- 291 Okunma
- 1 Yorum
- 4 Beğeni
TEK SAHİBİM...
Müşkül bir rengim meşgule verdiğimin de özetidir kalemin sonlanmayan direnci ve göğün dahi teyakkuzda olduğu yarım kürenin yarınlarına sunduğum umudun ve inancın zirvesi.
Hercai değil ruh.
Hırsız değil yürek lakin çalınan ve çalındı mı kapısı…
Öznem bitik belki de çünkü iflah olmayan bir hayalperestim direndiğim kadar ömre asla lakayt kalamadığım kadar yalanlara ve göz göre göre tekrarlanan yanlışlara.
Bir izbede esir düşmüşken neslim.
Bir metruk düzende kaybolmuşken düzenim.
Kırık tekeri belki de cahil nidaların solgun rubailerin gizlendiği o karanlıkta iken saklanmış gerçekler ve sırlar…
Kehanet erbabı kâhin.
Rivayetler uzmanı yüreğin de rehavete büründüğü.
O sessizlik ki çeperinde ölümün.
O silik suretler ki bol bol akarken rimeli makyajı ve boyası içerlediğim kadar haksızlıklara kefilim de içimde saklı imana ve dermanı da Rabbimde aradığıma kanıttır iç sesim.
Melun bir hece değil çığırdığım.
Mahzun gülüşüm varsın kundaklansın.
Bir retina ise akan.
Göz pınarımda saklı iken yaşlar ve hareler ve pırıltılar.
Müsebbibi kimse yaşadıklarımın…
Hoyrat rüzgâra da artık verip veriştirmiyorum elbet yaşarken de kaderimi sorgulamıyorum artık neden, niçin.
Uzamı günün az evvel çalan kapı zilim.
Yalnızlığın nüansı ve öldürücü şehvetlerin nefislerin uzağında kalmak adına sığındığım yüce Rabbim.
Ket vuranlar var umuduma.
Kat çıkanlar var basıp da geçen ezen üstümü.
Kayıt açan var elbet İlahi Işığın asla sönmediği ve amel defterimde yazılanlara da kefilim ve günahlarım için her an her gün af dilediğim…
Bir türbülansmış meğer yaşam.
Bir rivayet ya da şehir efsanesi mutluluktan zil takıp oynamak iken düşmeyen payıma.
Bol keseden efkârım.
Ümidimi saklı tuttuğum kadar duacıyım her acı çekene her hastalığı yüklenen ruha ve bedene sırdaş iken yüce Yaratan.
Günün duvağı az evvel yırtıldı ve yıkıldı mihrabım.
Gece gözlü bir yalnızlığa bedel biçenlerden uzaktayım da ve işte yağdı yağacak rahmet çoktan teslim oldum sağanağına gök kubbenin ve efkârımın da pimini çekip alaşağı oldu ruhumdaki dingin hava.
Kubbede saklı.
Yerkürede geçici.
Yalnızlık ve iman iken sahici.
Emsalsiz bir duygu yoğunluğu ve medarı iftarı sözcüklerin aslında üç mefhumda saklı tuttuğum kâinatın şifresi:
İman.
Aşk ve sevgi.
Ve umuda dair…
Tökezlediğim doğrudur.
Yola çıkıp da yolda bırakanlar ise nüvesi hüznün.
Nüktesi tutulmuş iken kaderin kederin ıslak zeminine serili taşkın gözlerim ve şaşkın mizacım.
Bir kasvet mi?
Ya da halvet?
Bir özlem mi yoksa öznemi saklı tuttuğum?
Esnek bir ip değil bilakis inanılmaz gergin ve güçlü kuvvetli ve işte üzerinde yürüdüğüm ipin de alametifarikası iken ansızın depreşen ruhum yüreğim daralan bir alanda saklı tutulası muhteviyatı ömrün ve gün saydığım saat saydığım belki de kaydırağım iken kalemim her kale alınmadığımda gittiğim içine girdiğim bir katedral misali hanelerin yolculuğunda harelerin eşliğinde nazenin bir gölge olma ihtimalini bile yok saydığım…
Ben buyum.
Osu busu değil ben gerçeğim.
Gerçek bir Müminim değil yüce Rabbimin yargıladığı ahkâm kesenlerin yalanlarında saklı hiç değilim bilakis saklandığım da değildir artık gerçeğim aşikâr ben insanım insan kalmaya yeminli ve sadık olduğum kadar Rabbime sözümün de eri bir neferim.
Gönül kubbem.
Yürek sesim ve izim.
Kaynayan sözcükler boca ettiğim şu boş beyaz masum sayfada bir iz bırakıyorum geride ve gizimi sunduğum Mevla’ma itikat ettiğim kadar huzura delalet bir fısıltıdan çıkıp da yola erişiyorum Rabbin Dergâhına öyle ki: yeryüzünde bir Allah’ın kula açmazken kapısını yüzüme kapanan bunca kapının akabinde neşrediyorum sözcükler nasıl ki mintanım ve Rabbim nasıl ki yanımda hamt ettiğim kadar hayra yoruyorum olanları ve biliyorum da artık her şerde bir hayır olduğunu.
Misafiri ve de yolcusu olduğum dünya denen düzenek.
Hancısına sevdalandığım ve şükre sabra delalet her günüm her saniyem ve içimde yaşattığım mübarek iklimin de müdavimiyim haiz olduğum o tek zerremle koştuğum Rabbin sunumu ve bahşettiği kadar kaderimin izini süren bir gizim insanların gözünde ve saklı tuttuğum her doğrunun peşinde yalanlar varsın töhmet altında bıraksın bense inancın kıvancı ve eşliğinde günbegün büyüyen bir güç ile rengimi ve berraklığımı ve insanlığımı kolluyor ve kodluyorum açtığım o devasa parantezlere yağdırdığım sözcüklerin ve umudun da eşkâli iken an itibari ile beni ayakta tutan neyse hüzünlü kalbimin de sağdıcı iken melekler ve de tek sahibim iken yüce Yaratan…
YORUMLAR
Hicvettiğim kadar sürgün kılındığım…
Haiz olduğum ne ki ne bir kuru canımdan başka ve işte canıma can katandır Rabbin varlığı.
Bir cihan ki sözcüklerin salvosu.
Bir rayiç ki edimlerin tablosu.
Hani, hani, isyanların dindiği…
Hani, hani, her beşerin Rabbinden af dilediği…
Hani, hani, doğar mıyım yeniden doğar mıyım annem olmadan ve yaşar mıyım yalnızlığımı kıtlama yaptığım çayıma eşlik etmese annem?
Bilen bilir.
Gidense dönmez geri.
Gitme ihtimali ile kimse seken bir heceden bir heceye ve sivrildiğim değil yan yattığım hiç değil yan bakanı savururum da tek yumrukta tek hamlede.
Başat iklim.
Başat serzeniş.
Kibar bir yakarış değil benimki insanlardan medet umsam da biliyorum artık nereye varmam gerektiğini.
İlahi Gücün önderliğinde.
Çöken şebeke sistemi bedenimin yine de algılarım açık ve alıntı mahiyetinde yazmıyorum ne de çalıntıdır duygularım.