- 213 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Totemi Dil 19 20 21
19
Aldatma ve aldatılma tuzağı El mantığı içinde cari olan bir söylemdi. Böylece yasağı aşma zorunluluğu içinde yasak olan totem yiyeceği bir grup tarafında diğer gruba sunulması işiyle, seremoniye edilmişti.
Simgeler dili olan totem dili veya totemi sosyal bilinç nesnel oluşu ve nesnel yasaları anlayamıyordu. İzole bir sağlasan totem yasaya göre “izole grup dıştaki gruplarla temas edip birleşemezdi”.
Oysa genişleme ön gören, dışa açılma öngören “üretim hareketi” yasalarına göre, izole iki grubun birleşmesi ittifak etmesi gerekiyordu.
Bu ikilem totemi sosyal mantığa göre bir çelişkiydi ve zorunlu olarak birleşim veya ittifak yaşanması travmaydı. Bu iki çelişkin durumda zamanın oku tümselen maddi olanaklı ve üretim ilişkili birikimler eğimiyle tümselen enerji akışı, ittifaktan yana olacaktı.
Tapınak buluşmaları başlamıştı. Zaten bu dönemde ne tanrı adı biliniyordu Ne de mülk sahibi bir tanrı vardı. Totem vardı. Totem de ne tanrıydı. Totem yasaları da dıştan kolektif alana vaaz edilmemişti. Ve totemi anlayış hesaba çekilme rızk dağıtma, mülkün sahibi olma gibi anlayışları hiç bilmemekle, din değildi.
Üreten totem grup temsilcileri tapınak alanda temasa geçmişlerdi. Tapınak alanlar İçinde hiçbir kült tanrısı yoktu. Nasıl olsun ki? Tanrı adı bulunan, bilinen, ihtiyacı duyulan bir anlam değildi.
Tapınak alanlar sadece gök yer yukarı toprak ile kara denen aşağı yer arasında yamyam hemcinslerin el ve ayaklarının çekildiği, en az tehdit alanı olan güvenli yerlerdi.
İttifak içinde üreten her grubun “üreten bir ismi vardı”. İnek ya da boğa yetiştiricisi İnanna grubu ilah gibi. Tarımsal üretim yapan buğday üreticisi Dumuzi gibi.
İttifak içinde üreten, üretim yapmayı öğreten, ittifakı yapan yani ilk kez ant içen grup veya grup temsilcilerine melezleri, yani insanlar; meslek sahibi olan, kendilerine bir iş bir meslek öğreten ve kendilerinin biyolojik öncülleri olan bu hemcinsleri kendilerine göre “ilah” diye kategorize edeceklerdi.
İlahlar ne mülk sahibiydi. Ne hesap gününün sahibiydi. Ne de din gününü sahibiydiler. Ne de din günü kavramını bilirlerdi.
İlahlar yukarı toprak denen gökten yere inen ve aşağı torak denen bölgeden yukarı toprak denen göğe doğru çıkmakla tapınak alana gelenlerdi. İlahlar insanlarla birlikte yiyip içen bir arada kalan canlı kanlı kişi öznelerdi. İlahlar üretim hareketinin temsilcileriydi. İttifak için ant içip yemin eden karar alıcılardı.
Totemi sosyoloji ilahi dönem içi ittifaklara katılmakla, ruhsal bir travma yaşıyorlardı. Bu nedenle ilahi gruplar totem dönemde ittifak içine geçişi hazmettirmek için geçiş dönemi ritüeli ortaya koymuşlardı.
20
Geçiş dönemi isimli yazıma bakınız. Geçiş dönemi eski totem yasaları delme işiydi. İşte totem yasağı delme işi olan geçiş dönemi ritüelleri şimdi de köleci sisteme uyarlanıp söyleniyordu.
Bu nedenle eski hafızada müktesebat olarak ne varsa bunlar köleci sisteme göre de izah edilip ikisi bir arada anlatılıyordu. Geçmişe ait totemi anlatılar şimdinin köleci sistemine masal gibi gelip “bunlar eskilerin masalı” denilerek tepki gösteriliyordu.
Köleci geçiş ritüelleri korunan eski müktesebatlar nedenle, haliyle yeni anlatımı çarpıtan yansımalardı. Bu nedenle önceden doğadan yansımalarla ifade edilen isim vermeler şimdi de üreten totem meslekli isimlerin aynısı benzer biçimde köleci sistem içinde de zikredilen anlatım ve kalıplardı.
Eskinin paylaşımcı zikir ve kalıpları, özel mülkiyetin paydaşlar tanımayan söylemi içinde hem güncel ve hem de gerçek bir anlam yansıması yapamıyordu. İşte bu nedenle köleci sistem içinde Yılan sembolü olan bir totem adımı, elma sunan Hava’yı, çoban veya tarımcı Âdem vurgusunu anlayamıyorduk.
Bu anlatım durumu içindeki Hava, Âdem’i niçin kandırmıştı? Bunu anlamak pek olanaklı değildi. Oysa mülkiyetçi sistemle karartılan eski tarihi ortaya çıkarmakla şimdi biliyoruz ki totem tandanslı (salınımlı) eski ritüeller; özelleştirilen mülkün mana anlayışına göre korunan ve değiştirilerek anlatılan söylemdi.
