- 434 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
0106 - SEN DÜŞÜM BENİM - IŞIK IŞIK TÜRKİYE'M
SEN, DÜŞÜM BENİM
izlerinde içim gümüşleniyor
yerçekimsiz tozlarla uçuşuyor renklerim
ah, narin kürekleri savrulma duygusunun
tanıyorum ellerimle ürperen geyikleri
seslerin avcısına koşuyorum, gizlenen
yabanıl bir ışıkta saydamlaşıyor gizem
kıl heybemde bozkırın sirenleri
seriyorum kilimimi göçebe çadırına
Ayten Mutlu
***
IŞIK IŞIK TÜRKİYE’M
Sen benim Vatanımsın Anadolu! En güzel rüyamsın. Bağrında doğup büyüdüğüm, sende yaşamakta olduğum için ne kadar mutluyum! İçim açılıyor yollarında sokaklarında. Ruhum, tozu dumana katarak koşuyor koşuyor sevinç içinde… Ruhum ki yedi renk, bir yedi renk daha… Öyle bir yükseliyor ki bir daha inmek bilmiyor yere! Kelebekler gibi uçuşuyor biteviye…
Nasıl da savruluyorum! Nasıl da savruluyoruz ülkem ve biz ve ne kadar da kırılganız hepimiz! İşe yaradığı söylenemez küreklerimizin. Yüreklerimizin de öyle… Dümensiziz…
Yurdumun dağları taşları benim! Her yerini okşamışım yıllarca, her şeyini… Deresini tepesini, yaylasını düzünü… Yüzünü en ince ayrıntılarına kadar öğreniş ellerim. Kıyamam bir kekliğinin avlanmasına, bir kuşunun vurulmasına. Bir geyiğinin ürkütülmesine bile dayanamam. Nereye gizlenmiş o ateş eden avcı? O ses nereden geldi? Bu yabanilik neden?
Ne kadar severim yemyeşil ormanlarını… Hatta bozkırını, kırını… Aşığım memleketimin topraklarına ben. İç Anadolu’da göz alabildiğine ekin tarlaları… Aralarında özgürce uzayan yollar… Yollarda trenler… Trenlerde sirenler…
Vatanımın bağrına bir çadır kurmak isterim. İçine bir kilim sermek ve saltanat sürmek Yörükler gibi. Büyük bir otağ da değil istediğim. Kara bir kıl çadır yeter bana, göçebeler gibi…
Ah, bu topraklar! Bu topraklar ki kanla sulandı! Kılıçlarla alındı tapuları.
Bize “Barbar Türkler!” dediler. Barbar mıydık gerçekten? Tartışmasız kahraman akıncılardık. Kanımızda var yiğitlik. Genlerimizde Türklük… Hoyratça daldık bu topraklara, dört nala! Her bir katresine ter dökerek kazandık onu biz! Bozkır bozkır değil, engin bir deniz… Bizse o terden denizdeyiz. Ülkemizdeyiz. Keyfimizceyiz.
Ah! Nerede o cengâverlerimiz! Bin atlı akınlarda değiliz nicedir. Yılkıda koşuşan atlar gibiyiz. İçimizde gecikmişlik duygusu… Asra ayak uydurmakta zorlanıyoruz. Oysa bir zamanlar koca bir imparatorluktuk. Ne yazık ki o akıncılık ruhu kalmadı bizde. Altın bozkurt düşmez oldu önümüze. Yol göstermez oldu yiğitlerimize. O şanlı sabahlara hasret kaldık. Tarihimiz de “Allah Allah!..” seslerine…
Ey güzel Yurdum! Aziz Vatanım! Kimler incitti dizlerini? Neden tökezledin? Dizlerine gümüş dizlikler yakışır senin! Altın dizlikler…
Ah, en güzel düşüm benim! Adım adım gezmek istiyorum her yerini coşkuyla. Yalnız o güzelim kıyılarını, dağlarını ovalarını değil… Bozkırını bile… Kıl heybemi omzuma atıp, Yunus gibi bir elimde asa… Çıkmak istiyorum yollara… Kasaba kasaba, köy köy dolaşmak… Seni ruhumla adım adım sarmak sarmalamak… Kulağımda yazı trenlerinin düdük sesi… Gitmek istiyorum gidebildiğim kadar… Gözümün aldığı, gücümün yettiği yere kadar…
Gitmek… İçimin sızısıyla… Önümde nurdan kandil… Yüreğimde heyecan… An be an hissederek aşkını… Yeni baştan fethedercesine…
Tükiye’m! Işık ışık, renk renk Ülkem!
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0106