- 161 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MERSİN VE DEPREM GERÇEĞİ
MERSİN VE DEPREM GERÇEĞİ
Bilindiği gibi 6-7 Şubat Türkiye’de art arda Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde iki büyük depremin meydana gelmesi büyük can ve mal kaybına neden oldu. Millet olarak bu acıları yüreğimizde hissettik.
İkinci bir acıyı da 21 Şubat’ta Hatay’ın Defne ilçesinde 6.4, Samandağ ilçesinde 5.8 büyüklüğünde 3 dakika arayla depremler meydana geldi. Bu depremler can ve mal kaybını daha da katlar oldu.
Ülkemizin 11 ilini etkileyen depremler çevredeki il ve ilçeleri de etkiledi. Bu illerden biri de Mersin oldu. Mersin ilk günden beri meydana gelen sarsıntıları şiddetli şekilde sallanarak kaygı ve korkuyu yaşadı. Deprem sonrası halk panik içinde geceleri dışarıda geçirmek zorunda kaldı.
Depreme en yakın il olduğu için ilk baştan beri kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarına koordineli bir şekilde müdahale edenlerin başında yerini alarak katkı sundu. Halen de katkı sunmaya devam ediyor.
Deprem sonrası çeşitli illerden Mersin’e güç etmek zorunda kalan 350-400 bin civarında depremzede yerleştirildi.Mersin il koordinasyonu dahilinde Mersin Büyükşehir Belediyesi ve diğer ilçe belediyeleri çadır, yemek, battaniye, gıda, barınma vb sorunlarını çözmeye çalışıyor.Halen yardım yapılmaya devam ediliyor.
Elbette deprem bir doğa olayıdır. Önlenmesi mümkün değildir. Ama depremler çok az can ve mal kaybıyla atlatılabilir. Gelişmiş ülkeler gerekli tedbirleri deprem öncesi alarak olabilecek can ve mal kayıplarını en aza indirgemesini başarmışlar.Geri kalmış veya geri bıraktırılmış ülkelerde ise gerekli tedbirler alınmadığı için, kader deyip işin fıtratında var anlayışıyla hareket ettikleri için can ve mal kayıpları yürek yakıcı oluyor.
Yeri gelmişken şunu da vurgulamakta yarar var; bazı kesimler tarafından sıklıkla dile getirilen ’’Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’’ sözleri, özellikle günümüzde doğruluk payı kalmamıştır.Irkçı bir yaklaşımdır bu sözlerden kaçınmak gerek. Zaten pratikte de bir anlamı kalmadığı deprem sırasında açıkça görüldü.Başta Türkiye’nin komşuları olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinden arama ve kurtarma çalışmalarına katılarak gereken desteği sundular. Sunmaya da devam edeceklerini açıkladılar.
Deprem sonrası ilginç gelişmelerde yaşanıyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz;
1- Tartışmalara ilişkin ilk açıklama AHBAP’tan yapıldı:’’Arkadaşlarımız, Kızılay’ın iştirakinde olan Kızılay Çadır ve Tekstil A.Ş ile görüşme gerçekleştirdiler. Ellerinde 2050 adet olduğunu öğrendiğimiz çadırların sözleşmesini hemen yaptık ve ertesi sabah 2050 tane çadırı deprem bölgesine gönderdik. Çadırlar 2 bölgeden gelecekti.
Erzincan’dan 1232 adet (8 TIR) çadır öncelikle en yakın şehirler olan Adıyaman ve Kahramanmaraş’a; Ankara’dan da 918 adet (8 TIR) çadır Hatay’a gönderilmek üzere 10 Şubat’ta yüklendi ve aynı gece dağıtıldı’’ şeklinde yapıldı.
2- Bu açıklamanın ardından AHBAP kurucusu Haluk Levent tarafından yapıldı. "Her şey burada arkadaşlar. Biz o akşam herkes can derdinde soğuktan donarken ’bu çadırları satın almalı mıyız ya da almamalı mıyız?’ lüksüne sahip değildik olamazdık da. Ve satın alıp bölgeye gönderdik. Yaptığımız her işlem kanuni ve doğru. Ve Kızılay yetkilileri bana ’bu toplanan paralarla hammadde ve kumaş satın alınıp tekrar Çadır üretilip vatandaşa ücretsiz olarak dağıtılıyor’ dediler. Bilginize. Tüm süreç böyle yaşandı.
Hepinizi anlıyorum. Neden önceden siz açıklamadınız diyorsunuz bunu da anlıyorum. Bir eksiğimiz varsa yakında denetim raporlarında görünecekti. Ben en başta bu bölgede acı çekenleri düşünmek zorundayım. Bugün olsa inanın aynasını yapardık. Eleştiriliyoruz. Sizin canınız sağ olsun."
Haluk Levent, çadırların AFAD’a verildiği yönündeki iddialara ilişkin de şunları söyledi: "Anlaşılmayan bir tek şey var. Hemen yazayım. Biz çadırları Kızılay’dan alıp AFAD’a vermedik. AFAD yer gösterdi biz çadır kentler kurduk. Kalanı evlere köylere dağıttık. Tek tek görüntüledik." diye açıklamalarda bulundu.
3- Muhalefette bulunan siyasi partiler konu hakkında şu açıklamalarda bulundular;
Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu: ’’Kimin malını kime sattınız? İnsanlar sokakta çaresizce çadır beklerken, Kızılay çadır satışı yapamaz. O çadırlar ücretsiz olarak bölge halkına ulaştırılmalıydı. Bunun adı iş bilmezliktir, akıl tutulmasıdır. Ülkemiz ve asil milletimiz bunu hak etmiyor.’’açıklamasında bulundu.
CHP Sözcüsü Öztrak: ’’Tüm diğer eksiklik ve aksaklıkların yanında Kızılay’ın, sivil toplum kuruluşlarına çadır satarak bir ticarethane gibi çalışması akıl ve izanla bağdaşmamaktadır. yardım müessesesi, depremde vatandaşlarımız ’Çadır, çadır’ diye bağırırken, başka kuruluşlara çadır satmaktadır, ticari işlem yapmaktadır. AK Parti döneminde devlette yönetim krizinin nerelere geldiğini, bu zihniyetin devleti nasıl tahrip ettiğini en acı bir şekilde ortaya koymaktadır.’’dedi
İYİ Parti Sözcüsü Zorlu: ’’Kızılay’ın Olağanüstü Hal ilan edilen deprem felaketinin ardından elindeki çadırları ivedi olarak sahaya sevk etmek yerine bir başka kuruluşa satarak yönlendirmiş olması ne afet yönetiminin hedefine ne de etik/hukuki değerler sistemine uygundur. ’’ifadelerin kullandı.
4 - Sonuç olarak rahatlıkla şunu vurgulayabilirim; Elbette gecikmenin nedenleri olarak birçok gerekçeler sunulabilir. Kara yollarının kapalı olması gerekçe gösteriliyor. Doğrudur. Bazı yollar depremin etkisiyle kapalıydı. Ama karadan ve denizden zamanında müdahale edilebilirdi. Depremi kader diye nitelendirip geçiştirmeye çalışmak gecikmeli müdahalenin gerekçelerini hiçbir şekilde haklı kılmaz diye düşünüyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.