- 397 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
TÜRK’ÜN HAKKI ezelde olduğu gibi ebedde de bağımsız yaşamaktır.
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
TÜRK’ÜN HAKKI
ezelde olduğu gibi ebedde de bağımsız yaşamaktır.
Türk’ün ne kültüründe ne genlerinde kölelik yoktur. Kim der seki böyle bir söz veya fikir yalandır. Yanlıştır. Afaki dir. ’’İstiklal marşımızın şu beyitlerini okumak yeterli gelir zannediyorum.
‘’Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda’’.
Hem Türk töresinde hem İslam’da vatan kutsaldır Cennet bahçesinden bir bahçedir. Nice şehitlerimizin kanı ile sulanmış bu topraklarda sayısını tahmin edemeyeceğimiz sayıda şehidimiz vardır. Onların kanı üzerine küfrün ayaklarını bastırmayız. Vatan için biz can alır, can veririz. Bir avuç toprak alıp sıksan şehitlerimizin kanı fışkırır.
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Diyen Mehmet AKİF ne güzel ifade etmiş. Bizim için vatan kaderdir, anadır, yardır. Hiçbir millet vatanına Türk insanı gibi ölümüne bağlanamaz.
‘’Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
Güzellikte eşsiz olan bu Türk vatanı, tıpkı bir cennet gibidir. Bu bilinç içinde olan her Türk evladı canını ortaya koyar ve onu korur. Hiçbir Türk devleti tutsak yaşamamıştır. Yaşayamazda , onu koruyup kollamak için gerekirse seve seve canlarını feda ederler. Bu böyle olmuştur böyle olacaktır.
“Yurdunu Allah’a bırak çık yola
Cenge! Deyip çek ki vatan kurtula”
Vatan coğrafyadır, sınırlardan bağımsızdır. Zira vatan; Ağrı Dağıdır, Zeytin Dağı’dır, Toroslardır, Dicle’dir, İstanbul Boğazı’dır. Bir ucu Bosna’da diğer ucu Halep Çarşısı’ndadır. Efsanedir ya, mesela Nene Hatun’dur, Köroğlu’dur.
İsrail kurulmadan Yahudiler Abdül Hamit handan Filistin’den toprak istediği zaman ‘’orası kanla alındı ancak kanla verilir diyerek güzel bir tarihi ders vermiştir. Vatan kanla yoğrulmuştur kimse kendi kanına ihanet etmez. Anadolu topraklarının her bir karışı, bu topraklar uğruna can vermiş nice şehitle doludur. Yüce Türk milleti için vatan, her şeyden ve herkesten kıymetlidir. Dünyaları dahi verseler ondan vazgeçmez.
Bir milletin geçmişi ve istikbali ile birleşmiş, manevi ve mukaddes değerleri, hatıra ve idealleri, millî kültürü ile kaynaşmış bir coğrafyadır vatan. Kendisini vücuda getiren muhtelif tesirler her ne olursa olsun, milletin dayandığı değiştirilemez esaslı gerçekler olan dil, örf ve âdetler, folklor, gelenek ve hatıralar da bizzat manevî hayatın ve kıymetlerin temelidir. İçtimaî varlık olan millet devamını, istikrarını ancak onlardan alır. Birçok içtimai öğe değişir; toplum birçok gelişme yaşar, fakat vatan, onların arasında müşterek ve en önemli bir bağ olarak kalır.
Vatan, “romantik tarih şuurunun çevrileceği, ışık vereceği ve millî kültür denilen şekli kazandıracağı içtimai kuvvet de işte temeli ve sınırları vatan olan bu içtimai şuuraltıdır.” Devirler birbirini inkâr edebilir; fakat vatan onları derin ve içten gelen bir rabıta ile bağlar
Vatanı olmayan toplumlar, Millet olamazlar,
Millet olmayanlar da ayakta hiç duramazlar.
Vatanın kutsiyeti, korkmadan akıtılan kandadır,
Gözünü kırpmadan, uğrunda verilen candadır.
