- 317 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EBEMKUŞAĞINI KİRLETEN LGBT
EBEMKUŞAĞINI KİRLETEN LGBT
Çocukluğumdan bilirim ebemkuşağını. Diğer adıyla “gökkuşağı” ya da Arapçadan gelen “alaimisema” sözcüğünün halk söylemindeki “eleğimsağma” denilişini.
Yağmurun çiselediği ya da uzaklarda hüküm sürdüğü anların ardı sıra gökyüzünü süsleyen o güzelim renk cümbüşünü bilmeyen, görmeyen yoktur. Seyrine doyum olmaz. Ufkun bir ucundan başlayan bu doğa harikası, doğadaki 7 rengin ahenkli bir düzen içinde sıralandığı muhteşem görüntüsüyle gökyüzünde âdeta bir kuşak çizer.
Çocukluğumdan bilirim: “Bu ebemkuşağının altından geçebilen kızlar erkek, erkekler kız olur.” derlerdi. Cinsiyetimizden şikâyetimiz olmasa da meraktan koşmaya başlardık. Koş ha koş! Ne mümkün… Hoş, bunun bir batıl inanç olduğunu biraz büyüyünce anladım. Gel de çocuk ruhuna anlat! Hatta bu konu üzre Ömer Seyfettin’in bu isimle (Eleğimsağma) bilinen bir hikâyesi vardı. O da çok ilginçti. Bu anlattığım batıl inanç işlenmişti. Gülüp geçilesi, ama güzel konulardı hepsi de. Adı üstünde “Batıl inanç.”
Gel zaman git zaman bize huzur ve gönül ferahlığı veren bu ebemkuşağının o güzelim renkleri maalesef günden güne artan bir yozlaşmayla kirletildi. Artık nerede ebemkuşağını anımsatan renkleri görsek içimiz kararır oldu. Güzelim renklerin âdeta ırzına geçildi ve LGBT adı verilen ibnelerin imgesi haline getirildi. Şu an dünyayı saran bu illeti başımıza bela edenler şimdi kendi başlarındaki belayı nasıl def edeceklerini düşünür oldular.
Türk kültürünü, geleneklerini, aile yapısını kısaca ne kadar özümsenmiş haslet varsa bunu yok etmek isteyen dış güçler, Türkü, Türklüğü bölmek ve parçalamak hayalleri içerisinde kalkıştıkları arayışlar sonucunda içimize LGBT denen bu sapıklık eğilimi sürmeyi başardılar. Bu oluşumun sadece cinsel sapıklık olmadığı herkesçe bilinmektedir. Olay ibnelik çerçevesinde yansıtılsa da işin iç yüzünde nasıl bir terör estirildiği gün gibi aşikâr olmuştur. Bunların özellikle PKK ile saf tutmaları nedendir dersiniz?
Bir başka noktadan baktığımızda zamanın birinde Fransız Kültür Merkezi denen şer yuvasında "Türkiye’de Eşcinsel Aileler Ebeveyn Aile Olabilir mi?" diye konferanslar düzenlemiş ve konu başlığından da anlaşıldığı gibi ibnelik tohumlarını serpmeye, beyinleri bulandırarak kirletmeye zemin hazırlamışlardı. Bu da yetmez gibi Almanya, Norveç, Kanada gibi ülkeler Türkiye’de eşcinsel konuları içeren sinema filmleri festivalleri de düzenlemişlerdi. Kısacası nerden baksanız ibnelik almış yürümüş o güzelim renkler kirletilmişti. Liberalizmin yılanları, ta o dönemlerde sokmadan sinsice sürünmeye, hedeflerine doğru ilerlemeye başlamışlardı.
