- 266 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Göz göze
Barakanın gıcırdayan kapısını açarak eşikte bekleyen yaşlı adam sakalını sol elinin ezbere hareketiyle sıvazlayıp "bismillah" çekerek adımını dışarı attı. İlk sözü "o yükü oraya indirmeyin" oldu. "Neden hacı dayı ne zararı var sana" karşılığını veren yeğenine aşağılayıcı bir bakış atarak "hadi oradan şerefsizin piçi ne diyorsam onu yap" diyerek barakasının günbatımına göre karşısına düşen yaklaşık yirmi adım ötedeki ahırına yöneldi. Hiç sevmiyordu yeğenini ve kardeşini. Bir türlü evlilik dışı olan bu çocuğu köyde, ailesinin yanında hatta dünyada bile görmek isteniyordu, olmuştu bir kere atsan atılmaz, satsan satılmaz, çok bağırmış çağırmış, artık yapacak bir şey kalmadığı için susmayı, iletişim kurmamayı ve yok saymayı tercih etmişti. Kardeşinin çocuğuydu neticede, kardeşini de görmek, aynı avluda karşılaşmak bile istemiyordu. Başka kimseleri olmadığı için kardeşini ve çocuğunu kabullenip babadan kalma arazide yaşamalarına izin vermişti. "Sakın ola ne seni ne çocuğunu göreyim, sen sadece başında bir damın olsun diye buradasın" demişti ilk geldiğinde. Babadan-dededen kalma eskiden beri yaşadıkları eve yerleşmişlerine izin verip kendisi bahçedeki müştemilatta-çoban barakasında yaşamaya başlamıştı. Eşini, çocuklarını, kardeşini ve gayrimeşrusunu baba evinde bırakıp bir daha kardeşiyle konuşmamak üzere barakayı kendisine uygun bir yaşam alanı yapıp barakanın perdeleri arkasından geniş ailesini izleme, kollama görevini üstlenmişti. Bir taraftan töre-ahlak bir taraftan da insanlığı ve aile bilinci onu sıkıştırıp bir incir çekirdeği kadar küçültmüştü. Sığamıyordu hiç bir yere. Belki de kendisiyle yüzleşip kabullenemiyordu. Kanalizasyon borusu döşeyemeyen belediyeler gibi kendini boş, vurdumduymaz, duyarsız ve çaresiz hissediyordu. İnsanlardan uzaklaşmış, kendince katı, mesafeli ve gaddar birisi olmuştu. Tek rahat olduğu canlı grubu iki dana ve üç inekten oluşan hayvanlarıydı. Onlarla daha çok ilgileniyor, ineklerin sütünü bile kimselere dokundurmadan kendisi sağıyordu. Onların yanına kimseyi yanaştırmıyor üzerlerine titriyordu. Kimseyle göz göze dahi gelmeye tahammül edemeyip kızıp bağırıp hayvanlarına kaçıyordu. Yine bu sabah da aynısı oldu. Hayvanlarını beslemek, ineklerin sütünü sağmak için yeğenine bağırdıktan sonra ahıra yönelip kendisine yol veren kapıda yatan köpeğin ayağa kalkması sonrasında kapıyı açtı. Dışarıdan içeri girince bir kaç saniye sonra gözleri loş ışığa alışınca ilk gördüğü tavandaki bir tomruğa bağlanan ipin ucunda sallanan kardeşinin ölmüş bedenindeki açık gözleri oldu...
YORUMLAR
Ve pişmanlık ile doldu yüreği...
Azıcık hüzünlendim sanırım.Ellerinize sağlık..