- 142 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İNSANIN YARATILIŞ HİKMETİ
Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi insan kâinatın içerisinde en son yaratılan varlıktır. Dolayısıyla o yaratıldığında her şey mevcuttu. Dünya yaratılmıştı ve sakinleri ise cinlerdi. Yani insan dünyada şuan neler yapıyorsa, dünyanın imarı ve sahipliği noktasında cinler, insandan önce aynı şeyleri yapıyorlardı. Dolayısıyla yeryüzünün ilk halifesi cinlerdir. Cenab-ı Hak insanlarda olduğu gibi cinleri de kendisini tanımaları ve ibadet etmeleri için yaratmıştır. 1 Fakat cinler kendilerine sunulan bu nimetin kıymetini bilemediler. Yeryüzünü imar edip, şenlendirecekleri yerde fitne fesat çıkardılar, birbirinin kanını döktüler, zulmettiler. Yaratanı tanımaları ve O’na ibadet etmeleri gerekirken onlar bunları yapmaktan kaçındılar. Bu bakımdan Cenab-ı Hak yeryüzünün halifeliğini cinlerden aldı.
İnsanın Yaratılışının Meleklere Sorulması
Cinlerin kendilerine sunulan ve lütfedilen şerefli görevi yerine getirememesinin üzerine Cenab-ı Allah onlardan bu görevi almış ve yeni bir varlık yaratıp bu vazifeyi ona vermeyi tercih etmiştir. Bu şerefli kılınacak, yeryüzünün halifesi olacak varlığın adı "İNSAN"dır.
Allah’u Teâlâ meleklere şu şekilde buyurmuşlardır:
"Yeryüzünde emirlerimi yerine getirip varlıklar üzerinde tasarrufta bulunacak bir halife yaratacağım. " 2
Demek ki, bu son yaratılacak varlık diğerlerinin üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahip olacaktır. Yani anlaşılan o ki, insan yaratılışın son meyvesidir. Ve her şey emrine sunulduğundan Allah’ın emrettiği ölçüler içinde gayet güzel tasarrufta bulunup, arzın bir çeşit hâkimi ve sultanı olacaktır. Bu çok muhteşem bir lütuf ve ihsandır. Fakat acaba insan bütün bunlara layık olabilecek mi veya layık olmaya çalışacak mı? Tabii bu soru insan yaratılmadan önce sorulsaydı cevabı bizce belli değildi. Ancak şu an insanın durumuna bakılınca pek layık olduğu söylenemez.
Burada dikkatlerimizi çeken diğer bir konu Yaratıcının, yaratacağı yeni bir varlık için, yaratılmış bir varlık olan meleklere bunu ifade etmesidir. Buradaki beyan etme olayı "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" 3 buyurmasıyla Cenab-ı Hak, insanlara istişare, danışma yolunu öğretmek, ayrıca insanların yeryüzüne niçin halife kılınmak istendiği, bundaki hikmetin ne olduğunun açıklamasını almak için meleklerin soru sormasını sağlamak maksadıyladır.
Cenab-ı Allah’ın bu beyanı karşısında melekler "Yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Hâlbuki biz Seni hamd ile tespih eder, Seni her türlü noksandan yüce tutarız" 4 demişlerdi.
Meleklerin buradaki "Yaratacak mısın?" manasındaki soruları, Allah’u Teâlâ’ya karşı bir itiraz ve inkârdan kaynaklanan bir fiil asla değildir. Çünkü melekler yaratılış itibarı ile böyle bir itirazı yapma özelliğine sahip değildir. Bu açıdan sorunun gayesi yaratılacak yeni varlığın yaratılışındaki gaye ve hikmetin sebebini öğrenme arzusundan kaynaklanmaktadır.
Ayrıca meleklerin Cenab-ı Hak’kın kendilerine bildirdiğinden başka bir şey bilmeleri de mümkün değildir. Allah’ın "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" 5 buyurmasıyla Kur’an-ı Kerim’de bu ifade edilmiştir.
Evet, yeni yaratılacak varlık aynen cinler gibi dünyayı fitne, fesada verecekti, kan akıtacaktı fakat onda öyle özellikler ve duygular olacaktı ki, onların yaptığı kötülükleri geçecekti. Yani insanın yaratılışında öyle gizli hikmetler Murad edilmişti ki, bunları meleklerin bilmesi mümkün değildi. Çünkü meleklerin bilgisi Allah’ın bildirdiğiyle sınırlıydı ve gizli hikmetleri değerlendirmeleri söz konusu olamıyordu.
