DÜŞLERİN BÜYÜSÜ
Zamanın birinde sevginin en güzel ve en kıymetli his olduğuna inanan bir kız ve sevgiden yana yüreğinin almadığı yara kalmamış bir erkek yaşarmış.
Tanımazlarmış önceleri birbirlerini, günler sonra kız farketmiş delikanlıyı. Kapalı bir camın ardında, bir topun peşinden koşarken görmüş onu. Yüreği kuş olup havalanmış, gitmiş konmuş topun ucuna. Sert bir tekme savurmuş delikanlı, zavallı kuş tekrar havalanmış ve nereye konacağını bilemez halleriyle, soluklanmış bir köşede.
Bilmem ne kadar zaman sonra kaldırmış başını delikanlı göğe doğru, kaldırır kaldırmaz görmüş vücudu çimen yeşili tüylerle kaplı, başının üzerinde ise bir tutam sarı tüy kondurulmuş minicik kuşu. Avucunun içine almak istemiş ama cesaret edememiş buna o kadar düşmanca bakıyormuş ki kuş, uzun uzun düşündükten sonra tanımış sert bir tekmeyle uçuşa sürüklediği biçareyi. Karar vermiş gönlünü almaya, onu yine yanında soluklanmaya ikna etmeye ama ne çare, delikanlı yaklaştıkça havalanıyor onun ulaşamayacağı çok yüksek dallara konuyormuş kanatlarına sevdayı sığdırmış bu umutsuz yürek. En sonunda delikanlı kovalamaktan, kuş ise kaçmaktan yorulmuş. Aylar yıllar geçmiş, mevsimler değişmiş, ağaçlar yeniden çiçek açmış, çam ağaçları altında oturanlara gölgelik olmaya başlamış. Kuş ise neşe içinde şakırmış çam ağacının dallarından birinde. Oradan geçmekte olan delikanlı duymuş bu sesi ve yaklaşmış sessizce dalın altına. Alıvermiş kuşu avucuna. Tam o anda bu kuş, bahar gözlü bir kıza dönüşmüş. Şaşkınlıktan dili tutulmuş delikanlının çünkü bu kız kapalı bir camın ardında görüpte aklından çıkaramadığı düşünden başkası değilmiş. Hasretle sarılmışlar birbirlerine, bir mektubun en güzel cümlesini fısıldamış delikanlı kızın yüreğine; “Birdaha ağlatırsam seni, yüzüme bile bakma, bırak elimi, kaybolayım yine aşkın girdabında, beni ne arayan ne de bulan olsun...” Aylarca elele, yürek yüreğe paylaşmışlar iyilikten yana ne varsa bu toz kümesi dünyada. Ama günün birinde bir fırtına kopmuş gökyüzünde, kasvetli yağmur damlaları düşmüş toprağa. Bu sefer toprağın altında kalan umutları yeşertivermemiş aksine yeryüzüne ulaşmayı başaran umutlarıda savurmuş rüzgarıyla. İlkönce delikanlı vazgeçmiş bu kargaşada elini tutmaktan kızın. Umutlar gibi kızı da savurmuş rüzgar.
Mevsimlerin geçmesine fırsat olmadan, gözünden yaşlar damlamış kızın, sürgün olup göçmüş bu diyarlardan, bir daha ne gören olmuş onu ne de duyan. Delikanlı ise kaybolmuş aşkın girdabında onu da ne arayan olmuş ne de bulan...
Merve MUTLU