- 233 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsanın Acizliği
Bir akıl göster bana işte bak, izle bu ceketimin düğmesi bu tarafta da açılmış ilik ve önümü düğümledim. Yürüyerek doğaya çıktım, doğayla bir dünyaya ait oldum. Otobüs geldi ve otobüse bindim. Uygarlığımla evrene monte oldum. Atımla bir dünyayı keşfedip devri âlem ederken aracımla dünyadan evrene bir uzay yolunda gitmek için manevra yapaktayım. Önce uzay mekiğine uzay istasyonu yapmadan önce doğa oluşturmam lazımdı canlı varlık olarak. Önce topraktan bitki bittim. Sonra bitki arasında dolaşan böceklere dönüştüm. Bitmem çoğaldıkça ağaç büyüdüm böceklenmem çoğaldıkça hayvan büyüdüm. En sonunda iki ayağımın üzerine durarak ufkumu kontrol ettim. Ve hedefimi belirledim. Bunları nasıl başardım? Hep evrenden dünyaya bir uzay yolu bir uzamda iletişim kurarak cinsimin tür ilişkisi içinde bilişim sağlayarak oldu.
Her zaman durağım bir an durup düşünmem oldu. Sonra hayal kurup düşüncemde yol almam oldu. Kalkıp dünyamda dolaşma potansiyeli edinmiş oldum. Maddesel bedenimi yiyecek yiyerek besleyip büyüttüysem düşüncemi de düşünüp hayal kurarak geliştirdim ve barındığım noktadan bir ufuk dairesel çevremi bilincimle kapsamış oldum. Bitki kökü ve bitki yaprağı tütsü ayinimle büyülenip büyücülük ederken geleceğime yönelik kehanette bulundum. Dumanımı rüzgârın yönünde savrulma görselinde ve doğanın cereyan eden doğa olaylarının tesirinde izleyerek geleceğe ilişkin kehanette bulunmama potansiyel sağladım. Çünkü canlı varlık olarak oluşumumla doğuşum sonrası yaşamımla iletişim halinde olmamdan kaynaklanmasıdır. Ben kendimi geliştirdikçe düşünce gücümle oluşumumla oluşacağım arasında iletim sağlayıp bir akıl etki bir fikir tepkiyle düşünce eylemimde iletişim sağlamamdır. Önce kendi türüm arasında sonra diğer canlıları gözlem ve deneyimle kavramam sonucu çiftçiliği ve hayvancılığa varmamdır. Bitkisel sağlamlık hayvansal devinimi kontrol ettikçe de toprağı işleyip doğaya hükmettim. Doğa bana canlı cansız tüm varlığı sorgulamamı öğretti. İlk doğa felsefesiyle.
Bu çabam beni karanlık çağdan çıkarıp büyü ve büyücülükten sıyrılıp pagan çağımdan antik çağımı yaşamama sebep oldu. Orta çağımda elde ettiğim bilgileri kazanmış olduğumum toplumsal inançlarımın din tutumumla sorgulamaya başladım. Bir taraftan dinimle sağlam dururken diğer taraftan bilimimle il emeklemelerimi gerçekleştirdim. Her şeyi canlı varlık olarak aynı zamanda bir algılasak ancak ışık olurduk. Bu yüzden bir etkileşim sonucu ancak bilgi bilime varabilirdik. Bir inanç bir din tutunarak. İnanç öncesi vahşi etkileşim içerisinde olurken inanç edinip din tutmamızla daha taktiksel ve doğal olarak barış umudu ve hedefinde bir etkileşim içerisinde savaşmış olduk. Bilgi bilim kavramlara ulaştıkça savaşımız dünya savaşlarına dönüştü çünkü ilk alet ve araçlarımız silaha ve taşıta dönüştürmüştük. Daha kanlı ve yok edici savaşlar yaşarken vardığımız barış ise daha insani olarak insan haklarını yazılı kanunlara dönüştürdük.
