- 214 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hüzzam Makamı
Aydınlığa sımsıkı kapanmış bir perdenin ardında gün ve mevsim ilkbahar… Kıştan artakalmış soğuk bir iskelet el yüreğimi arıyor.
Ölüm ruhumu emziriyor büyütmek için dünyadan yalnızlığımı. Dizlerimde hâlâ toprağın sıcaklığı var. Bir düşün gövdesini arıyorum. Titrek ellerimde kalemim can havliyle kanıyor. Güneşim her akşam boğuluyor gözlerimde. Gölgem kanıyor güneşin düştüğü yerde. Gece çöküyor kaburgalarımın tam orta yerine. Islak gözlü hayaller alev alıyor gecelerimde. Payıma düşen tüm düşleri topluyorum geceden. Düşlerimden kan sıçrıyor yastığıma. Aldığım her nefes ölüm dolduruyor ciğerlerime. Kalbimde bilmediğim bir aksak ahenk, uzaklara çarpıyor. Kanlı ufuklara uzanıyor ellerim her günün seherinde. Gözlerime değince güneşin alevden eli, gözyaşlarım yetişiyor gözlerime…
Ömrün ıssız kıyılarına savruluyorum pusulasız yelkensiz. Uçurum tadında bir deniz, düşüyorum kendi derinliğime. Mezar mezar ardımda yollar bırakıyorum. Ayak izlerimi örtüyor takvimden her kopan yaprak. Kara çizilen bir güneş gibi şu ömür. Yıkılıyor bir bir tenimin duvarları. Sıyrılıyor ruhum sanki gövdemden. Göklerin altında eziliyor gözlerim. Yarıdan bir fazla yaşıyorum. Yüreğim kanlı bir hançerin kını sanki…
Dinsin gözlerimdeki fırtına, sussun içerimdeki güneş, yıkılsın tüm ufuklar. Üzerimden gövdemi çıkarmak istiyorum. Zindansız bir mahkûm, kalesiz kalebent, küreksiz forsayım. İpsiz bir darağacında, varlıkla yokluk arasında sallanıp duruyorum. Sırtımda taşıdığım kendi ölümüm, boş bir insan çukurunun başında. Acıya dem tutmuşum zaten toprakta. Tabut yüklü ağaçlar uğuldarken ormanda, mermer yüklü dağların canhıraş sessizliği… Bir yayın kirişindeyim ötelere gerilen, zamanın elinde. Bir yok oluşla bulacağım biliyorum asıl ben kendimi.
Ve ben; ölüme uzattım boynumu, sonsuza değdi başım. İç içe geçtim ölümümle. Gözyaşlarımla sildim gözlerimi. Harf oldum, nota oldum, sayı oldum, renk oldum. Kanım mürekkep gibi döküldü kâğıda hüzzam makamında…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.