- 726 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
DOKTOR CİVANIM
Üniversitenin mezuniyet töreni vardı.
“Gelmeyin baba, yapılan tören sıradan. Üzerlerimizde kiralık bir kıyafet, başlarımızda birer kep, binlerce öğrenci sırayla tören geçişi yapacağız. Siz o kadar öğrencinin içinde beni göremezsiniz bile!”
“Yok, oğlum yok, geleceğiz, anneni de getireceğim. O gün bizim gurur günümüz.”
Geldiler.
Tören bitti. Sarıldık, koklaştık. Sorduk, soruşturduk, ağladık, güldük.
Babam:
“Allah’ıma şükürler olsun. Benim de artık bir doktor oğlum var. Şimdi sıra tayinde değil mi?”
“Evet. Beni bu devlet okuttu. Nereye derseler oraya giderim.”
Tayinim küçük bir ilçenin Devlet Hastanesine çıktı. Varıp katıldığımda, Baştabip çağırdı beni:
“Hoş geldin. Hayırlı olsun. Yeminini de ettin. Sana ilk öğüdüm yeminine sadık ol. İnsan ayırımı yapma. Bilmediğin bir konu olursa bilenlere sor.”
İşe başladım. Çok mutluydum. Hastalarım geliyor, sıraya giriyorlar. Onları dinliyor, bilgim yettiğince tedavi ediyor, teşhiste karar veremezsem, kıdemli meslektaşlarımdan yardım alıyordum.
Kısa zamanda sevildim. Hastalarım gelirken yumurta, meyve getiriyor, “İstemem” desem de koridora bırakıp gidiyorlardı.
Hele bir gün bir teyzem geldi. Bir horozu ayaklarından bağlamış sırasını bekliyor. Horozuyla girdi muayene odama:
“Teyzem bu ne?”
“ Horoz işte keste ye.”
Huylarını öğrenmiştim getirdiklerini almazsam üzülüyor, kırılıyorlardı. Muayenesini yapıp ilacını yazdım. Horozu da hastanedeki bir görevliye verdim.
Yine bir gün hastalarıma bakıyorum. İçeride hasta olmasına rağmen biri girdi odaya. Elindeki kâğıdı uzattı.
“ Doktor işim acele şu ilaçları yaz da gideyim.”
“ Siz sırada mıydınız? Hem ben sizi ne zaman muayene ettim ki ilaç yazacağım? Bak hastam var. Lütfen çıkın dışarı.”
“Yazmıyorsun yani? Peki, öyle olsun. Görüşürüz.”
Çıktı gitti. Tahmin edebiliyordum. Baştabibe şikâyet edecekti. Huzurluydum Baştabip de ona gereken dersi verirdi. Aradan bir, bir buçuk saat geçti. Hastalarım bitmiş muayene odamda yapılması gereken diğer işlerle meşgulken kapı açıldı. Yine aynı kişi müstehzi bakışlarla elindeki kartı uzattı bana. Kart Baştabibin kartıydı. Arkasında aynen şunlar yazıyordu.
-Beyefendi eşraftandır. Kendisi partimizin ilçe başkanıdır. Kendisiyle ilgilen.-
Şaşırmış sinirlenmiştim. O şerefliydi de diğer insanlar şerefsiz miydiler?
“Al bu kartı da… Al bu kartı da…
Cümlemi başladığım gibi bitiremedim.
“Al bu kartı da sana verene götür. O halletsin işini. Çık dışarı.”
Kontrolden çıkmış bağırıyordum.
“Seninle görüşeceğiz.”
“Görüşelim.”
Ne ben Baştabibin yanına gittim, ne de o beni çağırdı. Tahmin edebiliyordum. Yaygın olduğu gibi o klasik uygulama yapılacaktı.
"Görülen lüzum üzerine ..." diye başlayan bir yazı gelecek beni kendilerine göre sürgün sayılacak bir yere tayin edeceklerdi. Hiç önemli değildi. Memleketimin her karış toprağı benim için kutsaldı.
Ettiğim Hipokrat yeminiyle birçok şeye namusum ve şerefim üzerine söz verdiğim gibi aşağıda ki kurala da söz vermiştim.
GÖREVİMLE HASTAM ARASINA; YAŞ, HASTALIK YA DA ENGELLİLİK, İNANÇ, ETNİK KÖKEN, CİNSİYET, MİLLET, POLİTİK DÜŞÜNCE, IRK, CİNSEL YÖNELİM, TOPLUMSAL KONUM YA DA BAŞKA HERHANGİ BİR ÖZELLİĞİN GİRMESİNE İZİN VERMEYECEĞİME…
Yemin namustur.
Yemin kişiliktir.
Yemine sadakat adalettir, insanlıktır.
Edilen tüm yeminlerin tutulması dileklerimle…
YORUMLAR
Yazınız keşke dedirti keşke, sayıları parmakla sayacak kadar az olmasa keşke ,düzen doğru işlese kimse kimseden üstün olmasa yemin yazıdan ibaret olmasa...kaleminize sağlık
Bedri Tokul
Keşkelerimiz daha az olsa.
Ne kadar huzurlu olur, ne kadar geleceğimize umutla bakarız.
Değerli yorumunuz için teşekkür ediyor, saygılar gönderiyorum.
Ne güzel doktor kardeşimiz doğrusunu yapmış Hipokratın kemiklerini sızlatmamış... İbretlik bir hikaye... Kutlarım içtenlikle Abim...
Bedri Tokul
Olmuyor işte...
Kaderimiz diyor razı geliyoruz.
Teşekkürler.
Selam ve Saygılar.
Çok güzel.
Adam yazıyor kardeşim.
Genç doktorun çok umurunda sanki.
O yaşta Fizan'a gönderseler düğün bayram...
Kaplumbağayı bağdan kovmuşlar.
"Çok da şeyimdeydi ya, bu bağ olmazsa öbür bağ!" demiş.
Kel'den öptüm.
Selamlar.
Bedri Tokul
Onuncu köy olmazsa on birinci köy.
Suat'ım.
Bu yazının mecliste yemin töreniyle aynı gün yayınlanması
sence tesadüf mü?
Ne dersin?
Ben de yüreğinden öptüm.
Gardaşım benim.
Harikasın Bedri abim verilen söz tutulmalıdır edilen yemine sadık olunmalıdır yazın yine sürükleyici ve güzeldi maalesef şimdi o yeminleri edenler ben kimim diyor
Bedri Tokul
Teşekkür ederim.
Biliyorum sen beni de yazılarımı da seversin.
Öperim gözlerinden...