- 413 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Bu Suda Hiç Bir Balık Yüzmeye , Bu Doğada Hiç Bir Kuş Uçmaya Zorlanmamalı
Eğitimci değilim. Bu konuda bir düşünce ve fikir beyan etmem için eğitimci olmam da gerekmez;
Yazacağım hikâyede bu ülkede yaşanmış bir olayı en ince ayrıntısına kadar anlatmaya çalıştım.
Ülkemizdeki eğitimin nasıl olması gerektiğine bir ışık tutar mı? Tutar. Yani eğitim neyi esas alarak nasıl şekillenmeli, çocukları zekalarına göre mi ayırmalıyız, yoksa yeteneklerine göre mi sınıflandırmalıyız? Veya çocukları yarıştırıp, bilgi yüklü depolarını başarı olarak ölçerek mi sıraya dizmeliyiz?
Eğitim mutlaka amaç olmalı, asla araç olmamalı. Çocuklara İlk öğretimde kesinlikle iyi insan olma sanatı öğretilmeli. İçerik bu yönde olmalıdır. Sonrası kendiliğinden gelecektir, gelmelidir. Çocuklar yeteneklerine göre yetiştirilmeli, ona göre eğitilmelidir.
Hadi bu düşüncenin içini doldurmak için hikayemize geçelim.
Büyük bir kasabaya, o yılın eğitim ve öğretim yılı sonuna yakın bir müfettiş görevlendirilir. Yani eski İlkokul ile Orta okulun bir arada eğitim verdiği büyük bir okula müfettiş gelecektir. (Bu okulun ve kasabanın ismini vermiyorum. Merak edenlere özelden isim verebilirim.)
Müfettiş önce İlçeye gider. İlçe Milli eğitim Müdürlüğünden kendisine resmi bir araç tahsis edilir. Kasabaya doğru yola çıkarlar. Kasabaya yakın araç arıza yapar. Aracı yolun kenarına çekerek yoldan gelip geçecek bir aracı beklemeye başlarlar.
O sırada dağ yamacından aşağıya, on on beş kuzusuyla bir çocuk yola iner. Çocuk arıza yapan araca yaklaşır “Amca ne oldu araca?” diye sorar.
Müfettiş “Araç arıza yaptı evladım. Bu yoldan hiç araba gelip geçmez mi?” diye sorar. Çocuk “Nasıl arıza yaptı? Aç da bakayım” deyince müfettiş şaşırarak “Sen ne anlarsın, tamirci misin” diye sorar.
Çocuk “Babam kasabanın tamircisidir. Ben de boş zamanlarımda onun yanında çalışıyorum. O yüzden arabalardan biraz analarım” der.
Müfettiş şoföre “Kaputu aç da bir baksın bakalım” diyerek kapağı açtırır. Ön kaput açılıp çocuk ayrıntılı olarak bakınca yakıt hortumunda tıkanıklık olduğunu görür ve onu giderir. Şoföre “Çalıştır” der. Araba çalışır.
Müfettiş çocuğa “Borcumuz ne kadar evladım?” diye sorunca çocuk “İstemez amca. Ben de kuzularımla kasabaya doğru gidiyorum yavaş yavaş” der.
Çocuk müfettişin iyice dikkatini çekmiştir. Çocukla ilgilenerek “Sen kaç yaşındasın evladım” diye sorar.
“12 yaşındayım amca.”
“Peki senin bu yaşta okulda olman gerekmiyor mu? Neden bu kuzularla bu saatte buralardasın?”
“Amca ben ortaokulda okuyorum. Bugün okulumuza müfettiş gelecekmiş. O nedenle öğretmenim ‘Sen yarın okula gelme’ dedi. Ben de okula gitmedim. Okula gitmeyince babam da ‘madem okula gitmiyorsun bari kuzuları götür de biraz otlat’ deyince ben de kuzuları otlatmaya getirdim.”
Müfettiş iyice şaşırır.
“Peki sınıf öğretmenin sana neden okula gelme dedi?” diye sorunca çocuk,
“Amca ben sınıfın en tembel öğrencisiyim. Olur ya bana sorular sorarsa sınıfımızın başarı ortalaması düşmesin diye öğretmen ‘Sen yarın okula gelme!’ dedi. Babamda öğrenince ceza olarak kuzu otlatmaya gönderdi!”
Çocuğun bu sözlerine müfettiş çok üzülür. Okula gidene kadar düşünür.
“BÖYLE BİR EĞİTİM SORUNU NASIL DÜZELTİLE BİLİR?”
Müfettiş raporunda altı çizili olarak şu hususları belirtir,
Hiçbir çocuk tembel değildir. Bütün çocuklar yeteneklerine göre gruplandırılmalı, ona göre meslek sahibi olmaları sağlanmalıdır.
YETMEZ; ÖNCE İNSAN OLMA SANATI BİRE BİR BÜTÜN ÇOCUKLARA ÖĞRETİLMELİDİR…
Hepinize selam ve saygılar sunuyorum…
İbrahim Kurt
Antalya- Melekler çiftliği
13. 07.2023
YORUMLAR
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt
Mükemmel.
Aslında herkesin bir yeteneği vardır.
Önemli olan çocukları yeteneklerine göre yönlendirip ona göre yetiştirmektir.
Hep duyarız Almanya'da falan böyle yapıyorlarmış.
Ne yazık ki biz bunu beceremedik bir türlü.
Bizim inşaat sektöründe demirci, kalıpçı, duvarcı, sıvacı hiçbirinde alttan gelen yok.
Herkes çocuğunu üniversitede okutuyor. Herkes işsiz böylece.
Güzeldi var ol üstadım.
Selam ve saygılar.