Konunun dinî yönüne girmeyeceğim. Girersek iş tamamen çıkmaza girecektir. Lut Kavmi’nin helâk oluşunu nasıl unuturuz? Tanrı ahsen-i takvim üzre neden iki cinsiyet yaratmış olabilir ki? Sanki bu sapık zihniyetteki cinsiyeti bozukları da bir tür olarak yaratamaz mıydı? Buna ne şüphe? Ama beşerin dengesi iki cinsiyet üzre kılınmıştı. Dolayısıyla kıymeti de bilinmeliydi.
“Eşcinsellik” adını ön plana çıkarıp olayı kibarlaştıranlar, sanki olağan bir masumiyet havası yansıtmaya çalışıyorlar. Öncelikle kimse kusura bakmasın ben bunlara Türkçenin zengin ifade tarzını yansıtan “ibne” sözcüğünü alenen yazmaktan çekinmiyorum, çekinilmesini de onaylamıyorum. Bu işin kibarcası olmaz. İbne, ibnedir. Kadın da olsa erkek de olsa aynı yolun yolcusu oldukları sürece yaptıkları işin adı ibneliktir. Sözcüğün ne günahı olabilir ki?
Bu illetin azgınlaşmaya başlamasının temelinde yatan nedir diye baktığımızda çok ilginç olayların yansıdığını görüyoruz. Bunların başında en püsküllüsü moda denilen garabetin yaygınlaşması ve kimi kesimlerce desteklenip sinsi planlara alet edilmesi gelmektedir. Piyasaya sürülen ve bir tür moda akımı diye adlandırılan ve toplumu yönlendiren bu uygulamaların nelere muktedir olduğunu görmezden gelebilir misiniz? Saç kesiminden tutun da giyilen pantolon, gömlek vb giysilere kadar hepsi bir sistemin, kurgunun ileriye dönük parçası değil midir? Kadınlara yönelik, saçlarını kısacak kestirme modasıyla ve pantolon giydirilerek erkekleşmeye meyl ettirilişlerini düşünmek çok mu zor? Ya da erkeklere kadınsı giysilerin moda adıyla sunulması çok mu masum dersiniz? Bunlar olayın en bariz çıkış noktaları. İşin bir başka yönünde ise dünyayı saran bu illetin sürümcülerinin ne denli güçlü ve etkin olduğunu görüyoruz. Basında, televizyonda, sinemada nerede olursa olsun mutlaka bu olayın yansımasını görür olduk. Toplumları bu sapıklığın olağan olduğuna alıştırmaya çabalayan bu güçler görüntüye göre istediklerini de elde ediyorlar. Küçük bir örnek vermek istiyorum: Pek çoğumuzun evine giren Netflix denen tv sisteminden söz etmek istiyorum. Zaman zaman güzel bir film izleme sevdasıyla üstüne para verip evimize soktuğumuz bu lanet organ sanki vazgeçilmez, olmazsa olmaz denilen bir karar almış gibi görünüyor. Son dönemlerde ortaya sürdükleri gerek filmlerde gerekse dizilerde adım başına ibneliğin yansımasını görebilirsiniz. Arka arkaya 7-8 filmi bu tür sahnelerden dolayı kapatıp seyredecek bir film aramanın sonunda “Lanet olsun!” diyerek televizyonu kapattıran bu programın, zevkimin içine edişini bilirim.
Sonuç olarak açıkça söylemek gerekirse bu gelişmeler liberalizmin işine geldiğince yaratmak istediği toplum modelinin yansımasıdır. Bunu destekleyenlerin başında gelen Avrupa ülkeleri, ırkçılıkla mücadelede yüzleri tutmadığı ya da başarılı olamadıkları için eşcinselliği tüm kaynaklarıyla destekler durumdadırlar. Fakat unuttukları ya da yeni yeni farkına vardıkları bir şey var ki bu da yaktıkları alevin rüzgârın yön değiştirmesiyle kendilerine de sıçramış olduğudur. Kısacası etme bulma dünyası diyelim. Yarattıkları kendi cehennemlerinde yanacakları kesindir.
Konu çok derin, burada bitmedi…
Saygılarımla
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.