Meyve yetiştiricisi Hava grubunun totem yiyeceği Elma, totem yasalara göre tarımcı grup Âdem’e yasaktı. Aynı şekilde tarımcı grubun elinin değdiği ve tarımcı grubun yetiştirdiği buğday da Hava grubuna yasaktı.
Oysa tapınak antlaşmasına göre ki burada bu ittifakı en çok isteyen ve totem ismi yılan olan gruptu. Yılan doğada gözlemlenen özelliğiyle sessizce avına yaklaşıp sessizce av yapmanın ifadesiydi.
Totem avcılar yılanın bu hususiyetini kendilerine yansıtan bir anlamla kendilerini atfettiler. Diğer grup totemiler de bu yılan gibi sesiz tehlike olan yamyam grubu da bu isimle kendi aralarında biliyorlardı.
Totemi anlamlı ve yamyam dönemli yılan söylemi köleci hikâye anlatımı içinde totemi anlam dışında köleci bir ifade ile sinsiliğin, aldatmanın, tuzak kurmanın mana taşıyıcısı olmuştu. Ara bozucu olmuştu.
Bir de köleci hikâye anlatımı içindeki yılan, Âdem ile Hava arasında fesat çıkardığına göre yılan; ilahi kurulun aldığı ittifak hükmünü, yerine getirici bir rol üslenmiş olmayı zımnen ifade ediyordu.
21
Âdem’in yasak elmayı yemesi, hafızalarda kalan yasak totem yiyeceğin ilahi ittifak adına delinmesini simgeleyen geçiş ritüelinin uzlaştırıcı ifadesidir. Âdem ve Hava ya da Dumuzi ve İnanna yasak olan yiyecek ayrılığını delmeyi simgeleyen, ittifak eden totemi mesleği sahibi geçiş dönemi gruplarıydı.
İzole totem döneminin, totem yiyecek yasaklısı olan bu grupların anlaşılır olan tutumları El mana anlayışı içinde buğday ve elmanın neden yasak olduğu bilinmez. Bilinse de izole bir yaşam şartları bilinmemekle bu yasağın anlamı anlaşılamaz.
İlahi ittifak içine gelen bu iki grup totem yasağını ilahi anlayışa göre değiştirip meşrulaşmak bağlamı ile gruplar kendi totem yiyeceklerini birbirlerine ikram etmekle totem yasağı delmeyi ifade etme tarih sel gerçeklik yerine köleci ifade ile ikili güya günah işliyordu!
Niye? Çünkü mülk sahibinin kararlarını çiğniyordu. Peki mülk sahibi “şu meyveyi yemeyeceksin” diyen bu kararı niye almıştı? Bilinmiyor. Çünkü bu söz mülk sahibinin kerameti kendisinde menkul olan bir hikmet, sözüydü!
Oysa “şu meyveyi yemeyeceksin” diyen ve köleci sisteme geçiş ritüelini ifade eden bu söz şimdinin yasağıydı. Mülk sahibinin, mülk dokunulmazlık yasağıydı. Özel mülke tasallutu yasak eden bir ifadeydi.
Yılan Âdem ve Havva’yı güya özel mülkün dokunulmaz olma yasağına karşı onları günaha işlemeye davet ediyordu. Köleci anlatıya göre yılan mülk sahibinin iradesini ve sözünü Âdem ve Hava’ya çiğnetiyordu.
Totemi tabunun ve ön ittifaklı ilahi ittifakların hafızalarda kalan eski izlerdi. Köleci azap içindeki eski izleri kölelerin cennet diye tasvirle hatırlamaları şimdi bir hayaldi. El mana anlayışı içinde ön ittifakın geçiş seremonileri ve cennet tasvirleri kölelere cennette çıkışa ya da cennette kovulmaya hikâye yapılacaktı.
Totem yasağı delme işindeki geçiş ritüel seremonileri, köleci anlayışla aldatma, ikna etme şeklinde ortaya konup; olup bitenlerin bahanesiyle insanlar köleci süreci aldatılma üzerinde hazmediyordular.
El mana anlayışının vaat rüzgarına kapılmak tam bir “ava giderken avlanma” işiydi. İyiyi gözeterek eğrilme işiydi ve eğriliğe uğrama işiydi.
Köleci sistemin azabı karşısında gözlerinde tüten ön ittifakı yaşamın anısı şimdi insanların gözünde yoklarıyla var olan cennete dönmüş bir betimlemeydi. Ve Âdem ile Hava hikayesi de işte bu cennette kovulmanın anlatımına dönüşmüştü.
Bu tür geçiş dönemini ifade eden seremoniye huşusu tıpkı bir başka geçiş dönemi öyküsü olan "kazan kaynatma" seremonisi gibi totem dönemden ittifakı döneme "geçiş dönemini" anlatan "sancılı" bir geçiş dönemi "öyküsünün seremonileriydiler".
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.