Âkif, bu dörtlükte bir önceki bölümü destekleyip pekiştirmiştir. “Fedakârlık” kavramını nakış nakış işlemiştir. Söz konusu fedakârlık, her tarafı şehitlerle dolu olan vatan uğrunadır. Bir Türk için üzerinde yaşadığı, acısını, sevincini paylaştığı, ömür kervanını sürdüğü topraklar öyle değerlidir ki onun için her şeyini seve seve verir. Bir insanın en değerli varlığı, kendisine emanet edilen canıdır. Candan sonra canan ve ardından dünyalık mal, mülk gelir. Bunların hepsi vatanı kurtarmak, muhafaza etmek için gözünü bile kırpmadan verilebilecek değerlerdir. Vatan, hiçbir şeye değişilmez. Özgürce kendi değerlerimizi yaşadığımız yurdumuz olmadıktan sonra canın bile bir ehemmiyeti yoktur. Dinimiz vatan kavramına her şeyden daha fazla değer verir ki uğruna ölenlere şehitlik payesi verilmiştir. Zira vatan bizim gözümüzde imandan bir cüzdür. Vatan kavramı dinimizde yerini bulamasaydı peygamber hicretten sonra geri Mekke’ye dönüp savaşmazdı. Her Türk; vatanına sevdalıdır. Çünkü “vatan sevgisi imandandır”. Müslüman Türk milleti, yurdun her karış toprağını şehit kanıyla boyamıştır. Bizim öncelikli görevimiz şehit atalarımıza lâyık olabilmek ve onların ruhlarını incitmemektir.
Bunun yolu ise vatanı savunmak basarken dahi incinmesin diye basmak münkire çiğnetmemektir. herkese ayan olan bir gerçek var ki, o da vatan sevdasıdır! Mehmet Akif nede güzel anlatmıştır
“Ruhumun, Senden İlâhî, şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde, benim, inlemeli.”
Şaire göre vatan sadece toprak parçası değil içindeki tüm kutsallarınıda içerir. Kutsallarımıza ve camilerimize kâfirlerin elinin değmemesini, oraların hainlerce yakılıp yıkılmamasını niyaz etmektedir. Minarelerimizden beş vakit okunan ezanlar ile vatan kutsaldır. içindeki camilerimizle medreselerimiz ile kutsaldır vatan
Osmanlının dağılması ve birinci dünya savaşının neticesinde her türlü kutsalımızı istila etmiş küfrün nasıl bir mücadele ile bertaraf edildiğini, mahremlerimize namahrem elinin değdiğini hepimiz biliyoruz. Üç beş bin değil milyonlarla şehit verilerek kurtuluş savaşında sökülüp atılarak biraz rahata kavuşmuştur. Millî mücadele dönemi zaten küfür ile islamın savaşıdır. Mücadele hilal ve haç ’ın mücadelesidir.
Yunanlılar bütün değerlerimizi yakıp yıkarak çekilmişlerdir. Şair ne diyor
‘’Geldikleri gibi gittiler’’.
Evet bir başka şair ne diyor; ’Geldikleri gibi gittiler,
Gittiler gittiler de,
kimi itini bırakıp gitti
Kimi bitini bırakıp gitti
Kimide p……ni bırakıp gitti.
