- 238 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DAVET TOPLUMU
FERT VE TOPLUM
TURGUT YILDIZAN
Toplumlar fertlerden oluşur ya… O zaman fertlerin medeni, ahlaki, ilmi ve teknik kapasitesi toplumun uygarlık kapasitesini arttırıyor. Öyle bir hedef olmalı ki hem fert isteyerek o hedef uğrunda başarısını arttırsın hem de toplum refah ve saadet içinde bir uygarlığı yaşasın ve yaşatsın.
Toplumlar millet haline gelmelidir. Çünkü hiçbir toplum millet olmadıkça medeniyeti gerçekleştiremez. Millet olmanın şartları aynı değerlere sahip fertlerden oluşmasıdır. Fertlerin aynı tarihe sahip olması gerekir. Aynı dili konuşması gerekir. Aynı idealleri veya hedefleri kabul etmesi gerekir. Aynı inanca sahip olması gerekir. İnanç, ahlak, tarih, dil ve kültür değerlerinin tamamı da o milletin dünya görüşünü oluşturuyor. İşte dünya görüşüne uymayan hiçbir hedef, hiçbir çözüm, bireyi gelişme çabasına yönlendiremez, toplumu birbirine kenetlenen birbirini geliştiren millet haline getiremez. Eğer milleti millet yapan ortak özellikler kabul görmezse, bu durum milleti çözer de topluluk haline getirir, fertlerini birbirinin zararına gelişme hedefine yöneltir.
ADALETLİ OLMAK BİR SALİH AMELDİR
Adaletin tesisi ile toplumların ıslahı gerçekleşir, gelişir ve refah seviyesi ile medeni seviyesi yükselir. Bunun için yönetime ehil olanları seçme işi inancımızda bir ibadettir. Bu ibadete Kur’an-ı Kerim Salih amel diyor. Salih amel; fertlerin kendisi için, ailesi için, İslam alemi için, Türk Dünyası için ve insanlık için faydalı çalışmalar yapabilen bir toplum ve necip bir millet olabilmek gayemiz olmalıdır. Emanetin ehline teslim edilebildiği adaletli ve faziletli bir toplum hayatına kavuşan toplumlar uygarlığın mimarı olacak bir millet haline gelebilirler. Yoksa adaletin olmadığı toplumlarda fertlerin malları, canları, nesilleri, sağlıkları, akıl fonksiyonlarından oluşan ilimleri ve imanları korunamaz. Bunun için ilmin ışığında tesis edilen bir toplum olabilmek için ehil yöneticilerinin ilim adamlarına hürmet ve itibar etmesi bir zorunluluktur.
Allah adildir. Hiçbir konuda hiç kimseye ayrıcalık yapmaz. Herkesin sorumluluklarının bilincinde, insanca yaşayabildiğimiz bir toplum hayatı için mücadele etmesi gerekir.
Türk milletinin fertlerine düşen sorumluluk, insanlık onurunu koruyarak, hiçbir menfaat ve rızık kaygısı olmadan adaletin ve insan haklarının mücadelesini vermektir. Bu vazifeler terk edildiğinde önce insanın değerler dengesi ve psikolojik dengesi bozulur. Dengesi bozulan fertler doğanın dengesini bozacak hatalar yapmaya devam eder. Dengesi bozulan doğa, doğal felaketlerle hem uyarı verir hem de yeniden dengeli bir hale gelebilmeye çalışır. Bu durum yağmurları rahmet ve bereket değil sel ve erozyon felaketi haline getirirken; toprağın kendini verimli hale getirmek için yaşadığı sarsıntıları deprem felaketi haline getiriyor. Depremlerden almamız gereken dersleri fikredip, düşünüp kendimize ve davranışlarımıza yeni bir yol çizmek için nefis ıslahımızı sağlayarak toplumumuzu ıslah edersek ızdırap, inilti ve göz yaşının yerine teknolojik ve bilimsel gelişmeyi başlatmış oluruz.
DAVET TOPLUMU
İnsanlığın yapısına uygun olan medeniyet, Barış Medeniyetidir. Bir zamanlar Türk milletinin verdiği bu barış, adalet ve insanlık mücadelesini başlatabilmek için biz milletçe yeniden davet toplumu olmak zorundayız. Toplumsal endişelerin cenderesinde sıkılan gönüllerimizi ve benlerimizi birlik, beraberlik ve kardeşlik şuuru ile huzura kavuşturan toplumlar davet toplumu olmaya namzettirler. Eğer kendi yurdumuzda inancımızın veya dünya görüşümüzün ilkelerini ilmin ışığında yeniden hayatımıza uygulayabilirsek, adaleti yurdumuzda tesis edebilirsek insanca yaşanabilen, nezaket toplumu ve saadet toplumu haline geliriz. Bu halimizle inancımızın ve dünya görüşümüzün oluşturduğu davet toplumunu oluştururuz.
