BİRSİN ondan şüphem yok.Ben sadece cehennemin somut , cennetin ise ahir zamana bırakılmış bir soyutluk , hayal olmasının nedeni nedir , neden insanları ölümden sonrası bir hülya uğruna cehennemde yaşama razı kıldın ?
- Bunu kim söyledi sana ?
-Kitapların
-Ben kitap yazmadım
-Yazdırdığını söyleyenler oldu ama ?
-O cevap ,muhataplarında ve onların tekamülünde saklıdır ve o saklılığa müdehale etmem.Yalanlar ve gerçekler arasında akıl mekanizmasını doğru kullananlar , doğru yöne, yere baktıklarında beni görüp hissederler.Kitap yazdırdığımı söyleyenler ve onlara inananlar arasında soru cevabın muhatabı ben değilim.Her varlık kendi görev bilincine ulaşana kadar dünya aleminin tekamülünü eksiksiz yaşar.
-O zaman onların görevi kutsal kitap yazmak mıydı ?
-Evet , ama bunu onlar seçti , ben yapmadım. Özgür irade , her varlık kendi seçtiğini yaşar , onu deneyimler.
-Onlara inananlar da mı ?
-Evet
-Ne zamana kadar peki ?
-Öğrenene kadar
-Neyi öğrenene kadar
-Elmanın içindeki çekirdeğin aslında elmanın ağacının tohumu, özü olduğunu öğrenene kadar.
O an içimde öyle bir huzur doldu ki bunu kelimeler ile tarif etmek imkansızdı.
Tanrı ;
-Şimdi gitme vakti
-Dur nereye gidiyorsun , daha sorularım var ?
-Ben değil sen gidiyorsun
-Nereye ?
-Geldiğin yere
-Dünyaya mı ?
-Evet
- Ama ben ölmedim mi ?
- Öldüğünü zannetmek ve yaşadığını sanmak arasında bir araftaydın. Ben seni bazı yüklerinden kurtardım. Bunu ikinci bir şans olarak ta düşünebilirsin. Ama bu sana verilen bir ikinci şans değil , seni sevenlere verilmiş bir ikinci şanstır. Kaybetmenin acısını bilmeden kavuşmanın kıymetine varamazlardı. Bu onların tekamülüydü senin ise deneyimin.
Özünde buluşup , tekrar görüşeceğiz ….
Çağdaş DURMAZ
NOT : Ağır bir ameliyattan çıktığım gece hastane odasında deneyimlediğim olaydır
YORUMLAR
Sağlığınıza kavuşmanız bizleri mutlu eder.
Duymak
Görmek
Bazen yeniden doğmak gibidir. Ömrünüzde güzel anılar olsun sağlıcakla emek sevinçle kalın.
Saygı ve selam ile.
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz
Bi an burdaydım dedim şaşırdım o hissiyatı okurken yaşadım desem yeridir... geçmiş olsun dileklerimle günümün yazısı kutlarım