- 141 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DNA Denen Bilmece
İlim adamları yıllardır araştırmalar yapıyorlar ve bu araştırmalar neticesinde insanı keşfetmeye, tanımaya çalışıyorlar. İnsandaki en küçük yapı taşını, hayat denen şeyin ne olduğunu araştırıyorlar. Tam bulduk derken, gerçekte bulamadıklarını, bulduklarının bir alt basamağının olduğunu keşfediyorlar. Bu çalışmalar devam edip giderken hayat denen sırrı bir türlü çözmeyi başaramıyorlar.
Nedir gerçekten hayat? Vücuttaki bunca et ve kemik parçasını hareket ettiren güç nedir? Nedir bizleri ayakta tutan, hareketlerimizi yapmamızı sağlayan?
Nasıl duyuyoruz, görüyoruz, düşünüyoruz? Nasıl? Nasıl? Nasıl? Cevap koca bir hiç. Fakat kimler için; bütün bu intizamlı, sanatlı hadiselerin Allah’ın eseri olduğuna inanmayanlar için.
İlim adamları insan üzerindeki araştırmalarını sürdürürken insandaki bilinen en küçük kumanda merkezini keşfetmişlerdir. Esrarengiz sırlar taşıyan, gizemli, muhteşem, akla durgunluk veren insanın adeta A’dan Z’ye bütün programını içinde saklayan bir derya; adı "DNA" (Deoksiribo Nükleik Asit) Kelimenin tam manasıyla dipsiz kuyu.
DNA molekülündeki atomlar cansız ve şuursuzdur, fakat onlar öyle bir nizamla yerleştirilmiş ve öyle bir hareket verilmiş ki adeta hayatın kaynağı hükmündedir.
İnsandaki DNA molekülü adeta bir elektronik bey nin çok muazzam geliştirilmiş şeklidir. İnsanın bütün programı onda saklıdır. Saçının düz mü, kıvırcık mı, göz rengi, karakteri, huyu yani kısaca bütün özellikleri DNA molekülünde program altına alınmıştır.
Anne ve babalarından kendisine geçen özellikleri çocukları da aynen taşımaktadır. Böylece nesiller boyu hücrelerdeki bu program devam etmektedir. Çok küçük olup ancak elektron mikroskoplarla keşfedilmeye çalışılan bu denli harika DNA programını kim yapmıştır? Tesadüfen veya kendi kendine olduğunu söylemek acaba gerçeklerden kaçmak değil midir? İman edip Allah’a teslim olmak bu kadar zor bir şey midir?
Yetişkin bir insanda ortalama olarak 60 bin milyon hücre vardır. Her hücrede DNA molekülü bulunduğuna göre, bu denli çok moleküle bir tek olan Allah’ın hükmettiğini, tek elden yönlendirildiğini kabul etmek mi kolay ve mantıklıdır? Yoksa her molekülün tesadüfen kendi kendine yönünü bulduğunu programını kendisinin yaptığını kabul etmek mi daha kolay ve mantıklıdır?
Diğer bir ilginçlik vücudumuzdaki hücrelerin hepsinin aynı tip olmamasıdır. O halde DNA’nın da her hücreye göre ayrı ayrı olması gerekmez mi? Fakat bunun böyle olmadığını görüyoruz. Yani hücreler ayrı ayrı olsa da DNA ’lar aynıdır. Alyuvarlar hariç kalp, deri, karaciğer, vesaire gibi her türlü hücrede aynı çeşit DNA molekülü bulunmaktadır. Hepsinin büyüklükleri eşittir. İster köpek, ister arı, ister küf veya papatya olsun daima aynı görünüşe sahiptir. Demek ki, hepsinin sanatkârı birdir. Anlaşılacağı gibi hepsi tek elden çıkmış, tek sanatkâra yani Cenab-ı Hak’ka ait olup, O’nun emriyle hareket etmektedir.
DNA varlıkların hepsinde aynı görüntüye sahip olmasına rağmen, her varlıkta ayrı özelliklerin kotlarını taşımaktadır. Bu kotlar insanları birbirinden ayıran özelliklerin inceliklerini taşımaktadır. Bu kadar özellik taşıyan DNA molekülü aslında çok basit bir yapıya sahiptir. Fakat özellikleri hiçte basit değildir. Chicago Üniversitesinden Dr. George W. Beadle, tek bir insan hücresinin çekirdeğindeki DNA molekülün 1,5 metre uzunluğunda çok zarif bir yapıya sahip olduğunu, ifade etmektedir.
