- 273 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
ARTIK KISKANMIYORUM KAFKA'YI...
Diş bilemişti zalim bense düş bildim her gördüğümde her yeni yenilgide her yanılgıda bilmeden defalarca Sırat Köprüsünden geçtim.
Bir hengâme idi ki mevsim.
Bir harmandı ki meal.
Bir handikap.
Rıza göstermeden hüzne razı geldiği kaderin.
Hin ya da cin fikirli.
Candan can gitmiş iken, azizim, gelir mi sahi giden geri?
Azık azar azar yok oldu.
Çoğaldım bildim ve çağladım ve çiyde saklı rahmeti içime çektim çekeli de nefesi boşa harcadım.
Bir delik idi ki günbegün büyüyen ve yası yaşı yok saydığım bir ömrün medarı iftarı olsam ne idi ki sevdiklerimin, sevgim sömürüldükten sonra…
Bir yeti kaybı imiş meğer yaşamak bense yetim varlığıma toz kondurmadım yeter ki Rabbim, beni öksüz bırakmasın derken…
Mevsim çığırtkan çıktı ve yaz mevsiminin ilk ayı ilk günü ilk gecesi üstelik doğum günüm iken haziranın biri…
O gece saat ikide Azrail yoklamışken annemi ve kim bilir kaçıncı çağırışım ambulansın ve 112 inin de müdavimi olmuşken.
Kızılca kıyamet kopmuş muydu sahi yoksa hüviyetim miydi çalınan ve de hürriyetim…
Önem arz etmeyen detaylardan neden dem vurayım artık hem de bu saatten sonra.
Ve kıskandığım ve öykündüğüm tek yazar, Kafka:
Adamın derdi bini aşmış bense gönül vermişken o söze:
‘’Ben edebiyattan ibaretim.’’
Eh, be mirim ekledik mi hüznü de sadece sen değilsin edebiyattan ibaret olan ve işte ibrazım…
Gönlümün kubbesinde sararan güneş.
Yüreğin hutbesinde solan leş.
Aşkın inhisarında kabuk tutan nice duygu nasıl da özdeş…
Eh, bir de anlamazlar mı aşkın neden mütevellit olup olmadığını…
Bir de demez mi kendini bilmezler?
‘’Ey, sen, şair ertesi neden hep aşktan dem vurursun?’’
Eh, be mirim bizler mademki aşkla yaratıldık mademki baş koyduk bu yola…
Kız başıma çıktığım hayat yolculuğu ve yanımda iken annem…
Kız başıma çıktığım ölüm yolculuğu ve uzağımda iken annem…
Yaram.
Simam.
Simgelerim.
Simyacı ruhum.
Aşk iken tek sırdaşım ben varmışken Rabbin Dergâhına…
Bu sefer de demezler mi?
‘’Sen, inançsızsın yoksa tüm bunlar gelmezdi ne senin başına ne annenin başına…’’
Eklemezler mi üstelik?
‘’Annen zaten namazını layığıyla kıldığını söylese bile Allah kabul etmedi annemi ulu makamına.’’
Rencide edildiğim ne ki?
Yaşam savaşı veren annem bunlardan bihaber iken bir de üstelik…
Sevgiyi.
İman gücünü.
Rabbini…
En çok bilenden mi yoksa bilmeyenden mi korkmalı?
Bir de kovulduğum onuncu kapı iken.
Kimse sığınan yalanlarının adına.
Kimse, kendini en üst seviyede mükemmel en inançlı Mümin gören.
Kimse, aile olmanın anlamını unutan.
Kimse akraba olmanın himayesinde zor durumda olanı daha da müşküle sokan.
Ölümü ile sınandığım en sevdiğim insan.
Ölmedi.
Ölmediği için de mutsuz iken en yakınlarım.
Ben onu yaşatmak adına canhıraş senelerdir çabalarken neyin derdinde bunca insan en yakınım ailem bildiğim insanlar nerede?
Yazmakla ilintili geçen şu son on senem ve ben gerçek manada yazmaya ve edebiyata âşık oldum.
Hangi minvalde isem artık ve on yılda binlerce şiir ve yazı yazmış olsam da kendimi hala ilk günkü gibi coşkulu ve öğrenci ruhumla kendimle hayatla cebelleşirken edebiyat bana o kadar çok şey kattı ki.
Bir ömür çok okumakla övündüğüm ki…
Daha ne okumuşum ki ben?
Yıllardır kalemle iştigal ki…
Daha ne yazdım ki ben?
Ve sevgiyle aşkla eşleşen varlığım ve aşkın dahi kirletildiği bir coğrafyada bir minvalde ben sahiden de kime neyin hesabını veriyorum ek olarak nur yüzlü canım annem kıldığı namazlarından nasıl olarak da soyutlanıyor ve yargılanıyor?
Kan bağı.
Soy ağacı.
İnsan olmak.
Hele ki inançlı olmak…
İyi de bu size, zor durumda olan birini daha da zora sokmak hakkı mı tanımakta?
Rengim sözcüklerim ve ben ve yüreğim.
Ve yazmaya başladığım ilk gün anneme verdiğim söz:
‘’Bu sefer pes etmeyeceğim anne sana söz, yaşadığım sürece yazacağım…’’
Ben sözümü tutmaya çalışırken sanmayın ki bir elim yağda bir elim balda.
İki elim de kanda olsa bile şu kalemle on dakika dahi geçirmek benim ilacım ve şifa kaynağım…
Ve ben artık Kafka’yı kıskanmıyorum çünkü üzüntümle ve inancımla ben aslında kendimi ve pek çok şeyi aştım.
Revnak acıların gölgesinde tutuşan bir çöl çiçeğiyim madem…
Özneme ve insanlara ve insanlığa selam olsun ve ben ve ben:
En çok annemi sevdim bu dünyada ve bir sonrası mı…
YORUMLAR
Hastalıklar Allah ibadetleri reddettiği için başımıza gelmez.
Sabrı ölçer bir imtihandır. Veyahut bize sevap vermek içindir.
Veyahut varsa günahtan dünyadayken arındırır ahirete günahsız sevkeder.
Kul hakkı ve Allah'a küfür olmadıktan sonra, hastalık ve musibetlerle hafif günahlardan bizi temizler. İhlaslı sâfi kullar arasına koyar.
Namazın kabul olmadı demek de kulun diyeceği şey değildir.
Biz ibadetimizi yaparız. Kabul makamı Allah'dır.
O bilir ancak kabul mü değil mi?
Selam ve dua ile...
Elif V Mim tarafından 12.7.2023 16:36:00 zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
çok teşekkür ederim