- 1423 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Yeter Artık (öykü)
YETER ARTIK
Emekli öğretim üyesi Ahmet bey, her zaman olduğu gibi yavaş adımlar ile Öğretmenevinden girerek, gene her zaman yaptığı gibi gazetelerin olduğu masaya doğru yavaş adımlarla ilerlerken, yanından geçen garson Şefkat’e her zamanki gibi sade kahvesini sipariş ederek, yavaşca kendini boş bulduğu koltuklardan birine bıraktı.
Önündeki sehpada bulunan yerel gazetelerden birini alarak okumaya başladı. Çoğu emekli öğretmen yazarları okurken, bıyık altından da gülüyordu. İçinden “ Anı anlatan köşe yazıları yazmaktan bıkmadılar ama ben okumaktan bıktım “ diyerek yerel gazeteyi bir kenara bırakarak ulusal bir gazete alarak okumaya başladı. Bu arada Garson Şefkat’ta kahvesini getirmiş masaya koymuştu. Teşekkür ederek köşe yazılarını okumaya devam etti.
Kendini okumaya o kadar kaptırmıştı ki, yanında birinin O’na seslendiğini fark edince sesin geldiği yöne baktı. Uzun zaman görmediği Emekli öğretmen Şükrettin beyi görünce, okuduğu gazeteyi sehpaya bırakarak gözlüklerini çıkardı. “ooo Hocam sizi uzun zaman sonra görmek ne güzel “ diyerek yavaşça oturduğu koltuktan kalkarak Şükrettin beye sarıldı.
İki emekli eğitimci kucaklaştıktan sonra hemen kol kola girerek Öğrtetmenevinin restoranına doğru yavaş adımlarla yürümeye başladılar. Her buluşmalarında Ahmet bey, bu çok sevdiği arkadaşına köfte ısmarlardı. Şükrettin bey, her ne kadar itiraz etse de Ahmet bey, köftyeyi çok sevdiğini bildiğinden dolayı Şükrettin beye köfte ikram etmekten çok büyük mutluluk duyardı.
Restorana varıp da siparişleri verince Ahmet bey “Uzun zaman ortada yoktun belli ki gene oğluna gitmiştirsin.Tabii telefonla arama adetin olmadığından bende içimden uzun zaman bu Şükrettin nerelerde diye kendime soruyordum” dedi. Şükrettin bey tatlı bir kahkaha atarken, “Yok Ahmet Kardeşim bu sefer oğlana değil kıza gittim. Torunumuz Şeyma hanım bizi bırakmadı. Neymiş dedesinin hikaye atlatmasına doyamıyormuş. Anlattığım hikayeleri de çaktırmadan teybe kaydetmiş. Sürpriz olsun diye bir kitap hazırlamış “dedemin Hikayeleri” adını verdiği. O’nu bana takdim edince çok duygulandım tabii ki. Torunumuz biliyorsunuz Edebiyat okuyor. Kitap çıkınca kızım ve torunumun yaşadığı İzmir’de bir kaç yerde imza günüü de tertiplemişler. Söyleşi, radyo ve tv proğramları derken buralara uzun zaman gelemedik işte” dedi.
Sonra çantasından kitabı çıkararak Ahmet beye uzattı. “Bunu sana özel imzaladım. Gerçi kitabı torunum yazdı ama anlatan ben olunca kitabı ortak çıkarmış olduk...” dedi.
Sipariş ettikleri köfteleri yerken iki dost da mutluydular.
Şükrettin bey Ahmet beye sevgiyle bakarken “ Bak koskoca yazar olduk artık bugün ki köfteler benden olacak. Yazar okuruna hesap ödetmez” derken kahkahalarına restoranda bulunan diğer insanlarda gülerek karşılık veriyorlardı.
Şükrettin bey, bir ara başını kaldırarak Ahmet beye dikkatli baktı. “Hocam sizi bugun yalnız gördüm. Halbuki her zaman yanınızda ya eski öğrencileriniz ya da gençlerden insanlar olur, öğrenir ve onlara ikramlarda bulunurdun” dedi. Ahmet bey eliyle “boşver” işareti yaptıktan sonra o da köfte yemeyi bırakarak dostuna baktı. Belli ki bu konuda çok dertliydi.
