AMA... İNSAN DEĞİL, O KESİN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu kısa diyalog gerçeğe dayalı olarak kurgulanmıştır.
Bir anne (A)
9 yaşındaki çocuk (Ç)
Ç- Anne, sen anneannemi özlüyor musun? Ben çok özlüyorum. Bazen sanki onun sesini duyuyorum gibi... Anne! Ben bebekken, o beni çok seviyordu, değil mi?
A- Evet, tatlım. Ah, özlemez olur muyum? Ben de duyuyorum onun sesini. O hep aramızda, bitanem.
Ç- Sahi duyuyor mudur? Ya anne...! Çok merak ediyorum, anneanneme mezarda ne oldu diye. Hani sen demiştin ya, cennette falan.. Gerçek mi o dediğin?
A- Aaaa, tabii ki, çok iyi duyuyordur, çünkü o cennette, çünkü o çok iyi bir anneydi, anneanneydi, di mi? O şimdi orada, o mis gibi bahçelerde dolaşıyor, çiçekler topluyor, kuş seslerini dinliyodur. O, Allah’ın istediği yerde yani, anladın mı canım? O... bizim bu konuşmalarımızı da duyup seviniyor şimdi.
Ç- etrafına bakar ve ürperir. İçerlenir hepten. Şu an anneannesini gerçekten görmeyi arzular. "Ama anne, anneannemin yerini... hani diyorsun ya "cennet", öyle olduğunu... sen nereden biliyorsun? Sen gidip gördün mü ki, öyle eminmiş gibi söylüyorsun?
A- Hayır tatlım, gitmedim, ama biliyorum. Kutsal kitaplar yazıyor.
Ç- Peki anne, şey... o kutsal kitapları kim yazmış sence, Allah mı? (Halbuki din dersinde öğrenmişti bunu. Ama sanki annesinden de duyup emin olmak istiyordu.)
A- Evet çocuğum, Allah ne demişse o yazılı onlarda?
Ç- Ama anne, soruma cevap ver! Allah mı yazmış, dedim?
A- Hayır Allah’ın elçileri, çocuğum. Onlara Peygamber deniyor.
Ç- Biliyorum, prophet.. İsa, Abraham, Muhammed... Ama onlar da bizim gibi insanmış anne. Okulda öğrendim.
A- Evet, ama, onlar sıradan değillerdi bizim gibi. Yani, çok akıllı, bilen insanlardı. Onlara da Allah öğretti.
Ç- Anne ya, O zaman Allah’da bir insan. Çünkü sen diyorsun ya, "öğretti." Nasıl görüştü de öğretti? Hem nasıl "görüyor, duyoyor", hani hani hani?
A- Hayır çocuğum, O... ne olduğunu bilmiyoruz. Ama... insan değil, o kesin...
Ç- Ama anne, kafam karıştı... Bak şimdi! Allah’ı görmeden, duymadan... Ya benceeee O, bi kadın. Hayır hayır Anneanne... Ya yoksa koccaaaman bir dinazor mu... Yoksaaa.. bi Ufo mu, uzay gemisiyle şarpışan... Yookkksaaa arı kraliçesi mi... Yookksaa bir fırtına mı... Yok...
A- Eeeeh! Yeter ama! Allah hakkında öyle düşünmek günah!. Bak sonra cezalandırır anladın mı? Allah’a saygı göstericeksin her zaman!
Ç- Ama anne, tamam ya! Düşündüm sa de ce! Allah bunu da mı yasaklıyor yoksa?, diyerek düşünceli bir tavırla sitemde bulunur. Yüzü asılır...
A- Hayır! Da... Allah sorgulanmaz, canım, anladın mı?
Ç- Ama anne, aklım var, düşünüyorsam, bunu söylemim mi? Hem... sen diyorsun ya, "Allah akıl vermiş" diye. Eee? Aklım varsa kullanmim mi? Hem ben yakında on yaşında olucam. Zaten okulda çok şey öğreniyorum. Öğretmenimiz "sorgulayın, annenize, babanıza sorun, okuyun, tartışın. Hiç bir fikir yasak değil" diyor. Sen de "hayır" diyorsun... Kızıyorsun sorunca... Hem Allah neden cezalandırıyor sorunca? O beni tanımıyor bile...
A- Aaa! Artık çok olmaya başladın ha! Sana anlattım ya, Allah biliyor her şeyi, diye. Seni o yarattı, bilmez mi?
Ç- Hayır anne! Beni sen doğurdun. Babamla aşık oldunuz. Seeeviştiniiiz... Ve... onun spermleri olmasaydı, olmazdım ben. Bilmiyor muyum sanıyosun, anne? Ben küçük bir çocuk değilim artık! Hatta senden bile çok biliyorum, der ve keyiflenir annesine bakarak.
Şaşkınlıkla çocuğuna bakan anne, öfkelense mi, sevinse mi, yoksa ignore mi etse çocuğunun bu sözlerini, tam olarak bilemez. "Bunca bilgi, bu yaşta..." diye düşünür. Daha da ileri giderek; bu bilgilerin büyük bir tehlike olabileceğini düşünür. Biçaredir. Acaba... sert davranıp cezalandırmalı mı? Nasıl bir tepki göstereceğini tam olarak bilememenin ızdırbı içindedir. ama belli etmemeye, ağırlığını korumaya çalışır.
