- 280 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Aşk Deyince
Aşk deyince; gönlümüze düşen nedir, aşka dair neler gelir?
Aşkın üç türünden bahsedelim ,fakat bunları ayırmadan birbirinden.
Aşk, eşyanın birbirini cezbetmesidir ,ikincisi insanın insana duyduğu ve insanın diğer varlıklara duyduğu aşk bağlanma duygusu, üçüncüsü de İlahi aşktır.
Bütün bunların üzerinde ,hepsinin kaynağı men bağı olan aşktan bahsedelim.
Ve bunların aslında iç içe geçtiği zaman ,insan için daha anlaşılır hale geldiğini ifade edelim.
Bana hep böyle çarpıcı gelmiştir bu konular, çünkü bazen çok ayrıştırıyoruz aşk şu, aşk bu falan diye.
Özünde birdir, bir şeye bağlanmak ,adanmak derinlemesine sevmek.
İşte diyoruz ya hani bazen ölesiye sevmek ,bundan tabi daha şiddetli daha derin olanına biz aşk diyoruz.
Bunun konusu bir insan olabilir ,bir fikir olabilir. İlahi varlığın kendisi olabilir. İnsanın evrende gördüğü bir şey olabilir, manzara olabilir, yaptığı işi evladı olabilir vs.
O yüzden bana çok anlamlı geliyor, bu öyle bir enerji ki ,bu öyle bir akış ki.
Bazen bir insanda tecelli ediyor, bazen bir manzarada tecelli ediyor, bazen İlahi sevgide tecelli ediyor, bazen insanın Peygamberine duyduğu muhabbette aşkta tecelli ediyor.
Dolayısıyla, burada aşkın tecelli edişi ile ilişkisini açarak onu bir bütün olarak analiz edilmesi, bana hep daha anlamlı daha doğru gibi geliyor.
Tabi ki insanın belki beşer olarak, bir birey olarak en çok hissettiği kalbinde, bir diğer insana duyduğu aşk, sevgi o bağlanma da var.
Ama yaşadıkça ,aşkın değişik derecelerini ve çekimlerini ,yüzlerini keşvet-tikçe, insan o bağlanmanın tabi olandan insani, insani olandan İlahi olana doğru ,bir büyük akış olduğunu da görüyor.
O yüzden ,aşkın farklı tecellilerini, bazen annenin çocuğuna olan sevgisinde o aşkında görüyorsun. Bir insanın kendi işine olan bağlılığında görüyorsun ,aşk ile yapıyor o kadar severek yapıyor ki.
Hani diyoruz ya ,yorulmuyor aşk ile koşan yorulmaz.
Çünkü aşk, o enerjiyi sürekli üretir, size yeni bir şey yapmaya yeni bir gözle bakmaya. O taze havayı tekrar vermeye, zihninizi ,bedeninizi, ruhunuzu, kalbinizi tekrar yenileme imkanını sağlar, çünkü o bir nefestir.
Aşkın İlahi kavramını, bu bütünlük içerisinde ele almanın hep daha doğru olduğunu düşündüm o ekole daha yakın benim düşüncemde.
Ve bunun bir devamı olarak da "aşkı ilahi" ilahi olana duyulan aşkın mutlaka insanın eylemlerinde, çok sıradan gibi görünen davranışlarında, ilişkilerinde, tutumlarında, düşünme şeklinde ortaya çıkması gerekir.
Görünmeyen, bilinmeyen bir aşkı yaşayabilirsiniz kendi içinizde Rabbinize büyük bir aşk ile bağlanmış olabilirsiniz.
Ama bu bir şekilde eylemlerinize yansımıyorsa ,bir yetim çocuğu gördüğünüzde, içinizde bir merhamet duygusu olmuyorsa, gözleriniz dolmuyorsa, orada bir aşktan sevgiden bahsedemezsiniz.
Bu bir şekilde yansır davranışınıza ,ilişkilerinize münasebetlerinize o bütünlük içerisinde onun derecelerinin, farklı yönlerinin tecelli etmesi bana aşkın, hep bizi kuşatan kucaklayan var eden alıp sürükleyen tarafı gibi göründü.
