- 139 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AĞIZ DATLISI
Güney’de evin yamacında yonis eriği vardı. Dibin de goyun guzluğu vardı. Güz gelince yetip sararan erikler dibine dökülürdü. Dökülen erikleri goyunlar mideye indirirdi. Harzavul’un avradı Sultan, bu erikleri neden gurutmuyonuz, bunun gurusuyla pancar bişirilir derdi. Eriğin önünde Nesrin’le oynardık. Ben onu döverdim. Erdoğan dayım bana çok kızardı. Yarın birgün bu gızın için ölürsünüz de ben görür müyüm ola diye söylenirdi. Emine yengem acar gelindi. Yemek yapmayı bilmez, tandırda çörek bişirmeyi bilmez, onu bilmez , bunu bilmez bir gelinmiş. Herkes onu burunnarmış. Hasan’ın evinin tablası atıldıktan sonra Hanifi, Soner, Erdoğan dayım, Adem toplanıp pirket duvarı çarçabık ördüler. Tatar Kemal sargıya geçti. Çatı yapılmaya başladı. Ben amelelik yapıyorum. Üstüm başım buram buram ter toz ve çimento kokuyor. Ayağımda gara lastik, got pantolon onun da bacak arası hemen eskir ve delinir, üstümde tişört , yüzüm sakallı bir haldeyim. Yorulunca arada bir kesemi çıkarır tütün dolarım. İkindi olmak üzereydi. Anam geliverdi dedi ki, aşama datlı yiyecek Nesrine. Herkes bir şaşırdı. Hasan’ı İspir’in dükgenine sucuk almaya saldı. Söz datlısı sucuk bikevit olacak. Onca hayvanlıktan sonra Nesrin beni affedip tamam deyip hayır göstermişti. Erdoğan dayımın Almalık’ta bahçenin içinde çinkodan bir barakası vardı. Ulu yola yirmi metre var yoktu. Barakanın önünde erik, kiraz,çam, kesme, üzüm , elma ne ararsan vardı. Yanında bir havuz, ebemin eski biberliğinde, gap gacak , garaa gazan , helke, bardak … ne ararsan suyun önünde. Barakanın hepsi bir göz. Bir odadan çok küçük. Önünde bir de ayakkabı çıkarılacak yerden bir metre yüksekliğinde balkonu var. Balkona iki basamak bir merdivenden çıkılıyor. Yataklar bir köşede yığılı. Herkes çadırın içine sığıyor, yerimiz dar olsa da gönlümüz bol misali. Azmi dayım evinin önüne beton attırdı. Betonun en ucuna da tuvalet yaptırdı. Tuvaletin kenarı birketle örülü, üstü çinkolu, aharlık kapısını andıran bir kapısı vardı. Gecenin bir yarısıydı. Depe’den bir ağlaşma, vıykırışma sesi geliyordu. Birisi Cennet abla yetiş gaynana ölüyor diye çağırıyordu. Herkes toplanmıştı. Ağıt yakıyorlardı. Ebem gece tuvaleti bulayım derken uyku sersemliğiyle aşıt basıp betondan aşağı düşüp belini kırmış, gafasını daşa çarpmış derinn derin iç çekmeye başlamıştı. Ecel gelmiş başa, garın ağrısı bahane derdi en çok. Hacca ebem doktora götürme fırsatı olmadan vefat etmişti. Herkes toplandı cenaze için. Gızıloluklu da geldi. Ebemi motorun naylonuna goyup Gızıloluk’un mezarına gömüldü. Dua edildi, Kuran okundu. Defin işlemi yapıldı.Anam , dayıma betonuna bir gorkuluk yaptırmayıp da anacağzımı düşürdü diye söyleniyordu. Nesrin ebemi düşünde görmüştü. Bu düş hayırlıydı. Benimle evlenecek olmasına ebem çok sevinmişti rüyasında. Hava garardı. Göz gözü görmez oldu. Anam, Hasan, ben, Neşet, Ersin, Emine yengem, Erdoğan dayım ve çocuklar hepimiz barakanın içine doluştuk. Yağmur çinkoya düştükçe içimiz iyice ürperiyor. Sanki biraz da üşüyorduk. Gaz lambasının ışığında gözlerimiz parıl parıldı. Anam Allah’ın emrini andı. Dayım gızını bana verdi. Kalkıp Emine yengemin, dayımın elini öptüm. Nesrin de anamın elini öptü. Ağız datlısı olarak da İspir’den aldığımız sucuk ve piskeviti yedik. Anamın üç tane tüm altını varmış. Üçünü de Nesrin’in boğazına söz nişanı olarak daktı. Ben o kadar mutluydum ki aşkı ,sevgiyi onda bulmuştum. Biraz daha oturduk. Yağmur da dinmişti. Hava açıldı.Babam guyruk doğmuş bakın diyordu. Ayrılıp eve giderken Nesrin’le tokalaşıp öpüştük. Ben anladım ki beni çoktan affetmişti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.