- 211 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tuhaf bir sabah anısı
’Ağla yavrum ağla ’ der gibiydi
İki çocuğu merkebe bindirmiş gezdiriyordum.Dere vardı, yollar taşlıydı
Çocukları seviyor,ellerine çiçekler veriyordum. Biri neşeli; diğeri hep
ağlar gibiydi; ikisini de seviyordum mutluydum.
Adımı çağıran bir ses duyuyordum, Köydeki ağabeyimin sesine benziyordu
’ Hayırdır inşallah; geldi de dışarıda mı bekliyor ola’
Kalktım.Bosh servisci Kemal ustaydı . Güzel rüyam için üzüldüm .
Çocuklarım abim...Özleminden olmalıydı, ona yordum.
Usta çamaşır makinesni kurarken çay koydum.
Saat 10 civarı bekar evimden çıktım.
Hastane caddesinden ana caddeye; oradan çarşıya doğru,
fırına varmadan markete yöneldim.
Bir kız çocuğu, 3-4 yaşlarında olmalı,kıvırcık, karacık saçları;
mavimsi etek üstüne beyaz boğazlı bir kazak. Hareketli,kıpır kıpır;
oralarla oynuyor,ekmek dolabını açıp kapatıyor.bisikletle oynuyor.
Kanım kaynadı,içimi bir yaşam sevinciyle ısıttı.
Çocuk değil güvercin yavrusu;beyaz gül, domur çiçek...
Bir gofret aldım ikram ettim; yanağından öperek verdim.
O biblo dudağıyla teşekkür etti,Hemen kağıdını yırtmaya başladı.
Her şeyi ama her şeyi öyle sever olmuştum ki…
Çöp bidonu bile bana sevimli geliyordu .
Ziraat bankasına Şb.varmış hala yavruyu düşünüyordum ki ki
bir çocuk ağıdıyla irkildim; o yaşlarda bir oğlan çocuğu,
Aman Allah’ım! içim sızladı.O keyfimden eser kalmadı,
’Çocuktur,ağlar ya….Bunda irkilecek , acınacak ne var ki’ demeyiniz.
Bu ağlama başka bir ağlamaydı; için için,derinden derine;
yetim ağıdı derler ya işte öylesi bir ağlatan bir ağıt
Dayanamadım,yanına vardım.
’Niye ağlıyorsun; n’oldu! vs vs Yüzüme baktı yaşlı gözlerden akan,
tombul yanaklardan süzülen yaşlar içime akıyor, yüreğimi yakıyor gibiydi
’gel bakayım gel,gel amcana! ’
Elinden tuttum,
’eviniz nerede’ başıyla Halk bankasının olduğu binayı gösterdi;
Aynı apartmanda oturan ve hastanede ebe ya da hemşire olduğunu bildiğim,
adını bilmediğim bayan yaklaşarak kucağını açarak ’Gel yavrum gel’ dedi,
bana döndü ’ noter amcası annesi hastaneye ...
Çocuğu bana bıraktılar.
’Nesi var acaba?’
’Bilmiyorum, dedi sonra kadın hastalığı’dedi acınarak
’ Şimdi!?’
’ Bartın’a sevk edilmiş.’
’ Durumu iyi olmasa gerek’
’ Öyle olmalı’ dedi, gözlerini sildi, dudakları titredi, kendini zor tutuyordu.
İşte şimdi o için için ağlamanın,daha doğrusu o büyüklere mahsus olduğunu
sandığım ağıdın nedenini anlamış oluyordum.
İçim sızladı. İyi olması dileğinde bulundum.
Dalgındım. bizim pasajın girişinde kırtasiyeci Ahmet bey;
“Mustafa Bey, Mustafa bey!’” demesiyle kendime geldim.
Yanına vardım o da olanları biliyor olmalıydı
Her gün gördüğü, sevdiği çocuğa bakarak;
yaşaran gözlerini saklayarak:
’Ağlama yavrum ağlama’ diyordu ama
titreyen dudakları arasında
’ ağla yavrum ağla...!’ der gibiydi.
Tuhaf rüyam gibiydi sabah sabah.
Arşivden
16.10.2001 CİDE SAAT 16
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.