- 219 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bize İhtiyacınız Var
Her geçen zaman dilimi, bir öncekini aratır diye bir tabir duymuştum. İyi ve ya kötü, her anınızı üzerine düşerek yaşamanız tavsiye edilirdi. İçinde bulunduğum zaman dilimi birkaç ay önceki halimi, davranışlarımı dahi sanki çok çok önceden, asırlar öncesinden yaşanmış gibi görmeme sebep oluyor. Zaman kavramı, rüyaya girmeden anlamını yavaş yavaş yitiriyor gibi..
Kendimi yorgun hissettiğim, kafatasımın içinde neler döndüğünü bilmediğim ve garip bir biçimde sürekli bundan bahsetmemek gerektiğini düşündüren bir his ile iç içe olduğum bir vaziyetteyim. Kısa rüyalar, heyecanı dinmiş olsa bile beni oldukça etkilemekte, uzun kurgular, maceralar, saçmalıklar değil, bizzat kısacık birkaç sahneden ve iç içe geçmiş duygulardan oluşan ufak kabuslar bunlar.
Düşünce sistemim kendimin dahi kavrayamayacağı bir seviyede, daha öncesinde bastırdıklarında aile, arkadaş ve kendim ile ilgili olmak üzere kategorize edebiliyordum. Tüm kuyrukların ucu yine ’kendime’ çıksa dahi düşünceler, düşüncelerdi
Artık melodi gibiler, karşımdaki insan önemli bir şeyden bahsederken onu dinlememi engelleyen ilginç enstrümanlar, mırıldanarak dahi anlatamayacağım melodiler duyuyorum. Ne düşündüğümü ben bile bilmiyorum, rahatsız edici bir şey kanımda dolaşıp beynimi esir alıyor kısa bir süre içinde sanki. Bunu hissettiğim gecelerde uyku, uyumak korkunç oluyor, sanki bilerek beni yalnızlaştırdıktan sonra yanına çekmeyi bekleyen... biri var gibi?
Bekliyorum. Ne ile karşılaşacağımı bilmediğim için beklemek gerici olsa da, uykumun mümkün olduğuna kısa süreceği bir zaman diliminde uyumak istiyorum. Fakat yatağımdan başka gidecek yer kalmadığında, istemediğim dünyalara sürüklenme olayı da başlamış oluyor. Zihinsel baskı... Psikolojik gerilim... En hoşlanmadığım şeylerin özenle seçilmesi
Dün gece, önce sesler duyarak uyandım, olağanüstü sesler değildi. Sanki biri geziyor gibi dolapların açılması sesi, kitaplığımdaki kitapların karıştırılması, ve ya battaniyemin düzeltilmesi gibi.
Sonra keskin bir koku duydum, insanın genzini yakan ve çoğu insanın hiç hoşlanmayacağı bir koku... Hatta hoşuma gittiğini söylediğimde yüzüme ’manyadın mı?’ bakışları atılan türden bir koku. Fark eder etmez gözlerimi açıp bakmak istedim ama başta bir türlü yapamadım, kapana kısılmış gibiydim. Karabasan? Belki. Hareket edemiyordum, uyandığım halde gözlerim karanlıktaydı. Ensemde birinin nefesini hissedene kadar emin olamamıştım. Bu o muydu?
"Seni düşünmemen için uyarıyorum" bu naif ses ne kadar uzaklardan geliyor gibi olsa da tanırdım. "Ama düşünmeye devam ediyorsun"
Konuşmak, görmek istesem de nafileydi.
"Yapma" dedi. Bunu dediği anda gözlerimi açtım. Hızla etrafa baktım ama kimseyi göremedim. Odam aynıydı, kitaplık, pencereden süzülen ışık, karanlık.
Nefes alış verişlerimi kontrol altına aldım ve biraz daha bekledim. Her şey normaldi, bu yüzden bu kısım rüya mı yoksa gece uyandım mı bunu bile kestiremiyorum. Çok geçmeden uyudum zaten. Sonrası tam bit katliam gibiydi
Parçalanan şeyler insanlar olmasa da enstrümanları parçalıyorlarmış gibi ilginç sesler duydum. Bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum, birileri tellerinin üzerine üzerine vuruyor, söküyor ve bunlardan hiç duymadığınız bir müzik oluşuyor gibi. O kadar rahatsız edici bir ses ki, ne olduğunu bilmemek o kadar rahatsız edici ki kalkıp bağırıp sorma isteği uyandırıyor
Güçlü bir kulaklığın tekini kulağımın derinliklerine bastırmışlar gibi, kafamın içinden bir ses
Her ne kadar görmezden gelip uyuma çalışsam da sonunda gözlerimi açtım. Bulunduğum zemin, sert olduğundan biraz kıprandım. Sonra keman sesi duydum. Evet, biri keman çalıyordu. Tam karşımda bir gölge, duvara yansımıştı keman gölgesi, kimin çaldığı görünmüyordu. Tüm o karmaşık seslerin arasında zarifçe yükseliyordu. Dikkatlice bakınca odamın köşesinin, tam kitaplık ve duvarın kesişim noktasının yıkılmış olduğunu gördüm, dışarıya bir yarık açılmış gibiydi. Ve dışarıda üzüm bağımız yeşil bahçemiz yoktu
Mor ve kırmızı gökyüzü ve siyah kayalıklar vardı.