Yaratanın kalbimize koyduğu sevgi ile insanları severiz, çiçekleri severiz.Sevdiğimiz insanları ve canlıları da sevindirmek insan olmamızın gereklerindendir. Davet toplumunun fertleri ancak güzelliğe susamış gönüllere ve sevgi şakıyan dillere sahiptir. Pişman olacakları hiçbir etkinliğin olmadığı, çevresine zarar vermediği aksine önce diğer insanlara ve tüm canlılara faydalı olmak için mücadele ederler. İnancının ve dünya görüşünün olgunlaştırdığı bu kamil insanlar, birbirlerini idealleri için sevebilen ve tahammül edebilen kardeşten öte can dost diyebileceğiniz bir sevgi yumağına dönüşen toplum haline gelmek için mücadele ederler.
İdarecisinden çobanına kadar toplumumuzun her kamil ferdi, başkasının hakkına girmekten korkan ve yönetim emanetini, ilim emanetini ve bil umum tüm emanetleri ehline veren bir toplum haline gelebilmek için mücadele ederler hep. Böylece her ferdinin medeni veya uygar diyebileceğimiz tüm insanlığın imrendiği özelliklere kavuşan toplum, medeniyetine davet edebilir insanlığı. Medeni insanın sözleri ahlaki ve insani değerlere uygundur. Tüm insanlık bu medeni insana güvenir ve sever de onun gibi yaşamak için gayret gösterir.
Bizi birbirimize sevdiren imani, ahlaki ve insani değerlerimizin hayat bulduğu bir toplumun ferdi olabilmek şükranı içindeyken güzelliklere hasret kalan toplumlara koşmak devri gelmiştir artık. Çünkü dünya görüşümüzün, töremizin ve inancımızın bize yüklediği görev diğer toplumları da adalet, fazilet ve ahlaki değerlerin hakim olduğu bir saadet toplumu olmaları için gayret göstermektir. Toplumsal saadetimizin aile huzurumuzun verdiği moralle cihana adaleti, fazileti ve saadeti yaşatma devri gelmiştir artık. Birbirimize şükran duyarak omuz omuza sırf adalet ve fazilet götürmek olur gayretimiz. Böylece o toplumlarla da kardeşleşiriz de aynı yolun yolcuları oluruz.
KAVLİ DUANIN BAŞARISIDIR FİİLİ DUA YAHUT SALİH AMEL
Önce başlıktaki kavramları tanımlayalım.
KAVLİ DUA: Dil ile ellerimizi açarak Allah’tan gerçekleşmesini arzu ettiğimiz davranış, başarı ve olaylar için yardım istemek.
FİİLİ DUA: Gerçekleşmesini istediğimiz olay, başarı ve davranışlarda yapılması gerekenleri yapmaya gayret etmek.
Eğer bir toplum adaleti uygulayan bir hukuk toplumuysa, eğer bir toplum ilime gereken itibarı veriyorsa ve ilmin ışığında yönetim icra ediyorsa, eğer bir toplum milli kültürümüzü yeni nesillere eğitim yoluyla benimsetiyorsa, eğer bir toplum yenilikleri ve farklı fikirleri iyi niyet süzgecinden geçirip uygulamaya koyuyorsa son olarak eğer bir toplum başarıları ödüllendirerek emaneti ehline teslim ediyorsa Allah’tan istediği adalet fazilet ve davet toplumu kavli duasının fiili gereklerini gerçekleştirmiş demektir.
Çünkü dua, Rabbimizden Hak ve Hakikat davasına inanan ve mücadelesini verenlere bir ödüldür.Biz bu dualarımızla ahlakımızı, dünya görüşümüzü ve inancımızı korumak arzumuzu belirleriz. Ancak hiçbir dua istediklerimize kavuşmak için çölde susuz kalan birisinin istediği kadar ısrarla ve hararetle ta içerden gelen bir istek ve yakarışla yapılmadıkça ve canhıraş mücadelesi verilmedikçe gerçekleşmez. Bunun için fert olarak “ben Allah rızası için yaşamalıyım ve yaşatmalıyım”, toplum olarak “biz Allah rızası için omuz omuza yaşamalıyız ve sevgiyle yaşatmalıyız” diyerek hiçbir menfaat beklemeden gayret etmeliyiz.
Davet toplumunda görev alınmaz görev ehline verilir verilmek zorundadır.olgunluğa erişmiş kamil insan ya da bilge insan daveti alınca dünyasından ve menfaatlerinden vazgeçip de kendisi gibi göreve hazır kardeşleşmiş fertlerin yanına koşarak saadet ve fazilet davetinin isimsiz neferleri olacaklardır.isimsiz neferlerin ibadetleri, duaları ve gayretleri ile ayakta duran insanlık, yine onların mücadeleleri ve duaları sayesinde ıslah olacaktır.
Kudüs’ün ağlamadığı, Doğu Türkistan’ın feryat etmediği,Irak ve Suriye’de İslam kardeşliği ve barışın hakim olduğu kutlu ve muhteşem bir saadet toplumu olarak insanlığa adalet, barış ve fazileti götürecek Muhteşem Türkiye asrını bizlere nasip eyle Allah’ım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.