- 299 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
ŞAİRİN TEK GÜVENCESİ...
Rengi ve ırkı olmayan bir soykırım sessizlikle cezalandırılan her sus payı söylemde yanarken daha çok alevi bir mısrada yutan.
İlkeler var payidar olası.
Yediğimiz üzüm var bağının kayıp olduğu.
Sezilerde tüten şiirler var şairin şah damarından yakın olanla ruh temas’ ı hani hani…
Öykündüğü ne olursa olsun şairin tüten dumanı var bazen efkârın yitik güncesinde bazen yalnızlığın bitik titreşiminde mevzu bahis aslında şiirden öteye yolculuğun kıtlaması varsa yoksa kalem nasıl ki demi çayın sözcükler şekeri ve fıtratı ve firarı şairin kozasından kaçmakla iştigal ve tek kozu iken sevgiye umuda eşlik eden iman gücünün dehşetengiz iman gücü imanla yolculuğu.
Her söylence bir rahmet sağanağı.
Tutanaklara geçen sus’ lar ve suskular giymişken kalem mintanı şiir mizacı ömürden taşan bir sihir.
Kalantor gölgeler aşkın idamesinde sözcüklerin esintisinde uçuşan saçları bilinmezin bir kilit noktası iken hüzün kayda geçen her gün nasıl ki yitip giderken ömürden ömrün çalındığı hususlar var.
Şerefesi yalnızlığın.
Şiddeti dağları taşları asmış acının.
Şiarı ilkelerde saklı siması gökte sureler yürekte ve zuhur eden o teselli nasıl ki tescili inancın tereddütsüz teslim olmuşken şair Rabbine.
Ön söz yok lakin günün ve son söz henüz söylenmezken…
Hazzı ölümün yaşam nasıl ki bir cendere ve topuğundan vurulan şiir hangi duyguya namzetse artık yoktan var edene düşkünlüğü bilinmezin tevafuk gücünde saklı hem tınısı sözcüklerin hem de tanısı konulmamış iken kaderin…
Öldüren.
Güldüren.
Ölümsüzlüğe nazire eden kıyasıya sevdiği ömrü kimse rencide eden şairin kürediği önünü bazen bir lanet bazen bir bela ve korunaklı dünyasından firarı saklı iken Allah katında.
Bir manzume.
Bir de mazlum yürek.
Mangal yürekli kimse tahayyülü de imkânsız yarınların ne getireceğinin yanında daha ne kadar gidecekse şairden.
Yıldızı düşük bir gece bir şiir.
Mehtabın afaki ç/ağrısı.
Surelerle örülü ömür.
Katık ettiği itikadın verdiği huzur ölümle dahi kıyaslanamazken yaşatılan zulüm ve efkâr kim bilir kaç geceye kaç şiire gebe.
Zamanın tanrısı iken sayaç.
Yüreklerin yongası iken kader.
Yasın yaşın ihlali mademki şairi ezmekten geçer o halde:
Duygular fora, sevgili kalem.
Duayeni dünün dümtek çalan sözcüklerin baltalandığı şairin nemalandığı ve saniyesi dahi önem arz ederken yaşamın hicabında ya da hayatın deminde nasıl ki tortu çökmüş en dibe ve işte yalnızlığı ile şerh düştü mü şair ömrüne.
Tutuşan bir bayrak.
Tatsız tuzsuz bir yemek oysa sevgiden geçmezse yolu insanın.
Tümlenen gün.
Gümbürdeyen iç ses.
Tümseklerde takılıp düşerken şiir ve işte el veren Rabbi ve melekler kıyar mı hiç mazlum şaire?
Manen zengin ve donanımlı bir renk bulacalı efkârın iz düşümünde soyut bir alfabede yaşanırken duygular günün seyrinde gecenin bitiminde koşmak sadece koşmak aydınlığa ve karanlığı ihbar ettiği kadar da yüreğin feri sönmemek üzere bir kere baş koymuşken hidayetin yoluna elbet asla geri dönüşü olmayan ve sessizliğin ırmaklarında sözcükler İlahi Aşk ile yıkanıp arınırken yürek asla da gerek yok şairin arkasını kollamasına ne de olsa kutsayan bilen koruyan biri var yalnız addedilen şairin tek güvencesi iken umudun sözcükleri toza dumana kattığı…
YORUMLAR
Bir düş’ ün meftunuymuşum senelerdir düşün düşün işin içinden çıkamadığım: bir renk ise azadesi yalnızlığın bir azize gibi soluklandığım göğün hüzünle randevusu ıslıklandığı kadar ruhumun uçuşan polenlerinde saklı bir kelebek gibi bir de kozamdan firarım içine düştüğüm bir yenilgi addedilse de efkârım ben aşkın ben inancın ümmeti binlerce saklı sırda ve duada baş koyduğum yoldan da yok iken dönüşüm: dön dön semazen eteklerimde saklı hasret ziyan olsa da ömür ziyadesiyle yaşadığım kadar insan olmanın onuru ile hem başım dik hem ayakta ve koşarken Rabbin Dergâhına yedi uyuyanlar mağarasında servetimi beyan ettiğim kapısından kovulsam ne ki dokuz yüz doksan köyün ne de olsa binincisidir hicretim sefasını sürdüğüm ne ki ömrün semada saklı bir Yıldız’ım ben asla yılmayan asla yolundan sapmayan…
Uzantısı şu göğün: hani, öğün atladığım ömrün telakkisi.