Diyerek felaketin boyutunu anlatmaya çalışıyor. Yunanlıların dönüşteki pisliklerini anlattıkları zaman insanın kanı donuyor. Verdikleri zararı dil varmıyor ki anlatsın, Kalem yazamıyor ki yazıya döksün. Pis, kirli, kanlı, namahrem elleri mabetlerimizin, camilerimizin göğsüne değmiştir. Balıkesir’de kadınlarımızın çarşaflarına el uzatan Yunan askerinin leşleri hala kokarak toprağımızı kirletti. Bursa o günlerin en acılı olaylarını yaşamıştır. Prens Abdullah Uludağ’a çıkıp çetecilerle buluşmuş. Çeteciler onu öldürüp kafasını Hacivat Köprüsü yakınında telgraf direğine asmışlar. Bu olay üzerine Yunanlılar Fidyekızık ve Hamamlıkızık köylerini yakmışlar. Cumalıkızık’a da yönelmişler ancak halkın “Çeteciler geliyor” sözlerinden ürküp geri çekilmişler… Yunanlılar Bursa’dan çekilmeden önce İnönü Caddesi’nin Ankara Asfaltıyla kesiştiği yerde, kavşağın güneydoğu köşesinde bulunan hapishaneyi ateşe verirler. “657 mahkûmun tamamı bu şekilde yanarak öldürülür, feryatları ta Nalbantoğlu’ndan duyulur. Tophane yamaçlarında bulunan kiliseyi içindekileriyle beraber ateşe verirler. Yunanlıların gerek Anadolu’da gerekse Trakya’da Müslüman Türk ahaliye karşı yaptıkları zulümleri ve akla hayale gelmeyen korkunç işkenceleri tarih şimdiye kadar hiç kaydetmemiştir. İşgal ettikleri yerlerde Müslüman halka akıllarına gelen en kötü işkenceleri yapmışlar, zulümleriyle sadizme varan davranışlar sergilemişlerdir. Bu işkenceleri görmek ve hatta işitmek bile en soğuk kanlı insanın bile tüylerini ürpertecek derecede korkunçtur.
Yunanlılar işgal ettikleri her yerde halkın mallarını gasp ve yağma ettikleri gibi, sahiplerini de kendilerinin icat ettiği işkencelerle öldürüyorlardı. Bu zulümleri aşağıdaki şekliyle maddelemek mümkündür: İnsanları diri diri ateşe atmak, Ahaliyi topluca veya teker teker sopa ile, telefon telinden yapılmış kayışlarla dövmek, Baş aşağı asarak, ağzından kan gelinceye kadar dövmek, Yine baş aşağı asarak altında ateş yakarak dumanla boğmak, Ellerini kollarını bağladıkları Köy, kasaba ve orman yakmak, Köylülerin ekinlerini yakmak, Cami ve mescitleri tahrip etmek, Yağmaladıkları eşyalardan kalanları yakmak, Yakaladıkları kadınların ırzlarına geçmek.
Trakya, Marmara, Ege ve iç Anadolu’da izlemiş olduğumuz Yunan vahşet ve cinayetleri hemen her yerde aynı tarz ve sistemde plânlı ve Yunan üst makamlarınca verilen emirlere uygun olarak yapılmıştır.Yunan birlikleri işgal ettikleri bir yerde ilkönce halkın elinde bulunan ulaşım araçlarını ve hayvanlarını gasp ediyorlardı. Bundan sonra evleri basıp, kendi işlerine yarayacak halı, kilim, ziynet eşyası ne varsa halkın elinden zorla alıyorlardı. Karşı koyanlar en ağır şekilde işkence ediliyor, birçoğu da öldürülüyordu. Mağaza ve dükkanlarda Yunan baskınından nasibini alıyordu. Halkın aç kalacağını düşünmeden ellerindeki bütün yiyecek maddelerini, zahirelerini ve hayvanlarını alıyorlardı. Bundan sonra işlerine yaramayacak olanları, yakıp yıkarak kullanılmaz hale getiriyorlardı.
Bursa’da, İzmir’de, Akhisar’da cereyan eden ahlâksızları hafızalarımızdan silmek hiçbir surette kabil değil. Secdeye kapanan alınlara kurşun sıkmaya cesaret eden çapulcular Hakk’ın kılıcından nasıl kaçabilir? Bugün ezandan rahatsız olanlar o gün ezan duymak için secdeye kapanıp kalkmayan ecdadını düşünsün secdedeyken kafasına kurşun sıkan yunanı düşünsün. Tesettüre küfredenler yunana karşı çarşafını korumak için mücadele eden ama kellesini verip çarşafını vermeyen ecdadını düşünsün.
