DİYANET
DİYANET
Öncelikle yazının başlığında yer alan diyanet kelimesinin ne demek olduğunun belirtmek gerekir. En açık manası dindarlık ve din işleri demektir. Osmanlıda din işlerine Şeyhülislam bakardı. Sonraları Şer’iye ve evkaf nazırlığı kurulmuş bu işlere bu nazırlık bakmıştır. Cumhuriyetle beraber 03.Mart.1924 tarihinde kabul gören 429 sayılı kanunla Diyanet Başkanlığı kurulmuştur.
Din işlerinin daha iyi yürütülmesi için kurulan bu teşkilat siyasilerin koltukları ve oy avcılığı malzemesi haline getirilmiştir. İktidar hırsı bu kurumu kullanmak için zamanla kendi görüşlerinde kişileri kurumun başına getirmişlerdir. Gittikçe din işler özgürce ve dine uygun yürütüleceği yerde yozlaşmalar ve sapkın kişilerin serbestçe din yıkıcılığını körüklemeye yol açmıştır. Bunları önlemesi gereken diyanet kulaklarını tıkamış gözlerini kapamış diller adeta lal olmuştur.
Mezhepler tarikatlar dinci cemaatler siyasi otoritelerin oy hastalığı makam düşkünlüğüne muzdarip kesimler dinin çöküşünü hızlandırmışlardır. Bu çöküş maalesef devam edip gidiyor. Diyanet kurumu ise susuyor.
Kendilerini din adamı olarak görenler ve bunların işbirlikçileri, yönetim kadrolarında bulunanlar, padişahlar, sultanlar, krallar, hakanlar, melikler ve halifeler halklarını hep böyle din ile kandırdılar. Halende ülkelerini yönetenler hangi inanç çeşidinden olurlarsa olsunlar kandırmaya devam ediyorlar. Açıkça dini alanda cahil bırakılan toplum ucuza gelen olduğu gibi kabullenen dini ticari malzeme yaparak koltuklarını koruyorlar.
Kendilerini ilim sahibi olarak görenlerde bu otoriter yöneticiler kesimi ile işbirliği yapıp çıkar ve menfaat peşinde koşuyorlar. Köşe dönmek makam mevki kapmak maddiyat edinmek uğruna dine ihanet ediyorlar. Amirleri ve ülke yöneticilerinin arzuları doğrultusunda fakat din aleyhinde fetvalar veriliyor. Bütün bu olumsuzlukları başka biçimlerde günümüzde yaşarken geçmişte tarih bunları gözler önüne bütün çıplaklığı ile seriyor. Ne yazık ki halk hiç ders almıyor. Sömürülmeye soyulmaya yoz ve yobazların uydurdukları dini sahiplenip gerçeklerden uzaklaştılar.
Şu açıklamaya bütün dikkatinizi yoğunlaştırınız. Kendilerini İslam’ın peygamberlerinden bile üstün gören Allah ile arkadaşlık kurmuşlar gibi palavralarını savurup insanların beyinlerini yıkıyorlar. Bu sahtekârları bilhassa siyaset ortamında çokça görüyoruz. Çünkü oradan besleniyorlar. İnsanlık yararına hiçbir çalışmaları olmayan bedavadan beslenip yaşayan kütük kılıklı yapılı güruhlar ordusundan farkları olmayanlar. İşte örnek yobazlık açıklamaları!
Bizim fetvalarımız Allah’ın kanunlarıdır. Bu fetvalara uyarsanız Allah’ın hâkimiyetini tanımış olursunuz. Uymazsanız Allah’a ona başkaldırmış olursunuz. Allah bizi ilmimizle size üstün kıldı. Biz bu fetvaları Allah’ın bize verdiği ilim sayesinde açıklıyoruz.
Allah’ın peygamberlerine dahi vermediği yetkileri bu şarlatanlara vermiş. Allah onları ilimleri ile üstün kılmış. Adama sorarlar hangi ilim diye. Kimya, fizik, biyoloji, tıp, matematik ve felsefe ilimlerinde mi? Hangi ilminiz sayesinde insanlık adına icatlar buluşlar ortaya koydunuz. Yobazlığınız ve din düşmanlığınız dışında ne işler yaptınız. Diyanetin görevi bu sapıklarla mücadeledir. İnsanları bunların zulmünden şeytani düşüncelerinden uzak tutmaktır.