Depreşen sızım,
Sızdıran yürek goncalar açan
Her ezan vakti başım secdede
Sahiden de nifak sokanların haddinde saklı sırlar ve şecere
Söküklerinden kabrimin
Kalbime iliştirdiğim bir ziynet nasıl ki
İman gücümde saklı sözcüklerin feri
İçtimada yürek
İşgüzar ebabil kuşları
Beti benzi atan yorgun sabahların minvali
Göçtü göçecek ömür
Göçük altında kalan düne öykündüğümse yalandan öte
Yankısı duyulmayan çığlıklarım var derinde
O minvalde ki:
Koptu kopacak kıyamet
İzbeler şeytanın mekânı
Elde var eksi sonsuz
Aşka hürmet ettiğimin sonrası
Kapaklandıkça özleme tinimde saklı
Alametifarikası yüreğin
Göz gözü görmeyecek elbet kıyamette
Gıybeti kıymet bilenler
Kıymeti bilinmeyen sönük fenerler
Sızan ışık sızdıran tedavülden kalkmış sevginin ahvali
Varsın olsun kayıplarda hasretin vebali boynuma
Bükük değil asla
İnceldiği yerden kopacaksa
Kapışan neferler ve zalim
Zulme minnet eden kimse yemin eden
Yalan yere savruldukça gizi evrenin
Savunmaya geçen bir endam ki
Yalnızlığın kabrinde boy ölçüşemediğim gölgelerde
Değil ki yitik
Nasıl ki tahakkuk edecek rahmet
İlahi Adaletin izinde
Evreleri kayıp ömrün bilmecesi
Tayin edildi edilecek ruhlar en yüksek meclise
Titrinde yalnızlığın
Sonlandıran nasıl ki Rahman
Temize geçilesi günahlar
Pekişen bir istihbarat
Aşkın telakkisi varsa yoksa İlahi Gücün nezdinde
Her güç her gün her göç
Zemherilerde doğacak mı sahi Güneş?
Efkâra bin basan
İhtimamla ördüğüm dualar
Örülesi duvarların ardında saklı ömür
Bir içimlik mi bir ömürlük mü sahi acılar?
Tırmalayan göğsümü
Kanadıkça sureler
Aşkın İlahi çatısında saklı rahmet
Bir gizin devindiği
İzini sürdüğüm evrenin meali
Varsın ıskalayım güneşi
İçimde doğdu doğacak cennet gülüşler
Nasıl ki diğer yarım annemde saklı
Nasıl ki annem, Allah katında
Hak ettiği kadar yaşamayı
Yeter ki sonlansın acılar
Merhametinde Rabbin koyuverdiğim gözyaşı
Bir nidadan bir fısıltıya dönen
Her rengin korunduğu İlahi Gök Kuşağı
Elbet nezdinde kutsal kitabın
Bir nebze de olsa mutluluk saklı iken
Hitabın iz düşümü
Rabbe kavuşma telaşı
Yeter ki korusun inanan kulunu
Nice kötülük nice kasvet
Şiarı ruhun sondan başladığım saymaya
Varmaksa hidayete
Bir nihayetten de öte
Çalan sirenlerin ıslığında
Iskaladığım güneşin içime doğan sızısından
Firar etmenin bedeli varsın olsun
Sonum sonsuzluğa meylettiğim kadar da
Yorgun ve tutulmuş nutkum
Ne de olsa ben göçebe bir rüzgârın
İlahi Aşkın fısıltıma eşliğinde
Koca evreni çınlattığım kadar
Varsın haiz olduğum o tek zerremle
Yakalandığım fırtınanın da emaresidir
Bir şiir daha dikilesi mezar taşıma
Ruhumda saklı firarı duaların gücünden güç
Bulmanın sihri adeta
Savsaklandığım kadar cihanın nezdinde
Savrulduğum kadar İlahi Ateşin odağındayım
Can bulmaksa cananım
Candan canın gittiği
İçimde dinmez sızım üstüne ant içtiğim
Kutsal Kitabın izinde…