Bulan var mıdır?
Doktorlar tahlil ister, kan tahlili, idrar tahlili... Tahlilleri inceleyerek ne yedin, ne içtin serilir gözlerinin önüne ve ona göre ilaç yazarlar, sağlıklı kalabilmen için.
Peki ya zihin, ne yer ne içer... Tahlilleri incelerken tümevarım kullanılır değil mi? Hepimiz ne okuduysak onları yazıyoruz, çok nadir çıkıyor yeni tür, yeni bir düşünce sistemi.
Büyük fabrikalar da aynısını yapıyor, satış raporlarına bakarak... Hangi mal/malzeme gidiyorsa ondan daha çok üretiyorlar. Arz talep meselesi işte.
Kültür dünyamız da zihin dünyamız da öyle. Okullarda veya toplumsal kurumlarda ne veriliyorsa onu aktarıyoruz durmadan. Çünkü verilmeyen veya olmayan bir şeyi aktarmamız söz konusu olamaz..
Yakınlarda kısa bir video izledim.. Aynen aktarıyorum.
"Aramızda kalsın, herkes sağlam bir şirketin hissesine her ay 100 dolar yatırmalı, süslü spor ayakkabı almayı azaltın, iphone 14’e ihtiyacın yok, ne yapıyorsun? 13’ün bozulmadı bile, fazladan bir çift spor ayakkabıya ihtiyacın yok, geleceğinize yatırım yapın. 25 yaşında her ay sağlam bir şirketin hissesine 100 dolar yatırırsan 40 yaşında hiçbir şey yapmadan 800.000 doların ve 60 yaşında ise 1,8 milyon doların olacak, bu gerçek. Tüm zamanınızı saçma şeylere harcıyorsunuz, eşyaya değil hisse senedine yatırım yapın, harekete geçin."
Videoyu izledikten sonra başka bir haber geldi aklıma,
Ülkemizde 2022 yılı kasım ayından bir haberde de "Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre, ekim ayında hisse senedi piyasalarında işlem yapan kişi sayısı geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 19,8 artarak 2 milyon 821 bin 811’e ulaştı."
Yine düşüyorum, bu yazıyı nasıl devam ettirmeliyim diye şimdi..
Durduk yerde aklıma İlber Ortaylı’nın kasabalılık konusu hakkında yaptığı açıklamalar düştü. Yine detayını bakmam gerekti. Haberi buldum okudum.
1980 olayları için "1980 öncesinde kasabaların içerisinde çok büyük kavgalar oldu ve bu, şehirde de gecekondu mıntıkalarına aksetti. Çatışmaların yapısı Marksizm, Faşizm, Leninizm, Liberalizm mücadelesi değil, etnik çatışma, dini gruplaşma ve saplantılardı."
Konunun özü aslında, kasabalılık kültürü idi. Kasabalı kimdi, köylü kime derlerdi, şehirleşme neyi getirdi?
Ülkemizde müfredat değişimleri çok sık oluyor sanırım, 10 yıl farklarla durmadan müfredat değiştiriyoruz. bu müfredatların gençleri nasıl yönlendirdiğini düşünmüyoruz.
Günümüzde de insanlar yediklerini sunuyorlar yazılarında da, hatta tarihi bir anekdot olarak Kanuni döneminde Yapılan bir camiye İran şahının gönderdiği hediyenin yanılmıyorsam at boku olduğu, Kanuninin de bu hediyeye cevap olarak; insan ne yer ise onu ikram eder tarzında bir cevap yolladığını biliyoruz.
Dün bu sitede, güzel bir serrbest şiir okudum, şiir benim için gerçekten kaliteliydi, 15-20 mısra arasında uzunluğu vardı, tek nazarlığı ise mıranın birinde "şehirde" olması gerekirken -de ekinin yanlış yazımı sonucu, "şehir de" olarka yazılmasıydı, üslubunca, sitedaşın damarına basmadan, şiir çok güzel, lakin bu güzel şiire nazarlık bağlamında ... -de ekinin yanlış yazımını mı taktınız gibi bir yorum bıraktım ve engellendim. Gerçekten moral bozucuydu..
Devamlı kullandığım bir haber sitesi sanırım haberlerin yorum kısmını artık kaldırmış, yorum yazılması yerine smiley alfabesini kullanıma açmış, herhangi bir haberi veya sözü; beğendiğinizi, beğenmediğinizi, komik bulup bulmadığınızı artık yüz efektleri veya yukarı aşağı parmak hareketleriyle belirtebiliyorsunuz.