AHKAF SURESİ: 46/5
Allah’ı bırakıp hiçbir zaman ahret âleminde kurulacak yargılamada cevap veremeyeceklere, kendilerine bile faydası olmayanlara, şefaat bekledikleri şeylere yalvarıp yakaranlar bilsin ki bu sapıklıktır. Dine ihanet eden aptallardır.
Din sosyal hayatın içinde yer alan uyulması gerekli önemli manevi gereğinde maddi bir olgudur. Bunun düzenli ve gerçeklere uygun yürütülmesi için özgür tarafsız ayrıştırmayan birleştirici düzenlemeye çalışacak kurumlara ihtiyaç vardır. Her toplumun ve ülkelerin kendi inanç çeşitliliğine göre, aynı zamanda gelenek, anane ve örflerine dayalı oluşturulan kurumları ile din hizmetleri sözde yürütülür.
Ülkemizde İslam’ın Hz. Muhammed şeriatına dayalı Müslümanlık inancı çoğunlukta iken diğer peygamberlere inanan azınlıkta olan kitlelerde vardır. Din hizmeti verecek devletin kurumu tüm inançları kapsayacak şekilde eşit koşullarda hizmet vermelidir. İnanan inanmayan herkesi hizmet alanı kapsamalıdır. Hatta Çoğunlukta olan Müslümanlığın bir kesimine Sünniler gözüyle bakarak diğerlerini dışlanmamalıdır. Değişik kesimlerin ibadethanelerini de ayrıştırmamalı hepsine eşit uzaklıkta olmalıdır. Sünni kesimin mescit ve camileri için neler yapılıyorsa öbürleri içinde o yol ve rota izlenmelidir. Maalesef bu riyakârlığı ikiyüzlülüğü Müslüman geçinen tüm ülkelerde görüyoruz. Bunun yanında Müslüman olmayan ülkelerin din görevlileri de aynı yoz ve yobazlıkta bizlerin din görevlileri gibiler.
Cumhuriyetle birlikte kurucu irade din işlerini çağa ve realiteye uygun yürütülmesi için Diyanet İşleri Başkanlığını oluşturmuşlardır. Ülkedeki tüm Müslümanlığa ait cami mescit ve buradaki görevliler bu kuruma bağlanmıştır. Buraların kontrolü denetimi imamların tayin ve ücretleri din adamı denilen zatların çağa uygun yetiştirilmeleri bu kuruma verilmişti. Yani arkasında ona uyularak ifa edilecek namaz kıldıracak olan imamlar devletin memuru yapılmıştır. Kısaca namaz parayla tutulanlar tarafından kılınır edilmişti.
Gayesine uygun olmayan bir yapılanma içine giren diyanet teşkilatı maalesef inançlar arasında ayrımcılığı ve bölücülüğü seçmiştir. Mescit ve camileri hizmetine alırken diğerlerini görmezden geliyor. Kiliseler, havralar ve cem evleri inanç dışı bırakılıyor. Daha işin başında ayrımcılığın yanında dincilik yaratılıyor. Müslüman inancında olanlar da Sünniler aleviler ve başkaları adı altında ayrıştırılıyor. Bunlar arasında kin ve nefret tohumları atılıyor.
Aslında her kesim kendisini daha dindar görmektedir. Uygulamalara bakarsanız günümüzde hiçbir dini akım gerçek İslam’ı uygulamıyorlar. Oluşturulanların dinle uzaktan yakından ilişkisi olmayan mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik din olarak yaşanıyor. Bu bütün inançlarda oluşmuştur. Din görevlileri ve dinciler dini ticari rant olarak görenler hızlandırıyor.
Allah’ın emirlerini ayetlerini kişilerin ortaya attıkları fikirleri ile kaldırıp yalan dolan ve uydurma hadisler, rivayetler ile Müslümanlık ikame ettirilmeye çalışılıyor. Diğer inançlarda da durum Müslümanlardakinden farklı değil. Hıristiyanlık da olsun Yahudilikte olsun mezhepçilik, tarikatçılık savaşı sürdürülüyor. Tarihte din uğruna yapılan savaşları okuyoruz. Allah’ı tek dini İslam’ın bütün inançların dini olduğunu bir türlü kabullenmiyorlar.
Aslına bakılırsa esasında siyasi otoriteler ile din dışı oluşumlar İslam’ı yok ediyor. Çıkarları ve oy için itirazsız dini kabullenen halk yıkılan din ile uyutuluyor. İşte diyanet gerçek inanç ve imanın ne olduğunu İslam’ın nasıl hayatımıza uygulanacağını insanların din konusunda gerçeklerin ışığında aydınlatılması için kurulmuştur.
