- 279 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
DEĞİŞEN TOPLUM VE KADIN
Yazılar Değişen Toplum ve Kadın
DEĞİŞEN TOPLUM VE KADIN
Günümüz kadını ne yapıyor? Gerek dindar, gerekse laik tipler açısından bakarak söyleyelim: Genelde kendini gösterme, kendini beğendirme, gerek hemcinsine, gerekse karşı cinse güzel ve çekici görünme. İşte tüm gayretler bu noktada toplanıyor.
İslam dini kadın evinde görmek istiyor, sanırım. Kadının evinde kıldığı namazın, camide kıldığından kat kat faziletli olması bunu göstermiyor mu? Kadın Cami’ye hiç gitmeyecek mi?
Elbette gidecek ama belli şartları var. Bu şartlar koku sürünmemek, tesettüre riayet etmek, vakar sahibi olmak, iffetine söz getirecek davranışlardan uzak kalmak. Bütün bunlar gösteriyor ki İslam kadını değerli bir varlık ve cazibe merkezi olarak görmüş, aile hayatının kurulması ve mutlu beraberliğin sağlanabilmesi için çekici kılmıştır.
O halde kadının vaziyeti ne olmalıdır bu toplumda? Giyinişi nasıl olmalıdır? Kadın erkek ilişkisi kurulmalı, sınırları ne olmalıdır? İşte temel mesele bu. Ashabı Kiram’ın hayatına bir bakalım: Mescid-i Nebi’de arka safta namaz kılıyordu kadınlar. Cuma ve diğer namazlarda bulunuyor, gerektiğinde halifeyi ikaz edebiliyordu. Savaşlara katılıyor, mücahitlere yardım ediyordu.
Şimdi vakit namazlarında görülmeyen kadınlar Cuma’ya da gitmez, gidemez oldu. Bu bir eksiklik midir; belki ama, belki de şartların değişmesinden kaynaklanan bir mecburiyetti.
Şimdi kadının toplumdaki durumuna bir bakalım: İş hayatına yoğun bir şekilde akın eden kadın erkekle aynı haklara sahip olma savaşı vermekte, en ağır işlerde çalışmak için sınırları zorlamakta.
Kadın bunu niçin yapıyor? Bu bir ihtiyaç mı yoksa kapitalizmin bir oyunu mu?
Erkek işsiz sayısının yüzde 10, yer yer yüzde yirmilere dayandığı dünyamızda kadın işçiler ucuz emek sömürünün bir dayanağı.
Kadını evinden çıkaran ve sokağa taşıyan bu zihniyet ona en ağır hizmetleri adeta dayattı. Sırf erkeğe karşı bağımsızlığını elde etmek uğruna kadınlığından vazgeçmek mecburiyetinde bırakıldı kadın. Analık görevlerini yapamaz, çocuğuna sevgi kocasına karşı cinsel görevlerini yerine getiremez hale geldi.
İş hayatında erkeklerle aynı işi yaparken ev işlerini de üstlenmek zorunda kaldı. Bu bir koltukta birden çok karpuz taşımanın ağırlığı altında ezildi. Çocuk doğurmaktan imtina etmeye başladı, mutfağı boşladı, hazır yemeklere yöneldi, çamaşırını çamaşırcıya, ütüsünü ütücüye havale etti, evini temizlikçiye, hatta hizmetçiye terk etti, çocuğunu bakıcıya ve kreşe emanet etti. Git gide ev yalnızlaştı, boşaldı, anlamsızlaştı, boşanmalar arttı, bunu serbest yaşamalar takip etti.
Eğlence yerleri dolmaya, içki, eroin esrar gibi uyuşturucu alışkanlıkları artmaya başladı. Değerler aşındı, yok oldu, bireyselleşme egoistliği tetikledi. İnsan yalnızlaştı. İntiharlar artmaya başladı.
İstenen bu muydu, yoksa bir anafora mı kapıldık gidiyoruz? Kendimizi kaybettik, dostlarımızı kaybettik, bencilleştik. Belki maddi anlamda zenginleştik ama manevi anlamda, moral değerler açısından yoksullaştık. Git gide yoksulluğumuz artıyor. İçimiz boşalıyor, mutlu olamıyoruz. Ne diyor hikâyecimiz Mustafa Kutlu " Yoksulluk İçimizde". Evet, dünyamız yoksullaştı. Ne açısından? İnsani değerler açısından. Git git yaşanılır olmaktan çıktı dünyamız.
Her şey kadının evinden dışarı çıkmaya mecbur bırakılmasından sonra oldu. Kadının yeni hayatı evi içinde değil, dışındaydı artık. Yeni birlikteliği evinde değil, iş yerindedir. İş yeri arkadaşlarıyla daha çok bir aradadır. Onlarla daha çok sohbet etmektedir. Onları daha iyi tanımakta, onlarla daha çok şeyini paylaşmaktadır.
Erkek için durum bundan farklı değildir. O da aynı yoldadır. O da aynı yaşam tarzına koşullanmıştır. Bu yüzden yuvalar iş hayatındaki birlikteliğin tehdidi altındadır. Bu tehdit zamanla yıkımı beraberinde getirmekte, iş arkadaşlığı evlilikleri oluşmaktadır. Yeni nesiller bundan etkilenmekte, toplumun hayat anlayışı değinmektedir. Bu değişimler de hiçbir zaman iyiye doğru olmakta, hep insanlığın aleyhine, bireylerin mutluluğu değil mutsuzluğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Tek tek bireylerin mutsuzluğu toplumsal huzursuzlukları artırmaktadır. Toplumsal huzursuzluklar çalkantılara, büyük toplumsal olaylara yol açmaktadır.
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 30.7.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.