- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR İSTANBUL YOLCULUĞU
BİR İSTANBUL YOLCULUĞU
YUSUF YILMAZ
Sabah ezanı okunuyor,
yola çıkmamız lazım.
Hanım benden heyecanlı;
zaten o bir senedir hazırlanıyor da
ne yapsa bir eksik çıkiyor.
Çocuk evlendirme telaşı;
Bir elimde valiz bir elimde çanta;
hava alanına gitmek üzere
otobüse bineceğiz.
Zor hal pasomuzu bulduk,
bir yere oturduk; valizlerimiz yolu kesti
Sonra ayakta beklerken
Karadeniz şivesiyle
yiğit duruşlu orta yaşlı
bir Karadeniz kadını,
bendeki heyecanlı telaş ilgisini çekmiş olacak ki
---Tatilde mi diye sormaz mı?
--Hayır oğlumu evlendirmeye...
---Tatilden daha iyi.
Uzun zamandan beri yolculuğa çıkmamıştim;
kafese kapanmış sonra kapısı açılır açılmaz uçan bir kanarya gibi hissediyordum kendimi.
Hem sevinçli hem hüzünlüyüm.
Sevinçliyim oğlumun kına düğünü vardı.
Hüznüm kız kardeşimin hastane de olmasıydı.
Önce ona uğramalıydım.
Hayat nelere gebe;
bir yanda düğün dernek
bir yanda hastalıklarla mücadele eden canım
diger yanda uzun zamandır görmediğim
torunlarımın hasret kokusu ;
burnumda tütüyorlar.
Uçak yirmi beş dakika gecikti.
Hop oturup hop kalkıyorum.
Sonra uçaktan içeri girdik.
Hanım cam kenarında oturmak istedi;
sempatik Arap genç gülümseyerek
hiç itiraz etmedi.
Canım peşin hükümlü olmak iyi bir şey deği;
bütün araplar kötü değil ya!
Arap gençin bu tavrı hoşuma gitti.
Elimde tesbih,
ağzımda maske
tatlı bir uyku bastı beni;
uçak salıncak gibi geldi bana;
ha uyudum ha uyuyacağım...
Uyandığımda Sabiha Gökçen’e varmıştım bile.
Metroya binmek zor olmadı.
Sefaköy’de Gültepe Camii yanında oturuyorum;
kulak misafiri oldum.
Romaldo tatlı salonunu işaret ederek,
"kırk yıldır bu işi yapıyor böyle dondurma yapanı görmedim "
Usulca kalktım doğru dondurma yemeye
gittim.
Bugün günlerden pazar.
Akşam güzel bir yağmur yağmış
havada öyle tatlı bir serinlik var ki
ayağım beni Bağdat caddesine doğru çekiyor.
Giderken baktım bir lise talebesi kediyi seviyor.
Gayri ihtiyarı adı ne bu kedinin?
--Bilmiyorum.
-- Dün üniversite sınavı vardı...
--Gereksiz gördüğüm için girmedim,
deyince beynimden vurulmuşa döndüm!
--Gel buraya bakayım zamanın var mı?
Olmasa da bir iki cümle çakacağım beynine.
-- Demek ki sen emir alan olacaksın.
Siz Türk çocukları Bir Yahudi bir Alman bir Fransız bir Japon çocukları kadar yoksunuz.
Emir alacak bir markette bir patronun emrinde karın tokluğuna çalışacaksın öylemi.
Yakışıyor mu senin gibi zeki birine böyle düşünmek!
Sözlerim ona tesir etmişti.
-Ama benim matematiğe kafam çalışmıyor.
Matematik olması şart değil. Başka bölümler var.
Emir veren olmak istiyorsan illa ki üniversite diplomanın olması gerek.
Bugün şartlar kötü olabilir yarın işler düzelince senden diploma sorarlar.
O güne hazır olman gerek.
--Haklısın Ağabey beni uyardığın için teşekkür ederim.
Bu çocuklarımızı karamsar yapan kimdir,
kimlerdir?
Yeni Milli Eğitim Bakanının üzerinde durması gereken en önemli konu budur.
Siyasi isam düşüncesi çocuklarımızı ideallerinden uzaklaştırıyor.
Derhal ve hemen geleceğimizi kurtarmak istiyorsak çocuklarımızı milli ülküler etrafında toplamalı ona göre programlar yapmalıyız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.