- 289 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
YENİLMEDİM KADERE
Hava kapalıydı, bölgesel yağış olacağı söylemişti. Evin işlerini halledip, yağmur indirmeden gidip geleyim diye koşturarak gittim semt pazarına.
Altı aylık hamileydim. Canım her şeyi çekiyordu. Birkaç çeşit sebze, salata için malzeme ve bir iki çeşit de meyve almış, eve dönüyordum ki, yarı yolda arkamdan birisi adımı seslendiğinde irkildim.
-Cemile!!!
Seslendi demek yanlış olurdu çünkü resmen haykırmıştı. Arkama dönüp baktığımda çakmak çakmak olmuş gözleriyle dayımın oğlu Osman’ı karşımda buldum.
O an sanki bir kova kaynar su, başımdan aşağı döküldü.
-Osman! Sen… Sen ne arıyorsun burada, dedim. Aslında beni nasıl buldun demek istemiştim.
-Kendini unutturdun, yakamı bırakırlar artık mı diyordun? Dedi. Bak işte nihayet buldum seni.
***
Vaktiyle beşik kertmesi yapmış ailelerimiz bizi. Osman asker dönüşü evlendireceklerdi. Oysa hep abi gözüyle bakmıştım ben ona, istemiyordum evliliği.
Muhtarın yeğeni Ali ile seviyorduk birbirimizi, kimseler bilmiyordu bunu. Saklı gizli buluşurduk çünkü.
Osman’ın terhis günü yaklaştıkça ağır bir stres sarmıştı bizi. Ani bir kararla kaçmaya karar verdik sonunda. Bir gece kararlaştırdığımız üzere, sessizliğinde de el ele verip gerçekleştirdik bu isteğimizi.
Şehirde Ali’nin bir akrabasının yanına sığındık önce. Onların da yardımı ile yaptık belediye nikâhımızı. Ali’me iş de buldular, çalışmaya başladı.
Hemen iki göz odalı da bir eve kiraya çıktık. İkinci elden de eşyalar alıp içini tamamladık.
Belki kıt kanaat geçiniyorduk, ama mutluyduk, ta ki Osman aniden karşıma çıkana kadar.
***
Yolun ortasında dikilmiş, yüzüme hakaretler yağdırırken, birden ceketinin kolundan bir bıçak çıkarttığını görünce;
“Eyvah, dedim öldürecek bu beni” ama kendimi değil karnımdaki evladımı düşündüm.
-Yapma Osman dedim, hamileyim, kıyma bize.
-Kes sesini Cemile dedi, boynuzlattın sen beni, yaşatmam.
Elimde poşetler, İki adım geriye attım, o iki adım bana yürüdü. Poşetleri yere bırakıp, ellerimle karnımı tuttum. Kendi canım önemli değildi doğmamış oğluma, zarar versin istemiyordum.
Ben çaresizde yolun ortasında kıvranırken, çevredeki dükkânlardan çıkanlar, gelen geçen insanlar izliyorlardı durumu.
Resmen ölüme gidiyordum. Ama kimsede araya girelim, müdahale edelim gibi bir hareket yoktu.
Osman elini önce geriye götürdü, sonra öne getirip bana saplayacaktı ki, arkasından, saçı at kuyruklu bir genç yetişip elini tuttu ve sırtına doğru kıvırdı.
-Dur bakıl dedi, sakın hareket ettirme o elini.
Ben olduğum yerde çakılı kalmışken, Osman da neye uğradığını şaşırmıştı. Hırsla dönüp genci yakalamaya çalışırken, o montunun arkasına elini sokup bir tabanca çıkarttı.
Osman’ın elinde bıçak, yabancının elinde tabanca herkes şaşkın bakarken genç adam “Polis” dedi. Kıpırdama hiç acımam.
Meğer gerçekten de sivil polismiş. Osman’ın elini arkasına kıvırmış tutarken cep telefonundan da takviye istedi ve çok geçmeden iki polis dolusu araç orada bitiverdi.
Kurtulduğuma inanamıyordum. Onu da beni de ifademiz alınmak üzere bu araçlara bindirip emniyete götürdüler ardından.
***
Ben o arada Ali’mi arayıp durumdan haberdar ettim. Emniyete geldiğinde nefes nefeseydi çok korkmuştu. Ellerime sarılıp,
“Şükürler olsun Cemilem dedi, ya sana bir şey olsaydı, ne yapardım ben.”
Osman cinayete kalkışmaktan, tutuklanırken, biz ifademizi verdikten sonra Alim ile evimize döndük. İnşallah yaradan bir daha da karşılaştırmasındı bizi.
Hayatta daha alacak nefesim varmış demek ki…
Ben o kendi yakınları tarafından canından olan yüzlerce masum kadından biri olmamıştım. Evet... şükürler olsundu.
***
YORUMLAR
Billur T. Phelps
Kimse kimsenin sahibi değildir bu dünyada, yaratandan gayrı
Ama anlamıyorlar bir türlü bunu.