Kızgınlık ifadesi; çatık kaşlı kırmızı yüz
Beğenmedim ifadesi; baş parmağın aşağıya dönük hali
Komiklik ifadesi, katıla katıla gülen, dili dışarıya çıkmış gülen yüz
Şaşkınlık ifadesi, alkış ifadesi gibi smiley alfabesi yani.. Tepkinizi böyle vereceksiniz artık.
Şu güzel sitede yıllardır barınıyoruz, takılıyoruz.. Kimimiz yıllardır aynı konuları işliyor, yahu hep mi pilav yiyorsun da şiirlerinde yazılarında hep mi pilavdan bahsedersin be mübarek. Hint mutfağından tut da, Arap mutfağına, Meksika mutfağından tut da, Fransız mutfağına kadar bir çok tat var. At Boku sunmayı marifet mi sanıyorsun.
Yani 70-80 döneminden ne öğretildiyse ne yedirildiyse onları ikram ediyorlar.
Eğer şehirde yaşıyorsan ve apartmanlara tavuk gibi tıkıldıysan, bir Kızılderili sözünde dendiği gibi; başkalarının mokasenleriyle yürümeden o kişi hakkında, o fikir hakkında, o yemek kültürü hakkında eleştiride bulunmamalı ve yorum yapmamalısın.
Elbette kısa tarihimizde bile insanımıza din yedirildi, tarih yedirildi, siyaset yedirildi. Bunu ikram ederken bile 70-80 dönemi anlatılarına sıkışıp kalmışsın. Yakışıyor mu hiç bu görüntüler, edebiyat sitesine.
"Kasaba kültürünün, " Bende yok, sendede olmasın!" algısını beslediğini; "iyiyi örnek alma" yerine, herkesin "üretimsizlik" ve "yoksullukta eşitlenmesi" gibi sakat düşünce etrafında örgütlendiğini 15 yıldır durmadan söylüyor ve yazıyoruz."
Artı parantez; "Sendede" değil mübarek; "sende de" olacak. Bu -de eki yazımı alıntı yaptığım yazıda da görmek:) Gerçekten komik ama.. Tırnak içinde olsa da.
Kültür dünyamızı besleyen özetle üç bölge var; Rus Bölgesi, Avrupa Bölgesi ve Arap Bölgesi. Eğer ben Anadolu’da yaşıyorsam, bu üç bölgenin nedenini, niçinini, siyasetini, şehir ve kır kültürünü hatmetmem gerek, bunun yanında o bölgelerin yanlışlarını süzerek en ideal siyaseti, dini anlayışı, kurumsallaşmayı, şiir ve edebiyatı, toplumsal cinsiyet yaklaşımlarını, üretim biçimlerini, eğitim sistemlerini, hayvançılığını, borsa kurallarını, bankacılık sistemini, adalet sistemlerini vb vs hiç olmazsa göz ucuyla bile olsa incelemem gerek, çünkü; öyle ya da böyle benim yaşadığım toplumu, halkı, milleti ve devleti devamlı paçasından tutan bölgeler oralar.
Gelişim veya medeniyet dediğimizi hala Akif’in tek dişli canavar benzetmesiyle, hala Necip Fazılın, Lehebin Torunu benzetmesiyle, kuşların gözbebeğine islam yazacağız idealleriyle, Atatürk büyük Türk, Cumhuriyet inkılaplarıyla, çok güzel uyuyordunuz, uyandırmaya kıyamadım serzenişleriyle başarabilecek miyiz?
Bizler her birimiz, Faşizmin, Komünizmin ve Şeriatçılığın kıskacında yaşamayı hak ediyor muyuz? Elbette bunları hak etmiyorsak; siyasetçilerimizin kalitelisi olması gerek, arada bir siyasi partilerin grup toplantılarını izleyin, ne diyorlar bir dinleyin. İster hak verin, ister gülün, ister destekleyin, ister küfredin umurumda değil ama gençlere sunduklarınız artık fotokopiden öteye geçmek zorunda, ihtiyarları araştırmayan ve çalışmayan bir millet köle olmaya mahkum değil mi? 25-30 yaşına girmiş kızın- oğlunla, torununla hangi fikirlerde uyuşuyorsun hangi fikirlerde uyuşmuyorsun bari hiç olmazsa bunun tahlili yapıp şiir yaz, yazı yaz mübarek.