Mekânsal değişimi anladığım için anında büyüyen gözlerimi içime doluşan korku ile pencereye çevirdim ama görüntü normaldi. Pencereden dışarısı görünüyordu ama yarık başka bir yere çıkıyor gibiydi? Her zaman boğulduğum, en son da boğduğum yere..
Üzerime telaşla baktım, sanki hızlıca bedenime sarılmış beyaz bir kumaş vardı, dikişsiz olduğuna eminim. Çünkü ayağa kalksam bedenimden kayacak gibiydi. Göğüs kafesim hızla inip kalkıyordu, ne olursa olsun kalkmak istesem de odanın ortasında halıda uzanıyordum ve çakılı kalmıştım. Üstelik yalnız değildim
Göreceğim kişinin gerginliği yetiyordu, korkuyordum. Petrol kokusu almıştım ama şimdi çok değişik geliyordu, bu kokuyu da betimleyemezdim.
Eğer uzun saçlı ise, kesin benim suçum olmayan bir şekilde bana işkence edecekti, bunu iliklerimde hissediyordum. Eğer uzun eleman ise... onu görmek bana ne hissettirirdi hiç bilmiyordum, midemi ve psikolojimi birkaç günlüğüne alt üst eden oydu sonuç olarak.
Bunları düşündüğüm birkaç saniyeyi hatırlıyorum. Hızla geçip gitti, ve kafamı biraz daha kaldırıp gölgenin sahibini görmek istedim ama nafile. Önce melodi arka tarafıma geçti, ah... biri yatağımda mı oturuyordu? Bu çok rahatsız ediciydi. Çalarak ilerliyor gibiyken aniden kesildi
Keman sesi kesilince, nefesimi tutmayı denedim. Sanki böyle yaparsam bir anda görünmez olacaktım. Gölgeyi üzerimde hissediyordum şimdi, tam tepemde dikildi. Sonra eğildi
Başımın tam üstünde oturmuştu emindim. Ama öylesine hızlı atıyordu ki kalbim, cesaret edememiştim.. Merakıma rağmen dönüp bakamadım.
Sonra bir el çıplak kollarımda gezindi, çok hafifçe dokunup geri çekildi. Sağ tarafıma kemanı bıraktı, ufak kahverengi tonlarda o enstrüman kocaman gibi gelmişti bir an için, sonra kolumun üst kısmında başka bir şey hissettim
Uzun bir sopa...? Hayır, bu kemanın yayıydı. Arşenin ucunu omzuma koydu. Hâlâ sessizdik.
Telini etimde hissettim, sonra tam köprücük kemiklerime yatay bir şekilde yerleştirerek bastırdı ve kaydırdı. Yay, ince bir bıçakmış gibi derimi bölüyor sandım. O kadar acıttığı halde bir türlü konuşup bağıramadım, ve bedenime süzülen tek damla kan hissetmedim. Şimdi bakınca o an çok korktuğum için kendim mi o acıyı ürettim diye bir düşünce geldi aklıma. Yine de bunu neden yaptı hiç bilmiyorum
Ayağa kalkıp hızlı adımlar ile tekrar karşımdaki kitaplığa doğru yürüdü. Bu yürüyüşü sanki bana bir şey anlatmak gibi bir ses sunmuştu.
Cam bilezikler birbirine çarpar gibi odaya dolan bir tıkırtı
Zincirlerin her adımda birbirine çarpma sesi..
Önce yerde uzandığım için çıplak ayaklarını gördüm, sonra kreme yakın renkte elbisesini, çok uzun değildi ama kuyruğu vardı ve zincirleri gizleyecek kadar yerdeydi. Ayak bileklerinde ve ellerinde...
Gözlerim büyüdü. Biraz yukarı çıkınca belini geçmiş kıvır kıvır saçlarını gördüm, ışığın yansıdığı kadarı ile sarımtırak açık kahvemsi bir rengi vardı, arkası hala dönüktü ve kitaplığa bakıyordu. Boğazımın kuruduğunu hissediyordum. Ellerinden biri önündeydi, o eli ile ne tuttuğunu da yan tarafını bana dönünce anlamıştım. İnce bir bardak
Sıvı neydi hiç bilmiyordum ama oldukça koyu bir rengi vardı. Yüzünün, yine aydınlandığı kadarıyla dudak çizgisine kadar olan kısmını görebiliyordum sadece. Parlak, içtiği şeyden mi bilinmez koyuya boyanmış dudakları vardı. Ayakucumda ben yokmuşum gibi ilgi ile kitaplığı geziyordu, sanki okuduğu her şeyi anlıyormuş ve ilgisini çekiyormuş gibi.
