- 219 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Düşünmek
-Fiziken bir miktarda olsa, yavaşladığımız, dinginleştiğimiz bir dönem; ruhen ve manen bir tembellik anlamında gelmiyor.
Tam tersine, bu aşırı hız çağında, biraz yavaşlamak, biraz etrafımıza daha dikkatli bakabilmek,
etrafımızdaki güzellikleri görebilmek için çok gerekli.
Dostoyevski’nin kullandığı çok güzel bir metafor var," bir insan bir çiçek bahçesinden koşa, koşa geçerken, oradaki çiçeklerin ne güzelliğini ne detaylarını ne de kokusunu tecrübe edebilir" diyor.
İnsan, o güzellikleri görmesi için koşuyorsa ,yürümesi lazım ,yürüyorsa biraz daha sakin adımlarla ilerlemesi lazım.
Hatta bazen bir çiçeğin üzerinde durup, biraz daha detaylı bakması ,incelemesi gerekir ki o güzellikleri keşvedebilsin.
Çünkü, hiper modernite, aşırı hız çağında, artık her şeyi anlık üretip- anlık tüketir bir hale geldik.
Bundan dolayı da büyük bir derinlerde tatminsizlik duygusu yaşıyoruz.
Yaşadığımız hiçbir haz, hiçbir mutluluk yahut aldığımız keyif her hangi bir konuyla ilgili kalıcı sürekli olamıyor.
Hep bir sonra ki şey üzerine odaklanan bir ruh haliyle ,bir yaşama haliyle, bir koşuşturmaca haliyle, etrafımızdaki güzellikleri de göremez hale geliyoruz
Burada güzellik derken de bir tabiat romantizminden bahsetmediğimi özellikle ifade etmek isterim.
Kast etiğim varlığın bize her ana konuşuyor olması.
Etrafımızdaki varlıkların, eşyaların, tabiatın, insanların, bitkilerin, hayvanların,
havanın ,suyun ,toprağın bize her an konuşuyor olduğu gerçeğini giderek unutuyor olmamız.
Eskiler kendilerini daha üretir vücut ,yani büyük varlık dairesi dedikleri bir bütünün parçası olarak görmüşlerdi.
Ve bu dünyadaki eylemlerini ,düşüncelerini, var oluş biçimlerini hep bu büyük daire olarak, varlık dairesinin içinde yer alan, bir özne olarak gerçekleştirmişlerdi.
Hiçbir zaman kendilerini ,varlığın efendisi olarak tanımlamamışlardı.
Bu bütünlük fikrini, modern dönemde büyük oranda kaybettik. Parçalara ayrılmış, atomize edilmiş bir varlık anlayışı bir toplum anlayışıyla, kendimizi tekrar bir bütün etmeye, var etmeye bir bütünlük içinde tecrübe etmeye çalışıyoruz.
Fakat; yaşadığımız hayatın pratikleri modern bilim ve teknolojinin bize söyledikleri yahut en poza ettikleri ,tam tersine atomize edilmiş parçalara ayrılmış bir varlık tasavvurunu sürekli telkin ediyor.
Bundan dolayı da, bütünlük fikrinden hep kopuyoruz ,uzaklaşıyoruz.
Bu bizim şehirlerimize ’çarpık şehirleşme’ olarak yansıyor.
Bu evlerimize ’tutarsız yaşam’ biçimleri olarak yansıyor, bu yaşadığımız mekanların giderek estetikten uzak incelikten, nezaketten uzak ,mekanlar haline ’dönüşmesi’ olarak yansıyor.
Bu örneğin ,eğitim politikalarımıza, bilim politikalarımıza, dünya siyaset, uluslar arası ilişkilere yahut kişisel tercihlerimize tutarsızlıklar, belirsizlikler, uyumsuzluklar olarak yansıyor.
Hepimiz bir belirsizlik çağı içerisinde yaşayan, geleceği belirsiz bireyler olarak kendimizi algılar hale geldik.
İnsanın en önemli eylemi olan, düşünmek eylemini, yeniden hatırlamamız gerekiyor.
İnsan düşünen canlı, düşünen varlık olarak tanımlanmıştır, insanın en belirgin özelliği mantık.
Yani hem nutkunu, dilini hem de düşünce kabiliyetini kullanabilen, bunu birleştirip kendini anlamlı bir şekilde ifade edebilen canlı varlık anlamına geliyor.
İnsanın en temel tanımı bu var olma vasfına sahip olan bir varlık ,insan düşünen bir varlık.
Düşünmek ciddi bir iştir düşünmek çileli bir iştir.
Düşüncenizin konusunu anlamak için, sizin bütün zihinsel yeteneklerinizi kalbi ,ruhi özelliklerinizi ortaya koymanız demektir.
Yargılamadan önce ,hüküm vermeden önce, çok ciddi bir gayret sarfetmeniz demektir.
Selam ile dua ile, kalın sağlıcakla...
Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.