Günümüz bölgeler arasında bile o kadar yakınlaştı ki haberdar olma konusunda, birbirini etkileme konusunda..
Çok yakın zamanda İstanbul’da; futbol şampiyonlar liginde Mancester City ve İnter karşılaşması yapıldı. Gelen İngiliz taraftarlarının bir çok olumlu veya olumsuz haberi çıktı, bir tane 100’lük Sterlin verdi kaç tane 100’lük Tl aldı döviz bürosunda mesela? Bir haberde İngiliz taraftarının kendini İstanbul’un işgali döneminde olduğu gibi Türklere hakaret ettiğini bağırdığını yazmışlardı mesela..
Merkez Bankası Başkanımız değişti, gençten bir kadın... Sorma gereği duydum kendime, gelen bayanın Kemal Derviş’ten farkı var mı mesela? Yakında 500’lük yeni banknotların basılacağından haberiz olmalı ve faizlerin yüzde 40 olmasa bile epeyce artacağından?
Ülkemizin pasaport gücü veya endeksi ne durumda mesela?
Ülkemiz nerede hata yaptı da; ekonomide, eğitimde, hukukta, şehirleşmede, şiirde romanda, tarım ve hayvançılıkta, ucuz iş gücünde, emeğin değerinin olmamasında vb vs hep daha aşağıya gidiyoruz neden?
Osmanlı’da bir çok yönetici taifesi Avrupadan ithal edilirdi çöküş döneminde. Günümüzde de ekseriyetle Abd’den ithal ediliyor? Lakin halkın geneline bakarsan da; Abd ve Avrupa için tu kaka, dinsiz, imansız, ahlaksız, faşist vb vs yargılamaları at başı gidiyor.
Lakin Pr çalışmaları konusunda basınımızın eline kimse su dökemez. bir zamanlar Selahattin Demirtaş’ın eline bağlama verip ekrana çıkarmışlardı, yakın zamanlar da İbrahim Kalın’ın elinde bağlama ile türkü söylerken yayınladılar. Bağlama kültürümüzün vazgeçilmez unsuru, kırdan kente göç döneminde şehre alıştı ve vazgeçilmezin olarak kaldı, zaten öyle de olması lazımdı lakin; soru şu;
Aklıma gelmedi; neydi bu soru? Alla alla...
Bu işte bir terslik var arkadaş?
Lakin ben bulamıyorum. Bulan var mıdır?
Not: İmla hatası yaptıysam bu size değer vermediğim anlamına gelmiyor. Görürseniz söyleyin düzeltelim, kesin harf kayması falan vardır da...
Uçun kuşlar uçun... Hadi bir türkü dinleyelim..
"Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869, Mustafapaşa - 31 Aralık 1949, İstanbul) , Türk şair, filozof ve devlet adamı.
Hece vezninde yazdığı şiirlerle tanınan Rıza Tevfik Bölükbaşı, felsefeye merakı nedeniyle Feylesof Rıza olarak anılırdı. Tıp eğitimi gören Rıza Tevfik, Osmanlı döneminde milletvekilliği, Millî Eğitim Bakanlığı da yapan çok yönlü bir kişilikti. Politikadaki tutarsızlıkları ve ateşli kişilik yapısı nedeniyle olaylarla dolu bir ömür sürdü. Sevr Antlaşması’nı imzalayan Osmanlı delegesi olarak Yüzellilikler arasında yer aldığı için uzun yıllar sürgünde yaşadı; gurbet acısını, şiirlerinde dile getirdi. Sürgünde iken yazdığı "Uçun Kuşlar" isimli şiirinde yer alan,"
’Sevgili oğlum Mehmed Said’e’
Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem
Yüce dağ başında siyah tül vardır
Orda geçti benim güzel günlerim
O demleri anıp bugün inlerim
Destan-ı ömrümü okur dinlerim
İçimde oralı bir bülbül vardır
Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok
Öyle akarsular, öyle hava yok
Feryadıma karşı aks-i sada yok
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır
Hey Rıza kederin başından aşkın
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın
Sende derya gibi daima taşkın
Daima çalkanır bir gönül vardır
Rıza Tevfik Bölükbaşı
www.dunya.com/kose-yazisi/ilber-ortayli039nin-quotkasaba-kulturuquot-analizi-uzerine-dusune/14902
www.aa.com.tr/tr/ekonomi/borsaya-genclerin-ilgisi-artarak-devam-ediyor/2733288
www.antoloji.com/riza-tevfik-bolukbasi/hayati/
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.