- 200 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜĞÜN
Paşa’nın Ahmet polis okulunu bitirmiş ve polis olarak görev yapmaya başlamıştı. Paşa , Altındiş’in torunu Sümeyye ile evlendirdi. Düğünü ise ağustosun ortasıydı.Davetiyelri dağıtmıştı. Evinin yanındaki goca ve yaşlı ceviz ağacının altında hayma gurulmuş, oturaklar yapılmıştı. Aptallar dombalak dönerek çaba yapmaktadır. Gelen misafirlere hoş geldin deniyor. Golanya, şeker ve sigara ikram ediliyor. Bayraktarların kolunda kırmızı kurdele bağlıdır. Aptal ağası çabaya otuan misafirleri önce yemeğe otutturur. Düğün aşçıları köyün eli yemeğe yakışan kadınlarıdır. Hürühatın, Osman’ın avradı Ülviye bunlardan bazılarıdır. Aşçının davetiyesi farklıdır. Genelde şalvarlık verilir. En yakın akrabalara da ya şalvarlık ya gömlek verilir. Bunlar çabayı yüksek atar veya geline takı takar. Diğer kişilerin okuntusu ya atlet ya avludur. Çorap dağııtan da olur. Düğün Cuma namazından sonra bayrak galdırılmasıyla başlar. Pazar günü gelinin getirilmesiyle sona erer. Cumartesi başlayanlar da vardır. Yılmaz düğüne erkenden gitti. Bayraktarlar erkenden orada olur. Gelen misafirlere şeker golanya ikram eder. Yemek dağıtır. Aptal ağası veya düğün ağasının verdiği işleri gönüllü olarak tutar. Yokardan Azmi dayım ve ehliyalı, Erdoğan dayım ve ehliyalı bizim evin oraya indiler. Hep beraber düğüne gideceğiz. Nesrin dayımın Erdoğan dayımın gızıdır. Sarı saçlıdır. Boyu orta boyludur. Zayıf ince bellidir. Yüzü ay gibi güzeldir. Siyah bir eteği vardı o gün. Üstünde siyah bir bluzu vardı. Saçları ipeksiydi. Omuzlarından aşağı beline kadar dökülüyordu. Anam bana ,düğünde ne gız arayacaksın, gız ahacıka demişti Nesrin için. Nesrin gerçekten çok güzeldi benim için. Ona nasıl aşıktım. İçim içime sığmaz oldu. Kalabalık Gözenin Boynu’na aşağı iniyordu. Ben sanki hiçbir şey olmamış gibi Nesrin’in arkasından onu takip ediyordum. O yürüdükçe benim kalbim içime sığmaz oluyordu. Goca Harman’da Gıroğlan’ın tarlasının orda sığırlar yolun içini zibillik etmişti. Nesrin’e yaklaştım. Sürdüğü kokular ineklerin zibil kokusunu bastırıyordu. Hava kararmaya başlamıştı. Düğüne indik. Aptalar tambır tambır bizi garşıladı. Hoş geldiniz, hoş geldiniz diye bize yer gösteriyorlardı. Milletin gündüz mal malel, sap saman , bağ bahçe işleri olurdu. Akşama herkes düğüne gelirdi. Evlerde kimse kalmazdı. Çaba işi biraz uzun sürdü. Sonra halay çekilmeye başlandı. Halaybaşı, Baba Ahmet’in Abdullah, Nurettin, Çifçi Osman, Baba Ahmet’in gızı olurdu genelde. Gırıkhan, halebi, Malatya, eşarbını yan bağlama, çiftetelli, ağgelin, deliloy … gibi havalar davul zurnayla çalınırdı. Davulcular Ce, Erol olurdu. Üç davul dutulurdu. Ancak evde ya da çadırda gaç abtal varsa hepsi düğüne gelir düğün yemeği yerdi. Yatmak için nereye yer gösterilirse oraya yatarlardı. Bir kesim parası vardı bir de oynayanların veya gelinin başına atılan paraları toplar alırlardı. Düğün biterken, gelin indiğinde damadı, gayınbabayı çabalayıp para alırdılar. Dombalak döne döne gantere batarlardı. Üstü başı toz toprak olurdu. Leş gibi ter kokardılar. Oyuncular iyi oynadı mı havayı iyi çalarlardı. Kimisi de çabaya oturur derdi ki damat gelsin, gardaşı gelsin, aptallar sıraya dizilsin, babası gelsin şeklinde işin dadını çıkaran ve şakayı bozan olurdu. Bazıları da Garıcık’ta içer içer de düğüne gelirdi. Erol her düğüne içip gelirdi. Gençler, zıpıldak ve zopuldaklar içerdi. Gız tavlamak için gendinden geçip halay çekerlerdi. Bazıları da havai fişek atar . Bazıları belinden dapançayı çeker tak tak diye yıldızlara doğru ateş ederdi. Nesrin’e işaret ettim düğünde gel bir dakika diye. Seyyar çekilikti çok yere. Ancak dereye doğru karanlıktı. Dut, erik , kesme ağaçları vardı. Aradan patika yol geçiyordu . Nesrin’le dereye doğru ilerledik. N e diyorsun söle bakim dedi bana havalı ve cilveli cilveli. Bana gelin mi? Seni seviyorum. Sen çok güzelsin. Fıstıksın. Bana gel, sseni çok mutlu edeceğim şeklinde iltifat ve boş vaatlerde bulunmaya başladım. İşim yoktu. Kabul etse teklifimi nasıl bakacaktım? Nasıl geçinecektim? Nesrin bana karşı ilgisiz değildi. Biraz aşını datlandırıyor gibiydi. Dayanamayıp sarılıp alnından öpmek istedim. Elimi nasıl olduysa ağzına geçirdi. Parmağımı koparırcasına ısırdı. Sanki elim koptu sandım. Bir tokat attım can havliyle. Bağırıp ağlamaya başladı. Sırtlayıp sesi duyulmasındiye biraz daha ileriye götürdüm. Yalvarmaya başladım. Nolursun ağlama, nolursun ağlama. Cır gurbanın olayım. Ben seni alacağım dedim. Nesrin’i sakinleştirdim. Düğüne geri gitti. Ben çok gorktum. Düğünü bıraktım yalım gibi Emine yengemin yanına gittim. Olup biteni anlattım. Ben senin gızını alacağım. Nolur ele güne malamat olmayalım diye yalvarmaya başladım. Nesrin nerde diye sordu bana. Ben de düğünde dedim. Emine yengem benim anam olacaktı. Beni şikayet etmeyeceklerdi. Gene geri düğüne indim. Nesrin’e baktım şöyle bir göz ucuyla. O da sanki bir şey olmamış havasındaydı. Benim gorktuğum kadar değilmiş dedim. Düğün dağılmaya başladı. Biz de aynı ekiple elektirikle döndük. Nesrin’e yaklaştığımda sessizce hıçkırarak ağladığını hissettikçe ben de içimden üzülüyordum. Ben bunu nasıl yaptım. Bu bir hayvanlıktı. Kendimi affetmeyeceğim diye kendimi suçlayıp pişmanlık duyuyordum. Olup biteni evde anama anlattım. Anam ben onu sana alırım deyince rahatladım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.