Anne, hışımla fırlar yerinden. Ve çocuğuna hiç bakmaddan der ki: "bugünlük bu kadar tartışma yeter, canım. Yalla! Sen şimdi doğruuu odana! Ben de buraları toparlayım az. Yoruldum zaten. Yarın babanın haftası. Yemeğe çıkıcaz. O zaman bu konuştuklarımızı yine konuşuruz. Sorularını iyi düşün, tamam mı?"
Çocuk, irite olan annesine hiç itiraz etmeden - ayaklarını yerde sürüyerek - yanıtsız kalan sorularıyla odasına çekilir. İçinde denizin dalgaları yükselip yükselip kükrüyordur...
Bir kaç dakika sonra; annesinin, babasıyla telefonda konuşmasına kulak misafiri olur. Endişe vardır annenin sesinde. Arada sesini yükseltmektedir: "Peki ne deseydim, ha! O an aklıma mı geldi?" dediğini duyar. Daha sonra da: "senin o bilsin, okusun çocuğum, gerçekleri kendi öğrensin, demen budur işte! Ben altından çıkamıyorum artık... Ne yaparsan yap!" demektedir .
Bütün bu öfkeye, telaşa hiç bir anlam veremez çocuk. Bu onu tedirkin kılar. O vakit: "bir yük müyüm anneme babama? İstenmiyor muyum yoksa? Neden tartışıyorlar bu kadar çok? Sorularım neden rahatsız ediyor bu kadar? derse de, duyamaz hiç kimse. İçinde kalır...
Ardı arkası gelmeyen soru zincirinin giderek boynuna dolandığını hisseder çocuk. "Ne yapsam acaba?" Anne ve babası öyle tartışmaya devam ederken; o, kapısını kilitler. Kulaklıkları takar ve yatağına uzanır. Son volümle sevdiği Fransız Rapını dinlemeye koyulur.
Kısa bir süreliğine de olsa, çileli dünyasından uzaklaşıp, başka bir dünyada olmanın özgürlüğünü, tadını çıkarır çocuk.
Peki ya sonra?
H. Korkmaz, 2015 Sthlm
YORUMLAR
Çocuk doğru yolda, burada anne ve baba cehalet içinde gibi.
Evlatlarına en uygun şekilde onların kavrayabileceği bie dil ile anlatmaları lazım ama en önce kendilerini yetiştirmeleri lazım
Tüya
Evet, çocuklar mantıklı bakıyorlar, ezberlenmiş değer yargılardan arınmış olarak... Ta ki biz onları da kendimize benzetene kadar. Yazık, çok yazık...
Çok teşekkür ederim vakit ayırıp okuduğunuz ve yorumladığınız için, sevgili Müjgan.
Sevgi ve selam ile.
Kur'an'ı sünneti anlayıp yaşamayan bir toplum çocuklarını nasıl yetiştirecek bırak masum çocukları büyükler bilmiyorki çocuk en azından soru soruyor hakikatin peşinde
Tüya
Teşekkürler ederim yorumunuza, efendim.
Saygım ile.
Ağlanacak çaresizliğe gülümseyerek okudum yazınızı
hepimiz bu tarz sorulara maruz kaldık çocuk büyütürken
Kendi adıma konuşuyorum (Kimse üstüne alınmasın) aynı soruda bütün işi gücü bırakıp
tanrının ne olduğunu anlatmıştım çocuğumun yaş seviyesine inerek. Tanrının kalbimizde olduğunu onu göremeyeceğimizi anlatmıştım. Sen üzülünce üzüntünü görebiliyor musun
arkadaşına kızdığında sinirlendim dediğinde sinirini görebiliyor musun demiştim.
Tanrının da görünmediğini onu içimizde yaşattığımızı anlatmıştım. ve sorgulaması gerektiğini özellikle vurgulayarak......
Korkutma yok, yanıtsızlık yok, baştan savma hele hiç yok.......
çok ama çok mutlu bir çocuk yetiştirdim......
Ay Parçası tarafından 25.6.2023 13:08:19 zamanında düzenlenmiştir.
Tüya
Önemli olan çocukları doktrine etmemek sahip olduğumuz doğmalarla...
Çok teşekkür ederim, yorumunuza.
Sevgi ve selam ile.
Ben aslanları bu yüzden semiyorum tüm yırtıcıların canı cehenneme zira onlar ne anayı rahat bırakıyor neden kuzuların güzel bir çalışma kutluyorum
Tüya
Saygım ile.
En zor sorulardan biriydi biz nasil dogduk leylek getirdi falan Biz inanırdıkama gene de şüphe ederdik fakat soramazsın. Burda yöneticiyo merak etmiş çocuk Her babayiğit cevab veremez kaleminize sağlık
Tüya
Teşekkür ederim samimi yorumunuz için.
Saygılarımla, şair.
Tüya
Evet, bu böyle olmamalı, hiç olmamalı bu çağda...
Ben en çok yeni kuşakların haline üzülüyorum, hele hele çocukların...
Saygılarımla, efendim.
deniz_tayanç1 tarafından 25.6.2023 04:19:06 zamanında düzenlenmiştir.
Tüya
Yorumunuzu okumuştum, hem de tebessümle...
Yine de sağ olun, efendim.
Saygı ve selam ile.