- 438 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KARA KAPLI DEFTERİMDEN NOTLAR (16)
Hiç şaşırmadım, bazı insanlar böyledir. Menfaatleri bittiğinde selamı sabahı keserler. Beni sadece işleri düştüğünde arayıp bulurlardı. Ne zaman ki başıma kötü bir hal geldi, o vakit arayıp sormadılar, hatta daha çok uzaklaştılar. Bu işler böyledir, insanlar en çok da nankörlükte ustalaşmışlardır.
Hayatın çok acımasız bir kuralı var. İnsanlar işinize yaradıkları kadar varlar ve en çok da sizi kullanmayı severler. İşleri bitti mi selamı sabahı keserler ve kendilerine yapılan iyilikleri de hemencecik unuturlar. Hümanistim diyenlere de hep gülerim, çünkü yiyecekleri darbeler ve kazıklar sinsice onları beklemektedir. Nacizane tavsiyem; gözünüzü dört açın, çok dikkatli ve temkinli olun. İnsan yeri geliyor kendisini bile tanıyamıyorken bir başkasını tanıması yıllarını alıyor ve güvenmek için de çok uzun zamana ihtiyacı oluyor. Çevremde de bizzat tanık olduğum durumlar oldu. Bir örnek vereyim. Bir komşumuzun karısıyla arası kötüydü. Komşumuzun abla bildiği bir kişi bu yuvanın bozulmaması için araya girerek bir nevi iyi niyet elçiliği yaparak tüm kusuru karısına yıkan sorumsuz ve tembel koca ile gıyabında kocasına demediğini bırakmayan kadını binbir güçlükle barıştırdı. Sonra ne mi oldu? Komşu kadına teşekkür edileceğine "Aramıza bir daha girme, işimize de bundan sonra karışma." denilerek sanki problemlerin kaynağı komşu kadınmış gibi fatura ona kesildi. O komşu kadının yerinde olsaydım ciğerleri beş para etmez karı kocanın gösterdikleri yersiz ve haksız tepkiden dolayı suratlarına tükürürdüm.
Bir insanı sevmek ve o insana güvenmek bazen ömrümüzü alıyor. Yarın ne olacağını bilemeyiz. Çünkü kahpelik insanın içinde ve cinsiyeti de yok. Çok acı ve inanması güç ama bu kahpeliği yapanlar kimi zaman anadır, babadır, eştir, kardeştir, evlattır. Hatta kardeşten de öte yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmeyen, "Herkes yanlış yapar da bu kişi asla yapmaz." dediğimiz arkadaş, dost bildiklerimizdir.
"Siz kiminle dans ediyorsunuz? Benimle mi? Ama bana ayak uyduramazsınız ki! Oturun oturduğunuz yerde!" diyeceğim o kadar çok insan var ki. Tabi onlar da "Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.” şeklinde düşünebilirler. Haklılar da. Ben zaten adamım diye bir iddiada bulunmadım. Sorsan herkes "adam" şerefsizim. Kadınlar üzülmesin adam tabirine. Bu adam kelimesi dilimize yerleşse de karakterin cinsiyeti olmaz. Yerine göre adamlardan iki kere daha adam çıkan karakteri yüksek kadınlar da yok değil.Herkesin adamlıkla yarıştığı bir dünyada, ‘adamım!’ deyip de değerimi neden düşüreyim ki? Lafla ve cinsiyetle olmaz yani adamlık. Unutulan bir şey daha var, adamı adam yapan ne ceket, ne pantolon, ne de kravattır. Yahu bu tipler de sanıyorlar ki itibar kendilerine gösteriliyor. Yok be ya! İşin aslı şu: Karakterleri zayıfsa kişiliklerine değil, üstlerindeki elbiseye biraz da zoraki saygı duyuluyor. Onların başka kimliği yok ki. Cesaretleri varsa şu unvanlarını kimliklerini atsınlar bir çöpe de görelim. Maskara olurlar aleme. Karşılarına geçip bir güzel tef çalıp oynarlar. Bırakın onu, selam verenleri bile olmaz. Aslında onlar da her şeyin farkında da işin puştluğuna kaçıyorlar, çünkü başka da farkındalıkları yok ki. Onlardan bir farkım olsun diye ben zaten grand tuvalet giyinmesini sevmem, yalnız takılırım, rahat olmak lazım bir de spor takılırım.
Riyakârlıklardan, iki yüzlülüklerden, sahte arkadaşlıklardan, insanları kullanan karakterleri bozuk insanlardan nefret ediyorum. Tehlikenin insanın en yakınlarından gelmesi de işin en acı tarafı. Ki mezar bile tek kişiliktir. Öldün mü, atacaklar bir çukura. Yine kalacaksın bir başına. Önceden çok üzülür, kafaya takardım. "Bunu bana nasıl yapar? Herkes yapar, bu yapmaz." dediğim pek çok kişi beni hayâl kırıklığına uğrattı. Şimdi üzülmüyorum da eskisi gibi. Su aktı, yolunu buldu. Ben bana daima yeterim ve bildiğim yoldan giderim. Geriye de bir daha bakmam. Bir şartla bakarım; fotoğraf çekeceğim zaman. Bir şey daha öğrendim: Kendimi kullandırtmamayı ve kim olursa olsun insanlara sonuna kadar güvenmemeyi.
Benim, şahsıma yapılan haksızlıkları, ardımdan çevrilen dolapları, sinsice kurulan tuzakları ve söylenilen sözleri unutmama gibi kötü bir huyum da vardır. Menfaat bitti mi dostluklar da biter. Aile bağları da çözülür. Akraba, eş, dost da biter. Tekmili birden ne varsa biter. Ben bir insan evladını sevmişsem, çıkarsız merhaba demişsem ve cinsiyeti ister erkek ister kadın olsun kardeşim, bacım demişsem benden o kişiye zarar gelmez. İstemeyerek kırmışsam ya da yanlış anlaşılmışsam özür dilemesini bilirim. Aynı davranışı karşı taraftan da beklerim. Benim insanlarla olan münasebetim böyledir, herkes yanılabilir, yanlış yapabilir, herkese hata payı olarak bir kredi verir ve olanları unuturum. Ama kim olursa olsun isteyerek ve bilerek yaptıkları ikinci yanlışlarında güvenimi kötüye kullandıkları için hayatımdan tümüyle çıkarırım ve o saatten sonra benim için bir yabancıdan farkları kalmaz.
En büyük pişmanlığım; bugüne kadar dargın olduğum ne kadar insan varsa keşke hepsiyle daha önceden selamı sabahı kesseymişim. Hiç olmazsa kendimi yormaz, yıpratmaz, boş yere nefes tüketip vaktimi heba etmezdim.
Sözlerimi evrenin sonsuz ve eşdağılımlı olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söylediği için 1600 yılında Roma Katolik kilisesince yakılarak idam edilen Giordano Bruno’nun şu sözüyle bitiriyorum. "Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar."
Vecdi Murat SOYDAN
27 Mayıs 2022, Isparta
YORUMLAR
Birader karı kocanın arasına girilmez diye boşuna dememişler bırakın yesinler birbirlerini.
Dostluk söylendiği kadar kolay değildir arkanı yasladığın taş tır.
Hak verdim bu yazına ve kalabalıkta yalnız olmaktansa tek başına yalnız olmak çok eyidir.
Sence akıllandınmı? Sanmıyorum.
İyi insanlar değişmez
Esenlikler dilerim
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Sağlıcakla kal. Dostça kal...