zeynep
Kelimelerle anlatılmayacak kadar güzel yerler gördüm ben.
Oturduğum binanın arkasındaki yüksek dağın hemen yamacındaki ahşap kulübe gibi..
Unutulmuş, unutuldukça eskimiş ama ayakta kalmaya devam eden o küçük kulübe.
orman sarmaşıklarıyla kaplanmış bedeninden aslını göremeseniz de aklınız şekillendirir onu..
günün her saati, havanın her durumunda odaya girdiğinizde bakmak için aralarsınız o perdeyi..
o oradadır. aklınızın şekillendirdiği kadar güzel olan o kulübe, aklınıza getirmeyeceğiniz kadar yorgundur da..
yorgunluğunu, eskimişliğini,çatısından içerisine sızan yağmurun yıprattığı yerlerini, karın ağırlığına binbir güçlükle
dayanan eğrilmiş direklerini göstermez
aklınızla bin kere gidersiniz de kalkıp gidemezsiniz yanına..
uzaktan güzeldir. masal kitaplarındaki renkli resimlerden fırlamış gibi durur olduğu yerde..
kar yağdığında, eskiden üzerine sim serpilmiş karpostallardaki evlere benzer
baharda kuşların dallarına yuva yaptığı sarmaşıklarıyla büyüler güzelliği..
ama gidemezsiniz yanına
etrafı çalı çırpı, etrafı börtü böcektir..
cesaret edemezsiniz..
Size öyle güzel şeyler hissettirir ki ne o güvenli pencereden ayrılabilirsiniz ne yokluğunu düşünebilirsiniz.
odanın penceresinden, size hissettirdiklerini alır, perdeyi kapatıp yatağınıza yatarsınız..
Uzandığınız yatağınızda hayatınıza girenleri düşünürken birilerini ve kedinizi suçlamayı bırakabildiğiniz bir gün,
kimine kulübe, kimine seyirci olduğunuzu farkedersiniz.
varlığınızla hayal kurdurduklarınız ve varlığıyla hayal kurduklarnınız.
neden geldiklerini, karşınıza neden çıktıklarını, onlara kattıklarınızı ve onların kattıklarını büyük bir sakinlikle
kabullendiğiniz an yeni bir yaşama başlarsınız farketmeden..
herşey olması gerektiği için ve olması gerektiği gibi olmuştur ve oluyordur aslında
bir tek kişi hariç.
varlığını düşünmeden duramadığınız,kurallarla sınırlandırılmış hayatınızda pencereden bakmaya doyamadığınız bir tek kişi.
hayatın anlamını da anlamsızlığını da birilikte yaşatan o kişi girmişse hayatınıza kulübenin içine girmek ve kulübenin de
sizi içine
kolaylıkla kabul etmesini istersiniz. Bütün yaralarını bildiğinizi, bütün yaralarına şifa olacağınızı düşünürsünüz..
yıpranmış yerleri tamir edemesenizde sevgiyle dokunabileceğinizi düşünürsünüz.
onunla olmayı, onunla kalmayı, var olduğunuz sürece onun da sizinle olmaktan mutluluk duymasını dilersiniz..
Onun da herşeyi görmezden gelip sizi istemesini istersiniz. Buna inanmasını.
Zeynep.. baharda orman sarmaşıklarıyla, kışın çatısında iki karış karıyla penceremin karşısına kurulan, güzelliğini düşüncelerimle
bile kurgulayamadığım kadın..
yaz yağmurlarını içine emen duvarlarını, kar yüküyle eğilen direklerini göstermeden, bütün ihtişamıyla karşımda duran
yüzünü görmediğim,eline dokunamadığım sevgilim.
öyle yorgundum ki geldiğinde, neden geldiğini düşünemedim bile..
ama geldi.
ulu ağaçların ormanından,yoğun bulutların altından,üzerine doladığı sarmaşıktan elbiseyle görünüverdi.
kulübem olduğunu bilir gibi..
sanki biri göndermiş, yaralarımı sarıp,her ne olursam olayım beni içine alacakmış gibi kuruldu karşıma.
Şimdi ona, onu anlatacak kelimeleri yanyana getiremeyeceğimi söyleyemem.
Birşeyler demeliyim.
diyemem..
perdeyi aralayıp onu gösterenin kapattığı perdelerden ona kendimi gösteremem.
içimden Zeynep derim de
gitme kal diyemem..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.