Ahmet bey “ Artık çevremde çok kimsenin olmasını istemiyorum Şükrettin. Bıktım artık ve gençlere ilgi göstermeye yeter artık dedim. Kimseyi aramıyorum ve mesaj da atmıyorum. Gençlerde artık yanıma gelmiyor. Geleceğim diyen de gelmiyor artık. Öğrenme hevesi kalmamış kimsede. Artık tek takılıyorum. Tek takılınca masraf da az oluyor. Okumaya daha çok zaman ayırıyorum. Yazmaya da. O vakit daha mutlu oluyorum. Diyeceksiniz ki siz yıllarca hitabet, kişisel gelişim, diksiyon konusunda dersler verdiniz, konuşmadan nasıl duruyorsunuz. Ben de derim ki “ faydalı olmadıktan sonra en güzel diksiyon dersleri versen neye yarar. Okunmadıktan sonra kitap yayınlamanın ve hediye etmenin ne anlamı var. Siz de kitaplar imzaladınız ama çoğu hatır gönül ile gelmiştir oraya ve çoğu da okumamıştır bile”
Şükrettin bey güzel bir sohbet dinleyeceği inancıya köftesini yerken bir yandan da gözleri Ahmet beyde O’nu dinliyordu.
“Gençler artık öğrenmekten ziyade maddiyata bakıyorlar. Amaç sadece sınavı geçmek olmuş. Gelişmek isteyen, kitap tavsiyesi isteyen genç kalmadı artık. Gelip falancayla da konuşuyor musun görüşüyor musun gibi saçma sapan konularda soru soruyorlar.Hemen hemen her buluşmada bunu soran gençlerde vardı. Baktım olacak gibi değil, kırmadan dökmeden uzaklaşmaya, artık aramamaya , arayana da mesgulum demeye başladım. Evimin balkonunda kitap ve gazete okumak bana daha mutluluk vermeye başladı.Tabii bu durumdan memnun değilim. O kadar bilgi birikiminden sonra bu birikimi paylaşmak lazım ama karşımızdaki insanlar almak istemezse vermenin de anlamı yok. Amaç kimseyi rahatsız etmek olmadığından yalnız kalmak daha iyi. Ama senin gibi gerçek dostları gördüğümüzde de paylaşmak ve ikram etmek büyük mutluluk”
Köfteler bitmiş , içecekler içilmişti. Şükrettin bey, “Hocam kalkalım, bu tatlı sohbete tatlı yiyerek tatlıcıda devam edelim” diyerek ayağa kalktılar. Caddede giderken her iki hocayı da öğrencileri tanıyor saygıyla selam veriyorlardı ama gelip hal hatır soran da pek yoktu.
İki dost, insanlara faydalı olmak ama zarar vermek istemeyen iki arkadaş sessizce ilerdeki tatlıcıda tatlılarını sipariş ederken mekan sahibi onları görünce yanlarına gelerek “ hocam iki değerli hocamı birden burada görmek ne güzel. Dükkanımıza tat kattınız “diyerek yanlarına oturdu.
Tatlıcı Mehmet onlara bakarakak “ hocam azimli olmayı , saygı ve sevgiyi her zaman sizlerden öğrendik. İnsanlara faydalı olmayı ve zarar vermemeyi öğrendik. Ama öğrenme hevesi olmayan insanlarda sizleri üzerdi. Hayatta onları üzdü her zaman “ dedi.
Yeni müşteriler gelince hemen kalktı hocalarının yanından . İki dost bu konuşmalardan artık etkilenmiyorlardı. Her yerde aynı konuşma vardı ama hiç kimse de “hocam kitaplarınızı okuduk, alıp da müşterilerimize ve akrabalarımıza hediye edelim” demiyordular. Çünkü toplumun çoğu özellikle cimrileşerek zenginleşenler paylaşımı sevmiyordu ama yalancıktan sevgiyi paylaşmayı seviyorlardı. Bundan da hocalar hoşlanmıyordu işte.Onların da kitapları satmalıydı ki, yayınevi yeni kitapları yayınlasın. “Söz uçar yazı kalır” düşüncesi ile yazdıkları kalıcı olsun diyen hocalara destek olmamaları hocaları üzüyordu tabii ki.
Paylaşım lafta değil maddi ve manevi bir arada olmalıydı ki faydalı olsun.
Bu duruma bakarak Ahmet bey gülümseyip “yeter artık demekte hata mı ediyorum Şükrettin bey, öğrencilerimiz böyle iltifatlar yerine, biraz da yazdığımız kitaplardan topluca alarak müşterilerine hediye etseler olmaz mı ? deyince ikisi de gülümsedi tekrardan.
Tatlıların parasını ödeyerek dışarı çıktılar. Şükrettin beyin varlıklı bir öğrencisine rastladılar. Şükrettin beye bakarak “Hocam yeni kitabınız hayırlı olsun, bir tane de bize imzalayarak yollamadınız ki okuyalım “ deyince Şükrettin bey Ahmet beyin gözüne bakarak “
“Yeter artık. Bu kadar da olmaz ki “ deyiverdi ve yollarına devam ettiler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.