1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
400
Okunma
Yazık...
Farkında mısınız, Kibritçi Kız masalı gibi bu ülkenin yurttaşlarının hayatı...
Hani bir yılbaşı gecesinde kibritlerini satmak için çabalayan o sevimli kızın masalı gibi...
Vasati 40 çöp yazıyordu kutuların üzerinde...
Ama kibritlerini satın alan yoktu...
Herkes yanından pür neşe içinde akıp gidiyordu...
Kimi Noel ağacını nasıl süsleyeceği derdindeydi...
Kimi hindi mi, tavuk mu, karar veremiyordu...
Vitrinler rengarenk, ışıl ışıldı...
O üşüyordu...
Kar yağıyordu...
Sonra başladı kibritlerini yakmaya...
O minik parmaklarını ısıtmaya...
Kibrit bu...Ne kadar yanar dersiniz ?
O cılız alev ne kadar ısıtabilir ?
Bir...
İki...
Üç...
Tükeniyordu kibritler...
Kimse farkında değildi bu çaresizliğin...
Öyle ya, kutlanacak bir Noel ve bunun neşesi vardı...
Onlara neydi ki bu dramdan !
Kibritçi kız, her yaktığı kibritte biraz ısınıyor...Ve o sarı mavi alevin içerisine düşlerini sığdırıyordu...
Sıcak yemekler, Soğuğu geçirmeyen kazaklar...Eldiven... Huzurlu bir ev...Özlemler...
Ölüme gidiyordu Kibritçi Kız
Ve de Öldü...
Sabah onu görenler ’’vah vah’’ diyerek vicdanlarını kuruyordu sahtekarca...
Oysa dün gece onlar Kibritçi Kızın yanından geçip gidenlerdi...
Hemen yanında yanmış kibritleri vardı Kibritçi Kız’ın...
Umudun tek tek bitişi, sönüşüydü her yanmış kibrit...
Üzerine gazete örtmüşler miydi Kibritçi Kız’ın...
Ama çok üşümüştü çok...Açtı...
Bu masal Andersen’e ait...
Peki ya yurdumdaki masal ?
Bunu kim yazdı ?
Ben bu masaldakilerini biliyorum...
Üç kuruş bursla okumaya çalışan öğrenciler, memurlar, işçiler, çiftçiler, köylüler...
Velhasıl sokaktakiler...
Bu masalı kim yazdı kim ?