- 281 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Demirin Demiri Kesme Sesi
“Demirin Demiri Kesme Sesi”
Üzerine Okuma Notları
"Demirin Demiri Kesme Sesi" Şair Can Acer’in, Ketebe Yayınları etiketiyle, 2021’de okurlarıyla buluşturduğu ilk şiir kitabı. Aynı zamanda 2022’de, 9. Necip Fazıl İlk Eser Ödülünü almış bir kitap. Doksan sayfa hacminde ve yirmi altı şiirden müteşekkildir. Şiirler, "Ölümün Üstünlükleri”, “Gettomobil” ve “Sebepsiz Telif" olarak üç bölüm şeklinde tasniflenmiştir. “severdi babam/ demirin demiri kesme sesini” (sayfa 10) şeklinde “demirin demiri kesme sesi” şiirinin bir bölümünden anladığımıza göre, kitabın isminin çıkış noktasının burası olduğunu söyleyebiliriz.
Kitabın üç bölümünden de ayrı ayrı tema ve anlatım tasnifi çıkarılabilir. Benim çıkarımım şu şekildedir. Kitabın ilk bölümünde ölüm olgusu, ikinci bölümde, isminden de anlaşılacağı gibi zor koşullar ve darda kalmışlıklar üzerinden bir hareket görülmektedir. Ayrıca birbirinden farklı şiirlere yer verilmektedir Son bölümde ise hayatın sesi, ritmi sükûnet üzere ele alınıp işlenmektedir. İlk iki bölüme nazaran son bölümde, şiirlerin sesinin azalıp dinginleştiğini söyleyebiliriz.
İlk bölüm de ölüm olgusu yani her canlının tadacağı olgu işlenmekte demiştik. Şöyle ki: “Ölüm denir sıcaklığın yatağı senden önce terk etmesine” (sayfa 9), “Bir siyasa çıkaramam ölümden” (sayfa 12), “Kendinden ölümler çıkarır/ bozkır göğünde bir hoparlörde yankılanır/ kiminin ölümü” (sayfa 13), “Ölünce kuşlar bile ağırlaşır” (sayfa 13), “Baktıkça aynalaşır ölünün gözleri/ öpülmek, daha taşralı kılar yenilgimizi” (sayfa 24) şeklinde ölüm olgusu, ilk bölümde yoğun olmak üzere diğer bölümlerde de yer yer ele alındığını görmekteyiz.
Şiirlerde calib-i dikkatimi çeken kavramlar olarak; “ölüm, tanrı, baba, anne, kadın, çocuk, aşk, köy, taşra, tren, bıçak, ses” şeklinde sıralayabilirim. Kavramlar bu kelimeler üzerinden yürütülmekte, yol aldırılmakta ve sesleri daha da çok duyurmaktadır. “76 model john deere traktörler, klaksonlar, fresk, zift, değirmenciler, demirciler, rençperler, düven taşları, patoz, Cebeci yokuşu, Namık Kemal’in hırresi, Orhan Veli’nin ciğerci kedisi, Cansever’in kedileri” gibi birbirinden çok farklı birçok kelime ve imgenin şiirlere misafir olduğunu görmekteyiz.
İzninizle dikkatimi celbeden başka bazı şiir bölümlerini, mısralarını burada paylaşmak istiyorum. “ve ürkütülmüş bir çocukluktan” (sayfa 9), “yoruldum bazı mısraları içimde taşımaktan” (sayfa 12), “lehçesini yitirmiş bir akşam lokantasında” (sayfa 17), “senin yalnızlığın/ bizim yalnızlığımızı seyreltiyor” (sayfa 19), “ürkütülmüş hayvanlar gibi birbirine sokulmuş kalabalık” (sayfa 21), “bütün bu sokaksız marşlar, tenha devrimler/ bir bıçağın sırtındaki marka yarası” (sayfa 23), “daha kaç kişi karısının yüzüne/ basit bir adam olarak eve dönmenin/ hayrıyla bakar” (sayfa 40), “gururlu çileciliğiyle arabeskin/ zangır zangır titretir bir otomobili içerden/ aşk devam eder, devam eder şehir” ( sayfa 41), “ama bu şehir/ mümkünü arayanlar için değil” (sayfa 47) şeklinde devam eden bir örneklendirmede bulunabilirim.
İkinci bölümde “gettomobil” kelimesinin “Amerika’da gettolarda yaşayan düşük gelirlilerin eski model otomobilleri için kullanılan bir tabir” (sayfa 42) olduğunu öğreniyoruz. Başka bir yerde de “Gülmek bir hayat hapşırığıdır” diyen Puyuelo sözünün alıntılandığını da görmekteyiz. Şiirlerde yer yer geleneğimizin izlerini de görmekteyiz. “eyyam-ı bahura”, “mündemiç”, “cihannüma”, “mutad geçit”, “hulûl etmiş”, “berkitmek”, “belletmek” gibi kimi kelimeler ve kalıplarla da karşılaşmaktayız. Bununla birlikte şiirlerde ki anlatımlarda daha çok geniş zamanın kullanıldığını söyleyebiliriz.
Şair, şiirleri kurgularken daha çok hayatın içinden, yerine göre küçük ayrıntılar üzerinden anlatımını zenginleştirdiğini söyleyebilirim. Şiirler genel anlamda sesli şiirlerden oluşmaktadır. Mısralarda kimi yerlerde sesini yatıştırırken kimi yerde de içindeki heyulaları gürbüzleştirdiğini söyleyebiliriz. Şair belki de içindeki çocuğu böyle böyle büyütüyor olmalı. Hepimizde yarım kalmış çocukluğa hitap ediyor olmalı bir taraftan. Hayat bahanelerimiz olan fakat’lı, ama’lı kimi gerekçeli bilinçlerimize illaki bir elbise giyindiriyor böylelikle. Son sözü biz yine şaire verelim ve kitap arka kapak şiiriyle yazımızı nihayetlendirelim. “belki bir aşk bütün zamirlerini kusar o zaman/ ne sen ne ben ne de kusarken iki büklüm olmanın bizi/ kavgada ve aşkta hatırlanmaz zamirler/ yumarız, o büyük boşluğa bakmaktan kuruyan gözlerimizi// bir bıçağın karşısında olmak: işte benim yerim yurdum/ neden baktın ve bıçak neden parladı/ yanılıyorsun, bir aşk değil bu, yalnızca tanrı/ en içimizde, müziğin sesini artırdı” İyi okumalar.
İlkay Coşkun
06.06.2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.