Yaratıcının meleklere, yeni halife yaratacağı konusundaki istişaresinin ayrı bir hikmeti de meleklerin insanoğluyla çok sıkı bir münasebet içinde olacakları, insanın korunmasında, günah ve sevaplarının kaydedilmesinde ve insanı ilgilendiren daha birçok konuda yakın irtibatı olacağındandır.
Yoksa ayette geçen soru ifadesine göre meleklere Cenab-ı Hak’kın danışması ve "Siz ne diyorsunuz, fikrinizi alayım da ona göre yaratmaya karar vereceğim" şeklin de bir danışma asla değildir.
Bu şekilde bir tasarrufta bulunarak yüce yaratıcı insanoğluna karşılıklı konuşma, görüşme ve istişare etme ve bunların önemine dikkat çekmek istemiştir. Yoksa hâşâ, Cenab-ı Allah yaratılmış ve yaratılacak hiçbir varlıkla konuşup danışmaya, onlarla istişare edip fikirlerini almaya ihtiyaç duymaz.
Yeni halife bütün yaratılmış varlıklardan farklıdır. Onu farklı yapan Allah’ın ona ikram ettiği meziyetlerdir. Ancak bu meziyetlerin hayırda, güzelde kullanılması gerekmektedir. Bu çerçevede hareket ettiğinde zirveleşecek, aksi takdirde kokuşup adileşecek, aşağılık bir vaziyet alacaktır.
Bu açıdan insanda iki tarz kabiliyet bulunmaktadır. İnsanoğlu bir taraftan dünyanın şifası için bir ilaç iken, diğer taraftan öldüren bir zehir gibidir.
O zaman akla şu soru geliyor. Yeryüzünü fitne fesada verecek orada kan dökecek, kısacası her türlü kötülüğü yapacak adeta bir zehir olan insana neden bu kadar kıymet verilip, yaratılmıştır? Diğer varlıkların Cenab-ı Hak’ka yaptığı tespih, dua ve ibadetler yeterli gelmemiş midir? Tabii burada şunu belirtmekte fayda görüyorum; başta insan olmak üzere canlı cansız hiçbir yaratılanın yaptığı dua ve ibadetlere Allah’ın hiçbir şekilde ihtiyacı yoktur. Her şey O’na muhtaç O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. Dua, niyaz ve ibadetleri yapmaya asıl bunları yapanların ihtiyacı vardır. O halde nedir insanın tercih sebebi? Cenab-ı Hak’kın "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" 6 buyurduğu gibi, insanın yaratılışındaki asıl gaye ve hikmeti, açık gizli bütün sebeplerini, ancak Allah bilebilir.
Biz burada hikmetlerinden bir kaçını yazarak konunun anlaşılmasına ışık tutmak istiyoruz. Bediüzzaman Hazretleri bunlarını şöyle sıralamıştır:
1-İnsanoğlunun dünyada yapacağı şerler, kötülükler onun yaratılış gayesinin sağlayacağı faydaların yanında sönük kalmaktadır. Az bir şer için elde edilecek birçok faydaları terk etmek yanlış olur, prensibinden hareket edildiğinde durum daha da netlik kazanmış olur.
2-İnsanoğlu öyle kabiliyetlerle donatılmıştır ki, dün yanın halifeliğine layık görülmüştür. Meleklerin bunu bilmemeleri, bu gerçeği değiştirmez, çünkü Yüce Yaratıcı bunu layıkıyla bilmektedir.
3-İnsanoğluna cüz’i irade adı altında hadiseleri değerlendirip, akıl süzgecinden geçirip, Allah’ın emrettiği istikamette yapıp yapmama noktasında tercih hakkı verilmiştir. Melekler bunun sebebini anlayamamış olsalar da, bu tercihteki hikmet Allah’a aittir.
4-Meleklerin ilimlerinin Cenab-ı Hak’kın bildirmesiyle sınırlandırılması, insanoğlunun yokluğunun gerekliliğini asla ortaya koymaz.
Bu açıdan Cenab-ı Hak sırf hayır olarak melekleri, tamamen kötü olmayı tercih eden şeytanı, hayır ve şerden uzak olarak hayvanları ve nihayette de kendisine yüklenen bir takım özelliklerle Allah’ın emrettiği gibi davranıp mükemmeli yakalayanların melekleri geçtiği, Allah’ın emir ve yasaklarına asi olanların da hayvandan hatta şeytanlardan dahi aşağı mertebeye inebilen insanoğlunu yaratmıştır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1- Zariyat Süresi,56
2- Bakara Süresi,30
3- Bakara Süresi,30
4- Bakara Süresi,30
5- Bakara Süresi,30
6- Bakara Süresi,30
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.