- 327 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
KİŞİLİK VE ÖNEMİ.
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KİŞİLİK VE ÖNEMİ.
Esas itibariyle toplum tarafından koşullanmış olmakla birlikte, bireyselliğin de damgasını taşıyan bir takım (üretici, zihinsel, politik, ahlaksal ve duygusal) yetenek ve özellikleriyle toplumsal yaşamda etkili olan insanı, kendine özgü ve benzersiz bir varlık olarak dile getiren kavram. İnsan soyut bir varlık olmayıp, «toplumsal ilişkilerinin bir toplamı» (Marks) olduğu için, her kişilik, ancak onu oluşturan sosyo-politik, manevi ve kültürel koşulların bağlamı içinde kavranabilir.
Kişiliğin çehresi, büyük ölçüde, bu koşullar tarafından, özellikle sınıf çıkarları ve mevcut sınıfın kendine özgü ruhsal durumları tarafından belirlenir ama hiçbir zaman, kişiselcilik’ in ileri sürdüğü gibi maddi-toplumsal yaşamdan ve insanın doğal varlığından bağımsız bir «ruhsal tabiat» tarafından belirlenmez.
Emperyalizmin felsefesinin öznel-idealist, uzlaşmaz dinsel bir biçimi olan kişiselcilik bunun aksini iddia eder. Uzlaşmaz çelişkiler barındıran sınıflı toplumların tümünde kişiliğin gelişmesi sınıfsal bakımdan sınırlanmıştır. İnsanın insan taraf sömürülmesi ve baskı altında tutulması yüzünden, kişiliğin gelişmesi, çalışan insanın birçok yetilerinin güdükleştirilmesi, hor görülmesi, perişan edilmesi süreciyle birlikte yol alır ve nihayet savaşlarda egemen sınıfların çıkarları için kitlehalinde fiziksel kırıma kadar varır.
Ancak işçi sınıfının politik iktidarı ele aldığı sosyalist toplumda, sosyalist üretim tarzının yerleşmesiyle, sömürünün ve sınıf uzlaşmazlıklarının ortadan kaldırılmasıyla ve emekçilerin toplumsal gelişme sürecinin yöneltilmesine ve planlanmasına katılmalarıyla, tüm emekçilerin kişiliklerini daha da geliştiren -üretime dönük, politik, manevi-kültürel ve ahlaksal davranışları sayesinde- yalnızca kendi toplumsal yaşam süreçlerine etkili olmakla kalmayıp, bu süreci gittikçe daha bilinçli olarak denetleyen ve kendi çıkarlarına uygun olarak biçimlendiren kişiler haline gelmelerini olanaklı kılan önkoşullar da gerçekleşmiş olur.
Sosyalist kişiliğin geliştirilmesi, sosyalist devletin ve Marksçı-Leninci partinin önde gelen görevlerindendir. Emperyalizmin ideologlarının ikide birde ileri sürdükleri, sosyalist gelişmenin birbirinden farksız, basmakalıp insanlar yaratarak tek biçimciliğe götürdüğü iddiası, her türlü dayanaktan yoksundur ve tek hedefi sosyalizme kara çalmaktır. İnsan kişiliğinin gelişmesi ancak topluluk içinde ve onun sayesinde olanaklıdır. Bireyin toplum yararına faaliyet göstermesi, kişiliğin gelişmesi için gereken tüm koşulları yaratma olanağını sağlar.
Geçmişin en büyük hümanist düşünürlerinin bu konudaki en mükemmel düşünceleri ve bilgileri, sosyalist toplumda geliştirip gerçekleştirilir. Sosyalist kişilik barışın korunması ve sosyalist toplumun kurulması için canlı ve bilinçli faaliyet göstermekle, Marksçı-Leninci dünya görüşünü benimsemekle, çok yanlı eğitim, yüksek düzeyde genel bilgi ve özel bilgi elde etmek için çalışmakla, sosyalist ahlak’ ın temel ilkelerini benimseyip gerçekleştirmekle, iyimser bir yaşam anlayışıyla, yaratıcı bağımsızlıkla ve yeniye açık olmakla belli olur. Şahsiyet.
