- 378 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
0107 - ÜLKE HAKKINDA
ÜLKE
Saat Çini vurdu birden: pirinççç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
Kasketimi eğip üstüne acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi.
Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
Sen tutar kendini incecik sevdirirdin
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutamadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutamadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutamadım
Kibrit çak masmavi yanardı sesin
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
Karadeniz’e karışırdı ordan Akdeniz’e
Ordan da daha büyük sulara
Geceyse ay hemen tazeler minareleri
Kur’an sayfaları satılan sokaklardan
Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
Ölüm uçar çocuk yüzlere
Ben o sokaklardan ne kadar geçtim
Damağımda dilinin yosunlu tadı
Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
Bir başak ufak ufak bildirir Konya’yı
O başakta o Konya’da seni ararım
Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
Para basma yetkisini Fırat’ın suyunu Palandöken’i
Erzincan’ın düzünü asma bahçelerin dibini
Antalya’nın denizini o denizin dibini
Beş türlü yengeç yaşıyan sularında
Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
Bir günler şölenlerle egemen ülkende
Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
N’olur ağzından başlıyarak soyunmaya
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
Çık gel bir kez daha çıkıntılardan
Çık gel bir kez daha bozguna uğrat
Cemal Süreya
ÜLKE HAKKINDA
Bu şiir, bu anlayışla, her yıl Günün Şiiri olsa, temcit pilavı gibi gidip gidip gelse, pilavdaki pirinçten anlamayınca, nafile... Bir zamanlar duvarlara orak çekiç çizildiğini bilmeyenler, Ç ye bir anlam veremezler. Ç Çin’de çınlar, pirinçte yankılanır. Hele şair ilkini büyük harfle yazdıysa, diğerini üçlediyse daha başka nasıl ifade edebilir derdini!
Dolaylı anlatım, iç içe ve art arda örülmüş duvarlar arasına saklanan meram anlaşılamazsa kimi “Sarhoş sayıklaması…” der, kimi “Pirinç ayıklaması…” Kimi de şiirin ambalajından içini göremez, jelatininin yaldızına takılır kalır. Onda da erotizm balıklaması...
Size bir ipucu versem, çözebilir misiniz anlamını? Desem ki:
”… vakitlerden bir sevda zamanıdır...
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor.
Sende seyrediyorum, denizlerin en mavisini..”.
Acaba yeterli olur mu? Orak çekiç ve Mavi… “Ecevit mavisi” denirdi bir zamanlar… Gerçi ben, Türk’ün Bayrağına bakarken heyecanla çırpınmaya başlayan Karadeniz’e vurgunum, ülkemin mavi boncuk takışına hayranım ama bazıların sancısını da iyi anlarım.
Şair: ”Yalnız aşkı vardır aşkı olanın” der ama ne aşkı? Burada bir durmak ve düşünmek lazım! Bayrak üstüne bayrak, ülke üstüne ülke mi olurmuş!.. Çatal dil bile yalnız yılanda bulunurmuş. Bu nasıl bir dil!.. Neler diyor şair?
”Yalnız aşkı vardır aşkı olanın” der ama erotizminin sınırlarında dolaşmaya ve dolaştırmaya bayılır. Hatta sınır mınır bırakmaz, yıkar geçer! Enkazını dahi ortadan kaldırmaya çalışır. Onun için her aşk, erotizmle iç içedir. Cemal Süreya Üvercinka ile anılır. Anladığımız kadarıyla aşkı, cinsel yakınlığın dünyayı unutturan yalnızlığında arar durur.
”Ama kadınlar, Tanrım,
Öyle sevdim ki onları,
Gelecek sefer
Dünyaya
Kadın olarak gelirsem,
Eşcinsel olurum” diyecek kadar da cesurdur.
”Yalnız aşkı vardır aşkı olanın” der. Edebiyatı, toplumun yapısını bozmak amacıyla kullanır gibidir. Gizlediği gerçekleri, üstü kapalı da olsa yaymaya kararlı görünmektedir. Belli bir kadından çok aşka âşıktır. Onun aşkı, toplumsal olarak yaşanan bir çapkınlıktır.
1931 Erzincan doğumludur. Asıl adı Cemalettin Seber’dir. 61 darbesi, 12 Mart muhtırası ve 80 darbesi gibi çalkantıları derinlerinde hissettiği bellidir. Yaşadığı ve içselleştiği zaman dilimini, o duygusallıkla alaycı bir dille kaydetmiştir.
Servet-i Fünuncu’ların başlattığı bu furyayı ileriye götürenler İkinci Yeni’cilerdir. Cemal Süreya da: ”Yalnız aşkı vardır aşkı olanın” der ama şiirlerinde, gizli gerçekleri ince bir ironiyle işleyerek ilan etme yoluna gitmiş, inadına erotizmi, ayrıntılarına inerek işlemiş, hatta uç noktalarında gezinmekten çekinmemiştir. Şiirlerinden birinde, içinden kısalttığı takma adındın baş harfini kaldırıp tekrar düzenleyerek onu elma haline getirerek durumunu özetlemiş, kolay kadınlardan bahsederken onların ruha hitap etmeyişlerine dokunmuştur. Evliliğin aşkı öldürdüğünü, yaratılışa aykırı olduğunu ima etmiştir.
”Yalnız aşkı vardır aşkı olanın” demiştir demesine de “Güzin utanmak istiyor ama nerde… Nasıl utanacak bu boş şehirde” de demiştir.
”Yalnız aşkı vardır aşkı olanın” derken Ülke adlı şiirinde, bambaşka bir ülke düşlemiştir. Hayale sınır yok! Yaz çiz karala!
Bu şiir, telmih dolu… Hemen hemen her dizede bir iki tane var. Anlamına tamamen karşıysam da yapısına hayran kaldım. Telmihlerle örülü bir şaheser!.. İmgeler ve anımsatmalarla inşa edilerek benim gibi bulmaca meraklılarına sunulmuş. Satır satır açıklamak, ilmek ilmek sökmek, anlamının derinliklerine inmek çok zevkliydi.
Önce bahsettiği aşkın türünü anlamak gerekiyordu. Bir kadına duyulan aşkın gizlendiği paravanının ardına usulca bakmak ve vatan sevdasını sobelemek…
’Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutmadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutmadım...’
Bu dizeleriyle cinselliğin uç noktalarında gezinir gibi görünürken, aslında düşlenen bir vatana duyduğu aşkın büyüklüğünden bahsetmekte, kaybından yakınmaktadır.
Artık şiiri açıklamaya geçebiliriz.
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0107
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.