İşte Cenab-ı Hak, insanın bütün hayatını ve özelliklerini bir nevi DNA disketlerine kaydetmiştir.
Dr. Beadle bu hususta şöyle diyor:
“Tek bir insan hücresindeki DNA molekülü üzerine kodlanmış bilgileri İngilizceye tercüme etsek, 1000 ciltlik bir ansiklopedi ortaya çıkar!... “
Adeta DNA molekülünün her biri insan vücudunun tek hâkimidir. Çünkü insanın bütün faaliyetlerinin yönetilmesinde emri o vermektedir. İnsan da bu emir doğrultusunda duyar, hisseder, yürür. Şayet olaya sadece bu çerçevede bakılırsa vücuttaki her bir DNA’ya bir yaratıcı gözü ile bakmak gerekir. Bunun kabulü demek, DNA sayısınca yaratıcıyı kabul etmek demektir. Benzer bir durum için daha önceden sorduğum soruyu tekrar sormak istiyorum, gerçek manada kudret sahibi olan tek yaratıcıyı kabul etmek mi mantıklı ve kolaydır? Yoksa DNA sayısınca yaratıcıyı kabul etmek mi kolaydır? Cevabı bellidir; kâinatın yegâne ve biricik yaratıcısı olan Allah’u Teâlâ’yı kabul etmek doğru ve aklın yoludur.
Yukarıda DNA’nın insan üzerindeki müthiş etkisinden bahsetmiştik. Vücut için gerekli emirleri veren DNA’daki bu güç acaba nereden kaynaklanmaktadır? Kesin olan bir şey varsa DNA’daki bu güç kendine ait olan bir güç değil, temsil ettiği Allah adına bir güçtür. Yani nasıl ki, bir jandarma eri bir köye gitse, bütün köy halkını zorlasa bir yerden bir yere götürebilir. Bu sevk edilişteki güç, erin şahsından kaynaklanan bir güç değildir. Jandarma eri sıfatıyla gitmese şahsı adına bir kişilik güce sahiptir. Fakat devlet namına hareket ettiği için binlerce kişilik güç taşımaktadır. Bu örnekte ifade edilmeye çalışıldığı gibi, DNA’daki güç kendisinden kaynaklanmayıp, yüce Allah’ın sonsuz güç ve kudretinin güzel bir ifadesidir. Çünkü DNA bulunduğu her bir varlıkta Allah namına hareket eder ve bu hareket çerçevesinde büyük bir kuvvet kazanır.
İnsan bu denli kompleks ve harika işleyen bir sanat harikası olduğu halde ve hatta bazı noktalarda kendisinden çok daha seri iş gören alet ve bilgisayarlar yapmasına rağmen kendisindeki derinliklerin ve inceliklerin sırrını tam manasıyla çözebilecek seviyeye ulaşamamıştır. İnsan öyle bir deryadır ki, kendi deryasında yelken açsa belki bir daha karaya ulaşamayabilir. Ancak karaya ulaşmanın tek yolu vardır, o da; kâmil manada Allah’a tam bir teslimiyetle olur.
Şair Muhyiddin Abdal’ın dediği gibi:
Muhyiddinem dervişem
Hak yoluna girmişem
On sekiz bin âlemi
Bir zerrede görmüşem.
Ne mutlu böyle bir seviyeye ulaşıp, bir zerreye binip on sekiz bin âlemi dolaşan ve netice itibarı ile Allah’a ulaşabilen insanlara. Acaba bizlerde Allah’ın rızasına ulaşma yolunda gayret edenlerden miyiz? Yoksa balık misali, denizin içinde olup denizden haberi olmadığı gibi, elimizdeki sayısız değerlerin kıymetini anlayamayanlardan mıyız? Cenab-ı Hak böylesi bir yanlışlığa düşmekten bizleri korusun. Bizleri kendine kul kabul etsin, emanetini alma zamanı gelinceye kadar, bizleri vermiş olduğu emanetini en iyi koruyanlardan kılsın.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.