- 378 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRK AİLE YAPISI NEREYE GİDİYOR
TÜRK AİLE YAPISI NEREYE GİDİYOR?
Bir arkadaşım var 3 yıl evlilikten sonra eşiyle karşılıklı olarak boşanma davası açtılar .
8 yıldır boşanma davaları bir türlü sonuçlanmadı. Dosya hala yargıtayda...
Arkadaşa soruyorum bundan sonra bir evlilik yapar mısın?
Cevap :Asla
Çünkü karşıma ne çıkacağını bilmiyorum ne tür eziyetlerle muhatap olacağımı bilmiyorum bilmediğim bir denize neden açılayım...
...
Eğer bir kanun insanları yeni bir evlilik yapma düşüncesinden uzaklaştırıyorsa o kanun iyi bir kanun olabilir mi?
Öncelikle bunu anlamamız gerekiyor..
...
Bir boşanma davası neden 8 yılda sonuçlanmaz... Biz kanunları insanlara eziyet olsun diye mi çıkarıyoruz?
Bu konuyu daha önce defalarca dile getirdik.
Biliyorsunuz boşanma ile birlikte pek çok dava açılıyor :
Nafaka davası, velayet davası, tazminat davası vesaire.
Boşanma davası bunların içerisinde en önemlisidir.
Tarafların şayet yuvayı kurtarma ihtimalleri yoksa boşanmasına en kısa sürede karar verilmelidir.
Boşanmaya karar verilsin ondan sonra davaların diğer ferileri devam etsin.
İnsanları neden boşanmanın zulmüyle muhatap ediyoruz ve bu insanların yeni bir yuva kurma fırsatlarını elinden alıyoruz.
Yargıtayın önceki uygulaması şöyleydi.
Boşanma dilekçesi verildikten sonra eşlerin birbirine karşı sadakat hükümlülüğü ortadan kalkıyordu.Şimdi yargı taraflardan dava sonuçlanıncaya kadar sadakat hükümlülüğü arıyor. 8 yıl süre boyunca Nasıl bir sadakat olacaksa?
Ancak bu şekilde insanlar yeni bir yuva kurma yaşını ve imkanını kaçırıyorlar..
Yani bu çiftlerin yeni bir yuva kurma yeni bir eşle tanışma fırsatını elinden alıyor bu sistem.
Bir topluma bundan daha fazla bir kötülük yapılabilir mi?
Elbette ki dava açıldıktan sonra tarafların bir araya gelme ve yuvaların devam ettirme ihtimali de her zaman vardır. Bu yüzden bu içtihat düşünülmüş olabilir. Ancak 8 yıl boyunca bitmeyen Bir boşanma davasının ne topluma aileye , ne devlete ve ne de insanlara bir faydası olduğunu düşünmüyorum .
Peki ne yapılabilir?
Bence şöyle bir kanun maddesi konabilir :
Bir tarafın açtığı boşanma davasından itibaren 6 ay sonra eşlerin birbirine karşı sadakat hükümlülüğü ortadan kalkar.(kanun dava açıldıktan 6 ay süre boyunca sadakat hükümlülüğünü arayabilir)
Maşallah bazı avukatlarımız adeta yangına benzinle gider gibi tarafları birbirine karşı kışkırtıyorlar..
Bu tip avukatlar devreye girdikten sonra yuvaların kurtulma ihtimalleri neredeyse yok oluyor.
Bazen ailelerin bazen de arkadaşların kışkırtması ile belki de birçok kurtarılacak yuvayı kurtarma fırsatını elimizden kaçırıyoruz.
2016 yılında Kayseri’den Antep’e giderken 4 tane aile mahkemesi vardı bugün 9’a çıkmış...
Bunun nasıl tehlike olduğundan toplumun haberi dahi yok..
Açılmış bulunan yuvalar harıl harıl bozulurken insanlar maalesef yeni bir yuva kurma düşüncesinden uzaklaşıyorlar.
Biz dünyada en çok aile yapımızla övünüyorduk bugün aile yapımız temelinden ağır bir sarsıntı geçiriyor.. Alınan önlemleri Ne kadar etkili olduğu ortada..
Tabii bu arada olan çocuklara oluyor ne yazık ki.
Çocuksuz bir ailenin boşanması çok ağır sonuçlar doğurmuyor olabilir...
Ancak çocuklu bir ailenin boşanması gerçekten çok ağır bir travma. Hele ki çocuklar 10 yaşın altında ise..Toplumu gelecekte büyük bir tehlike bekliyor..
Ve insanlar birbirlerine karşı öyle kışkırtıcı davranışlarda bulunuyorlar ki yuvayı geri dönülmez bir hale getiriyorlar.
Hukukta bir kavram var "telafisi imkansız zarar"
Boşama aşamasındaki taraflar karşı tarafa yuvayı bir daha kurtaramayacak bu tip hamleler yaptığında zerre kadar vicdan azabı duymuyorlar.. Aslında sonuçta zararları kendileri ve çocukları görüyorlar Ancak o boşama sürecindeki psikolojiden dolayı bunu göremiyorlar..