İlk atomdan tüm maddeye ve ilk hücremden ilk vücuduma kadar tüm var oluşum tabi ki aynı zamanda yokluğumla mümkün olmuştur. Var oluşum bir adım madde ise yok oluşum bir düşünce boşluğumdur. İnsanlık doğum ve ölümle ilerlerlerken insan olan ben kazandığım ilk varlığımın yokluğundan bölünüp çoğalarak hücrelerimle vücudumu, düşünüp bir fikrimle düşüncemin ideal eylemini sağlayarak yer değiştirmem, yürümem mümkün olmuştur. Bu yer değiştirmemi düşüncemi bir akılla bölüp edindiğim yeni fikirlerle düşüncemi daha kapsamlı taşıtsal olarak geometrik sıçramalar yapmışımdır. Edindiğim yeni bilgilerle de düşüncemin boşluğunu daha da genişleterek evrene daha kapsamlı bakarak dünyayı daha iyi anlamaktayım. Hiçbir zaman aciz değilim inancımla bir din tutunmam var. Bilgi bilimimle zamansal ve uzamsal olarak ilerleme kabiliyetim var. Düşünce gücümle anlık Allaha varma ve yaratılma kudretine kavuşmamla her an her şeyi anlar ve düşüncemi ifade edebilirim. Aciz olan insanın inancı zayıf olduğun din tutunması güçlü değildir. Dolayısıyla bilgi bilim zamanda uzamsal olarak ilerleyememektedir. Salt toplumsal vücut oluşturarak direnmektedir. Kime karşı mevcut devletine karşı.
Düşünen insan nasıl aciz olur. Hiçbir zaman düşünen insan aciz olmaz yoksun olur. Toplum gücünden ve de sermaye gücünden. Dolayısıyla sadece düşündüğü ile kalır. Ama insanlık hiçbir zaman ne düşünceden nede maddeden yoksun kalır. Düşünen insanın düşünce gücü karşı olduğu kesimleri bile tesiri altında bırakır. İşte bilgi bilimine varamamış inancıyla din tutunmasına bakın. Sadece İNANÇ esnekliği ile oraya buraya düşüncesinin içinde oraya buraya sarkan bir tavır içerisindedir. Ama elindeki cep telefona bakın. O bunu nimet sayarken ona bu nimeti sağlayanı direk Allahtan geldiğine hala inanır. Bilincinde olmadığından kendisi teknolojik üretimini bağımsız geliştiremez. Sadece montesini ancak izin verildiği kadar yapar. Ve bu cahilliği ile teknolojik vahşiliğine düşerek atom bombası veya nükleer tehditlere kalkar. Oysa Allah’a düşünce gücüyle varsa sadece dinsel tutunmasıyla kalmasa teknolojik ilerleyebilecektir. İnsan düşünerek Allah’a vardı mı yaratıldığının bilincine vararak oluşumuyla oluşacağının iletişimine geçmiş olarak ilerlemesinin özgünlüğünü ve hızını yakalayacaktır.
Allah’ın yarattığı hiçbir canlı aciz değildir. Yalnız sağlığı sekteye uğrayarak hareket kabiliyetini yitirmiş olarak duruşu sarsılmış olur. Bitki sağlamlığı ile dik duramaz hayvan canlılığı ile sağlıklı duramaz. İnsan sağlık düşünemediğinden bilincini yitirir. İnsanın bedeni sağlam kafası sağlam değilse teknolojik yönde değil de evrimin tersine hayvan yönünde hareket eder. Ha dişlerini ve pençesini gösteren hayvan ha silahını ve kudretini gösteren insan arasın fark sadece türünden ibaret kalır. Ne kadar dindar olup ibadet etse de Allah’ına bilimsel anlamda varmadığı için ancak şeytanın hizmetinde olmuş olur. Sonuç olarak uygar insan teknoloji dönüşerek nurlara karışırken yobaz insan evrimin tersine yönelerek ateşe düşecektir. Kıyameti bilgi bilimine varamamış kesim görecektir. İnanç ve din iyi güzeldir ama bilimine varıp ışığı olamadıktan sonra büyük hüsrandır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.