Aşk aslında ,aşkın bir türü ile başlıyor, sevgi ile muhabbetle başlıyor aşk kelimesi de Arapçadan geçmiş dilimize "aşık sarmaşık" hikayesi ile de anlatılır.
Öyle bir sarmaşıktır ki o, ağacı sarar da sarar, o kadar sever o kadar bağlanır ki, bir noktadan sonra sarmaşık, ağacı boğmaya başlar.
O manada ,aşkın ölümcül tarafı devreye girebilir, işin muhabbet kısmı sevgi, sürekli bir aşk hali ,sevme hali ,derin sevgi, uzun vadeli sevgi.
Yaradılış hikayesinin de başlangıcını ifade ediyor.
Bizde Cenabı Hak alemi neden yarattı sorgusu hep sorulmuştur.
Bu bir anlamda felsefede sıkça sorulan, neden yokluk yokta ,varlık var sorusunun bir başka versiyonudur.
Bu soruda, pek çok bakış açısıyla cevaplar üretmek mümkün, ama ariflerin verdiği cevap, bir hadisi kutsi olarak rivayet edilen söze geri gider, o sözde de biliyorsunuz ki.
Cenabı Hak birinci tekil şahıs olarak konuşur ve hadiste ben gizli hazine idim, bilinmeyi istedim, bilinmeyi sevdim ve bütün alemi yaradılışı yarattım der.
Sevdim ,istedim ,yapmak istedim kökeninde biraz daha açacak olursak.
Ben bunu arzuladım ,ben bunu sevdim, bilinmeyi sevdim ve bundan dolayı ki. Alemi yarattım ,alemin beni bir ayna olarak yansıtmasının üzerinden tekrar yarattıklarımı seveyim.
Yaratırken Cenabı Hakkın ilk yaratma eylemi de bir sevgi ile başlıyor yaratmaya bilirdi. Yaratmamayı tercih edebilirdi kelamdaki ifadesiyle bunun böyle değil de, böyle olmasını tercih eden, bir aktör devreye girdiğinde ,bütün yaradılış seyri değişiyor.
Ve onun kökeninde de sevgi var, muhabbet var, aşk var.
Bu yüzden de zaten bizim gelenekte de aşuk ile maşuk arasındaki ilişkinin en ideal şekli. Kulun Rabbine, fani olanın baki olana ,geçici olanın kalıcı olana ,sınırlı olanın sonsuz olana duyduğu sevgi aşk muhabbet olarak tarif edilmiştir.
İnsanın insana duyduğu aşkta, onun bir parçası olarak ortaya çıkar. İster istemez onun yarattığı ,ortaya çıkarttığı, her şeyi sevmeye de sevk eder.
Hayrı ile şerriyle, iyisiyle kötüsüyle, eksiği ile tamamı ile, azıyla çoğuyla her şeyi sevmeye başlarsın.
Onun şemsiyesi altında yahut o ağacın gölgesi altında varlık bulur.
Sevgi insanı Allaha yaklaştırır Allah ı sevmek Yaratıcıyı sevmek insanı sevmek istersin.
Allah sevildikçe bilinir, bilindikçe sevilir.
Ve öyle bir noktaya gelirsin ki, artık sebepsiz sevmeye başlarsın.
Neden seviyorsun sorusunun kendisi anlamsız hale gelir.
Nedensiz sevmek, sebepsiz sevmek sevginin son noktasıdır.
Selam ile dua ile ,kalın sağlıcakla...
Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
YORUMLAR
şiirsel yazınızı beğeniyle okudum.
Bence aşk hem gül hem dikendir
seven sevdiğinin gönlüne gül dikendir
Semra Eroğlu
Aşk, Allah için olunca saadet, nefsi için olunca hüsran. Bunu anladım.
Allah için sevenlerden olalım inşallah
Yazınız çok güzeldi. Sevgiyle kalın.
Semra Eroğlu
Bazen bir insanda tecelli ediyor, bazen bir manzarada tecelli ediyor, bazen İlahi sevgide tecelli ediyor, bazen insanın Peygamberine duyduğu muhabbette aşkta tecelli ediyor.
Bunu okuyunca istemsizce güldüm.
Halısıyla evlenmek isteyen kız geldi aklıma :)
Yazınızı henüz okumadım.
Okuyacağım inşallah.
Göz atmıştım kısaca.