Bugün Batı illerine bakın insanların çoğu yalnız... Sıcacık bir yuvaya sahip değiller.
Yalnızlığın ruhsal ve fiziksel olarak insanlarda ne tür etkiler bıraktığı konusunu hekimlere bırakıyorum..
11 Eylül saldırısından sonra insanlar şunu anladılar. Bu hayat boş her an ölebiliriz.
Ben öldüğümde dahi benim ölümümü üzülecek biri yoksa bu hayatı yaşamanın bir anlamı yok.
Bu hayat tek başına yürümüyor mutlaka değer verdiğiniz sevdiğiniz bir insanla aynı ortamı paylaşmalısınız. Ve insanlar evlenmeye ve sevgili bulmaya başladılar..
Ne yazık ki 11 Eylül’de Amerikalıların anladığı ve değer verdiği bir kavramdan biz fersah fersah uzaklaşmaya başladık.
Ve ne yazık ki bunları modernleşme ayağı altında yapıyoruz..
Bugünkü gençlere baktığımda birçoğunun evlilik düşüncesinden uzaklaştığını görüyorum.
Peki bu süreç bizi nereye götürecek?
Ben bu sürecin Eğer Medeni kanun değiştirilmezse insanların nikahsız birlikteliklerine kapı açacağını düşünüyorum ve bu uygulama bugün başlamış durumda...
Çünkü resmi evlilik çatısı altına girdiğinizde gerçekten girdiğiniz cendereden bir türlü çıkamıyorsunuz.
Kanun o kadar ağır yükümlülükler yüklemiş ki Örneğin nikahsız yaşayan bir çift birbirine karşı yaralama eyleminde bulunsa daha sonra barışsalar davayı düşürüyoruz ancak resmi bir evlilik varsa birbirlerine karşı yararlanmalarda taraflar barışsa ve anlaşsa bile davayı bir türlü düşüremiyoruz.
Bir dava vardı bende karı koca karşılıklı birbirini darbe etmiş daha sonra mahkeme aşamasında barıştılar davanın düşmesini istediler ben düşüremedim ve iki tarafa da karşılıklı para cezası verdim .
Kadın dedi ki hakim bey siz bizim zaten zor yoluna koyduğumuz bu yuvayı iyice zora sokuyorsunuz bizi ekonomik olarak ağır bir sıkıntıya sokuyorsunuz böyle bir kanun olur mu?
Ben şöyle cevap verdim:
Bu konu benimle ilgili değil bunu kanunu yapanlara sorun demek zorunda kaldım..
Biz bu kanunu insanları resmi evlilikten pişman edecek şekilde düzenlemişiz.
Zaman zaman gençlerden şunu duyuyorum bundan sonra resmi nikah kıymayacağız İmam nikahıyla yaşayacağız bu süre içerisinde şayet çocuk doğarsa resmi evliliği düşünebiliriz.
Bu durumun nasıl ağır sonuçları doğuracağını gelecekte hep birlikte göreceğiz.. Ondan sonra kanunu düzeltsek de bir işe yaramayacaktır..
Medeni kanunu işin içinden çıkılmaz hale getirmenin kime ne faydası var boşanmaları Bu kadar zorlaştırmanın insanları sinir küpüne dönüştürmenin insanların psikolojilerini bozmanın kime ne faydası var?
Bir taraf çocuğun annesi bir taraf çocuğun babası... Çocuğun başına gelecekleri düşünmeden insanları birbirlerine karşı kışkırtacak bir kanunu ivedilikle kendi kültürümüze uygun hale getirmemiz gerekiyor..
Buradan tüm yetkililere parlamentoya ve aile bakanlığı yetkilerini sesleniyorum: şayet aile yapısını darmadağın eden bu kanunu düzeltemezsek yarınlarımıza asla ü
güvenle bakamayacağız..
Mnk
YORUMLAR
Ne kadar doğruda olsa yasa yaparsak yapalım zihniyet önemlidir. Tarihten günümüze her türlü teori ve hasa eğitimle doğru zihniyet belirlemelidir. Ama eski yeni modern geleneksel kavramlar siyasi hırslarca kutuplaştırılıyor. Sen yeni tarihten bu güne harmanlanmış yasayı getiriyorsun bir geleneksel yönde bir siyasi hareket çıkıyor ve zihniyetleri bir birine karıştırıyor. Toplumun zihniyeti eski yeni modern geleneksel bir birine karşıtlaştırılırsa tolumun ahlakı da bozularak yasalar etik tutmaz olur. Bu aşamaya gelinmesinde sadece geleneksel anlamda bir siyasetin kabahati tek başına düşünülmez. Modern anlamda siyaset yürütenlerin toplumsal sorunları gericiliğe yöneltirse olacağı kaçınılmaz olur.