YORUMLAR
Merhaba Kıymetli Hocam
Kişilik ve onu bir dünya görüşüyle çerçevelemek bağlamında sosyalizm kavramları etrafında temel ve mana yüklü bilgiler sunduğunuzu gördüm ve kuşkusuz mutlu oldum
Ne ki, detayda not düşmek kaçınılmaz görünüyor
Yüzyıllar hatta binlerce yıla dayalı olarak izini sürmenin mümkün, dahası doğal olduğu sosyalizm kavramı ile Marksizm/Leninizm tarzı bir sosyalizm parantezinin apayrı dünyalar olduğu kanaatindeyim
Şöyle ki, Sosyalizm uygarlık tarihinin pek çok safhasında ahlak, adalet kavramları çerçevesinde önümüze gelebilir de, Marksizm/Leninizm ise modern çağda kapitalist sistemin gelişim safhalarında ekonomi politik bir yöntem ancak olabilir
Öyle ki, Kapitalist ve yarı feodal/kapitalist toplumların tahlil edilmesinde son derece faydalı olabilecekken politik bir rejim halini alarak, ya da alması gerektiğine inanılmak suretiyle totalitarizme dönüştürüldüğü eski Doğu Bloku tecrübesiyle sabitken ve dahi coğrafi nedenlerle bir Rus emperyalizmine dönüştüğü ortadayken hala Marksçı/Leninci parti, dünya görüşü tabirleriyle üstte eleştirdiğiniz kişiselciliğin tuzağına düşmüyor muyuz? Dediğim gibi kolektif ve tarihsel olan sosyalizm kavramı iken, bunu bireyselliğe indirgemesi kaçınılmaz gözüken Marksizm/Leninizm parantezi bir açmaz doğuruyor zannımca
Efendim! Tüm lider ve parti kültlerinin bir partikül halini aldığı her halin tahrip ediciliği ortadayken Marks ve Lenin'in İzm kılınarak mutlaklaştırılması nasıl bunun dışında kalır, anlamak inanın güç
İngiliz Orwell'in "Hayvanlar Çiftliği" adlı mizahi eseri o denli anlamlı mesajlar verir ki
İspanyol iç savaşında Faşizm'e Franco'ya karşı mücadele etmiş yazar yine bir İngiliz sosyalisti olmanın kavrayışıyla bakıyor olmalı
İngiliz'i emperyalist noktada elbette sevmem de, ekonomik ve politik bilinçleri yok değil
Şu kadar ki, İngiliz'in ne dediği, önerdiği değil de ne yaptığı önem arz eder kanımca
Bunlar demokratik, Fabian'cı sosyalizme ancak teveccüh gösterirken totaliter sosyalizme meyil vermiyorlarsa yabana atılmaz bence
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Günün yazısını tebrik ederim
Selam ve saygılarımla.
toplumsal (ihtiyar) baskı, kurumsal baskı, devlet baskısı, patron baskısı, din baskısı, basın baskısı, savcı baskısı, meclis baskısı, tabiat baskısı, doğada hayvan baskısı vb vs
ömür boyun bir şekilde baskı görüyoruz. görmedim diyen yalan söyler.
günümüzde yapay zeka baskısı da çıktı, bir ban yedin mi illallah kurtulamazsın her hangi bir platformda.
sevgilinden bunalırsın ayrılırsın başkasını bulursun.
dinden bunalırsın ayrılırsın başkasını bulursun
patrondan bunalırsın işi bırakırsın başkasını bulursun
lakin devletten veya toplumdan bunalsan da bırakıp gitmek kolay değildir. bunun yanına devletin yapay zeka kullandığını ve ileride devleti de yapay zekanın ele geçireceğini düşünürsen baskının şiddeti artar. nefes alamamaya başlarsın.
Bu bağlamda ne kişilik gelişebilir ne de şahşiyet. sadece yönlendirilirsin.
yine de ülkemizde sosyalist bir sokak veya mahalle veya şehir yok sanırım. tecrübe edebileceğimiz. hep aynı standart bir yaşayış...
dün çok güzel bir söz vardı; ihtiyarlar huzuru veya mutluluğu alışkanlıklarında gençler ise macerada arar gibi bir şeydi.
toplumumuz kültürümüz bu bağlamda çok ihtiyar. ülkemizde sosyalizmin gelişmesinin önündeki en büyük engel bence ... aman be üstadım...
niye dert edeceksin.. şunun surasında daha kaç yıl yaşayacağız, ölümden başka bir şey düşünemiyoruz bu toplumda yani.. ışınlama icat olsa ülkenin yarısı ışınlanmak isteyecektir sanırım..
velhasılı güzel ve özet açıklayıcı bir yazı olsa da tam olarak mahalle düzeyinde örneklemeler olmaması bir eksiklik olarak gözüme çarptı. belki de gözlük numaralarımdandır bilemedim şimdi:)
saygılarımla.
eksik olmayın..