Müslümanları hakka ve hakikate çağıran sesten rahatsız olanlar Her gün beş vakit minarelerimizde yankılanandan rahatsız olanlar, Yunan mezalimi bilselerdi camlarını açıp ezanı dinlerlerdi. Bizim mücadelemiz küfre karşıdır ezan diner bayrak inerse millet diye bir şey kalmaz.Ezan, dinimizin temelini oluşturur ve İslâm’ı temsil eder. Ülkemizin semalarında sonsuza kadar kesilmemelidir. Eğer kesilirse İslâm ortadan kalkar. Onun yerine Hıristiyanlık hâkim olur. Bu demektir ki, ezanı korumak, İslâm’ı korumaktır. Bizim savaşımız, Haçlı zihniyetine bir tepkidir. İstiklal marşımız ne söylüyor.
“O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerihamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.”
O öyle kutlu bir andır ki kazanılan zafere şehitler bile sevinir. Onların ruhu bu muştuya ortaklık eder.
İslâm inancındaki şükür secdesine yapacağına işaret ediyor Akif. Dinimizde hakkın verdiklerine karşı sevincini belli etmek için teşekkür kabilinden şükür secdesine kapanır. Akif’in bu dünyadaki en büyük emeli, vatanın bağımsızlığıdır. Cenab-ı Allah bu millete bağımsızlığı kısmet ederse, O’na hamt ve sena etmek için şükür secdesine kapanmak bu milletin asaletindendir
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl.
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.”
Ülkesi istila edilmiş yok olmak üzere iken bir zafere karşı duyulan bu duygular bizim canı gönülden katıldığımız ve şahit olarak kanımızı akıttığımız kutsal mekandır.Yok olmak üzere olan Türk varlığı yeniden hayat bulmuştur. Batılı emperyalistlerin yok etmek istedikleri Türk ırkı, çok yüce ve yüksek değerlere sahip bir ırktır. Âkif, burada ırkçılık yapmamış, masum Türk ırkını savunma tavrı ortaya koymuştur. Çünkü onda Türk ırkına yüksek bir mensubiyet şuuru vardır.Irkçılığı batılılar bilir batılar yapar. Haçlı zihniyetinin işidir. Onlar kendi ırklarını üstün, Türk ırkını ise hakir görmüşlerdir. Amaçları bu ırkı yok edip tarih sahnesinden silmektir. Bizim amacımız ise bu hainlere karşı var olmak ve var kalmaktır. Mücadelemiz, kendini koruma mücadelesidir. Zira İslamın bayraktarlığını Allah türk milletine vermiştir. İslam güçlenirse de Türk milletinin önderliğinde güçlenecektir. İçimizde ki bir avuç hıyanet ehli istedi diye Allah vadinden dönmez Çok yakın zamanda Dünya mazlumlarının, dünya müslümanlarının ve türk milletinin hakimiyeti yeryüzünü kaplayacaktır.
TÜRK’ÜN HAKKI
ezelde olduğu gibi ebedde de bağımsız yaşamaktır.
==============================AR==========================
YORUMLAR
Hocam ne zaman benze düşüncelerde bir yazı yada çalışma yada şiir okusam hemen Türklüğü önüne yada arkasına bir islam yani müslümanlık ilavesini görürüz . Ne yazık ki sizde aynısını yaparak çalışmanızı bu meyanda süslemeye çalışmışsınız . Bir insanın ırkı kaderidir bir insanın dini inancı ise bir tercihtir . Önce bu konuyu iyi anlamalıyız zira müslümanlıkla Türklüğün uzaktan yakından bir ilgisi alakası yoktur yada vatanın kutsallığının dinle bir ilgisi alakası yoktur . Burada bir karşılaştırma örneklemesi yapmayacağım Türklerin tarih boyu kurmuş oldukları devletler yada vatanlarını örneklemeyeceğim islam yada din Türkleri yada vatan kutsallıklarını değiştirmiş değildir zira bu gün dünyada yaşayan Türklerin yarıdan fazlası müslüman değil . Türkler başka toplumlar gibi değildir onların karakterinde özgürlük vardır hürriyet aşığıdırlar demiş olsan eyvallah yinede çalışmanızı kutluyorum Bilinen tarih 5 bin yıldır bu dünyada türklerin resmi yurtlaarı var dinin yurdu olmaz bu gerçeği anlayabilseniz keşke saygılar sunuyorum