Adı üstünde din işlerini yürütecek olan kurum diyanet. Pekiyi bu işleri yürütüyor mu? Bana kalırsa hayır. Çünkü tek bir inanışın Ehli Sünnet akımına hizmet veriyor. Dünya da gelmiş geçmiş peygamberlerin şeriatlarına ait çeşitli mezheplerin bu kurumda görev üniteleri bölümleri yok. Diyanet Müslümanların dört ana mezhebini benimsemiş sürdürüp gidiyor. Nedir onlar; Hanefilik, Malikilik, Şafiilik ve Hanbelîlik Mezhepleri. Bunların da değişik alt gurupları var. Ehli Sünnet, Ehli Bid’a ve Ehli Delalet.
Önemli bir gurubu oluşturan kendilerine her ne kadar mezhep olmasa da bir nevi tarikat olan Alevilik diyanette yer tahsisi yok. Onlar orada temsil edilmediği gibi işlerinin yürütülmesi cem evlerinin ibadethane sayılmaması sorunları ile uğraşılıyor.
Ülkemizde değişik inançlarda olan insanlarımız var. Yahudilerin Hıristiyanların ve diğerlerinin de yaşadığı bir ülkeyiz. Onlarda diyanet kurumunda temsilcileri bulunmuyor. Böyle bir kurum kendilerine sadece Müslümanlığı uygun görüp diğer İslam peygamberlerinin şeriatlarını neden dışlarlar. Hıristiyanlar ve onların mezheplerini de bünyesine alması gerekmez mi? Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık da bence İslam’ın Hıristiyanlık mezhepleridir.
Yahudiliğe gelince neden diyanet kurumunda yoklar. Onlarında sayısız mezhepleşmeleri var. Hıristiyanlıktan önce ortaya çıkan mezhepleri var. İslamiyet sonrası ortaya çıkan mezhepleri var. Günümüzde ortaya çıkarılmış mezhepleri var. Bütün bunlar bir tarafa İslam’ın değişik uygulanmaları olan bu inançtakilerin de diyanet kurumunda temsil edilmeleri gerekir. Adı üstünde din işleri kurumu değil mi?
Düşündüğümüzde diyanet ile ilahiyatı iç içe olan terimler olarak anlarız. Zaten teolojik olarak öyledir. Ülkemizde sayısız imam hatip okulları ile ilahiyat fakülteleri var. Olmalı ama bugün olduğu şekilde değil. Bu okullarda beklenen çağa uygun ve İslam’ın gerçeklerini öğreten eğitim verilen olmaları gerekir maalesef öyle değil. Bu okullar popüler siyasetin koltuk kapma oyunlarının etrafında yer almaya çalışan görüntüler veriyorlar.
İlahiyat hem kültürel hem de düşünsel gelişimlerin fikir üretme âlemlerinin, felsefenin güç kazanmasının olması gereken ortamlarıdır. İşte bu durumda diyanete büyük görevler düşüyor. Verilen eğitimler İslam’ın temel esaslarına uygun olmalı. Kişilere göre eğitim olmamalı. Her türlü yoz ve yozlaşmış görüşlerden arındırılmış uzaklaştırılmış din anlayışı gençlere anlatılıp öğretilmeli. Tüm dini alanlara, camilere, kiliselere, havralara ve ve diğerlerine dini alanda yüksek tahsil görmüş dini kişiler görevlendirilmelidir. Bilhassa cami imamları yüksek dini eğitim görmüş olmaları sağlanmalı.
En ücra köy camilerine bile böyle dini bilenler görevlendirilmeli. Unutmayalım bu okullarda okutulan gençler yarım din eğitimi ile bildiği dinini bile unutuyor. Hadislere, rivayetlere, hikâyelere ve ondan bundan gelen aktarma din anlatımlarına boğuluyorlar. Diyanetin asli görevi bence bu olmalıdır.
Bu kurumun başına İslam’ı özümsemiş bütün dinsel oluşumları benimsemiş gerçek olanların idamesi için çalışabilecek birilerini getirmek gerekir. Hiçbir oluşumdan ayrımcılığa yer vermeden hepsinin görevlerini aslına uygun yürütülmesi için mesai vermesi ve sağlanması için çalışacak elamanlar ile donatılması uygun olur. Maalesef bu kurum din işleri yürütme hizmeti yapma görevini unutmuştur. Bir nevi diyanet işleri yerine hıyanet işleri yürütür duruma düşmüştür.
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.