Bukleleri, birbirine geçmiş sık bukleleri ve keskin bir çenesi vardı gördüğüm kadarı ile. Bedeni iri sayılmazdı. Halbuki ne de alışmıştım uzun karakterlere
Bana döndüğünü görür gibi oldum ama sanki sırf yüzünü görmemem için bedenimi kontrol eden biri varmış gibi, bakışlarım hemen ayaklarına indi
"Nasılsın"
Hayatınızdaki çoğu ürkünç şeyi unutun ve birinin, bir sesin, tıpkı sizin sesinizde size kibarca nasıl olduğunuzu sormasını hayal edin. Karanlık bir odada ve üzerinizde kefen gibi garip bir kıyafet ile
Her şeyi kenara bıraksam bile duvardaki delik tek başına yeterdi sanıyorum, beynim acıyordu. Çabuk gerilen biri olmamama rağmen deli gibi titriyordum ve hiçbir şeyi kontrol edemiyordum. Rüya olduğunu bile bilmiyordum o an. Evet hiçbir fikrim yoktu
Derin bir nefes alışını duydum. "Son zamanlarda pek bir garip oldu çok şey, değil mi?"
Elindeki bardağı tutma biçimi bile bana gerip gelmişti. Ağzına götürüp indirdi ve "Şu güzellikler ile yürümek de pek bir garip" dedi. Güldüğünü hissettim. Hissettim. Duymadan. Güldü, zincirlerini kastederek
Benimle alay mi ediyordu acaba, neden böyle dediğini düşünmek istiyordum bütün gece, cümleyi öyle bir şekilde söylemişti
"Rahatla lütfen, sana zarar verme gibi bir niyetim yok"
Ben mi?
"Neden yerdesin ben de bilmiyorum" sesler evriliyordu, kokular da
Vanilya kokusu alıyordum
Emin olmak için etrafı kokladığımı duymuş olsa gerek kitaplığa yaslanarak beni izlediğini farkettim
"Beni neden yarattığını biliyorsun, şaşırma lütfen olur mu?"
Şaşırmamıştım, sadece çözmeye çalışıyordum, karşımda tehlikeli bir şey olduğunun bilincindeydim ama bu tehlike kimin içindi kestiremiyordum
Karşımdakiler için mi,
Benim için mi,
Yoksa herkes için mi...?
Kafasını her çevirdiğinde gür saçları etrafında dönüyor yüzünü daha bir merak ettiriyordu. Konuşacak gibi olduğunda yerdeki bana bakıyor olduğunu saçlarının duruşundan anlıyordum
"Sana asla fısıldamadığımı biliyorsun, biraz ilkel geliyor. Diğer hepsi yapınca bir anlamı kalmıyor gibi, fikirler bağırarak ya da rahatsız ederek enjekte edilmez ki..." iç çekti
"Onlar ince ince işlenir, sabır gerektirir. Kalabalıktan ben de hoşlanmam"
Sormadığım şeyler konusunda konuşuyor olması beni daha da şaşırtmıştı, kendi kendine diyalog kuruyor gibiydi
"Her şeyi bilmek üzücü biraz" tavana baktım
"Sen de reddettiğin her şey için üzülüyor olmalısın" kafamı hızla kaldırdım
Yine yapmıştı
İnce bir şey söyleniyordu ama anlamıyordum, sadece cümle rahatsızlık veriyordu. Dudaklarında ki gülümseme de kanıtıydı zaten
"Bazen keşke bilmeseydik diyoruz, bilince duygusal davranıyoruz çünkü" raflarda parmağını gezdirdi
"Ah hislerin... yarın her zamanki gibi uyanacak, uğraşacak bir şeyler bulacak fakat sonra tatmin olmayıp gezinecek ve görmemen gereken şeyler görüp tüm o yumuşak kuyruklu canlıların acıkmasına neden olacaksın"
Saçlarına geriye attı
"Sevgili efendim, hassas olduğunuz konulardaki her bilgi tıpkı yetersiz besinler gibi onları vahşileştirip zihninize salacaktır. Kontrol etmede ne kadar ustalaşırsanız ustalaşın,"
Yanıma geldi
"Bazılarına ihtiyacınız var" dedi
"Bunu asla unutmayın olur mu?"
Bardağı bıraktığını sonra doğrudan gözlerini benimkilere çevirdiğini gördüm. Sarı gözleri ve bir yılanı andıran göz bebekleri karanlıkta sanki fosforluymuş gibi benimkileri bulmuş ve tüm organlarımı titretecek bir enerji salmıştı
Tam o anda, onun neden zincirlendiğini hatırlamıştım.
O, kusursuz bir versiyon için her şeyi yapabilecek bir asker gibiydi
İntikam için asırlarca bekleyebilirdi
Kötü hiçbir özelliği yokmuş gibiydi ama büyük bir kıymetten ortaya çıkmıştı
Yalan söylendiğini sandığım her şüpheli an, zihnime bir ses bahşediyordu ama o, öyle bir kıymetten doğmuştu ki, farklı biri olmuş gibiydi
Onu isteyip istemediğimden emin olma yetimi bile arafta bırakıyordu
Savunma mekanizmalarına alışıktım
Fakat beni daha iyi yapmak için herkesi ama herkesi kesip biçebilecek bir güce ihtiyacım yoktu diye düşünüyordum
En azından öyle umuyordum
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.