Hayatın Gerceği
Soğuk bir kış günü Mithatpaşa caddesi üzerinde bulunan iş yerinden çıkmış, Bayındır sokağa odaklı yürüyen bir adam. Dokuz yaşlarında duvar dibinde, çıplak ayak mukavva kutu üzerine diledirilmek için oturtulduğu halinden belli olan, erkek çocuğunu gördü. O an içinin acıdığını hissetti. Onun ile konuşmak istedi. Evlat bu soğukta neden çıplak ayak oturuyorsun, çorabın ayakkabın yokmu senin. Çocuk adamın para vereceğini düşünerek mahçup tavır takınarak, paramız yok ki dedi. Adam kendi çocukluğunu hatırladı. Bekle evlat yerinden ayrılma sakın, sana ayakkabı alıp geleceğim dedi. Çaresiz görüntü veren çocuk düşünceli tavır takınarak başını öne eğdi. Adam koşarcasına hızlı yürüyerek, Soysal pasajı arka giriş kapısından içeri girdi. Ayakkabısı satan dükkanlardan birinden, otuz otuz altı numara yarım boğaz miflonlu çocuk botu, bir çift de çorap aldı. Yine hzlı adımlarla çocuğun bulunduğu yere geldi. Çocuk, adamı görünce korkmuş olmalı ki, Mithatpaşa Caddesine doğru koştu. Akan trafiğe rağmen yolun karşı tarafına koşarak geçti. Dr. Mediha Eldem sokağın altında bulunan Kızılay binasına doğru koşarak uzaklaşmaya çalıştı.. Adam, çocuğa almış olduğu hediye paketiyle arkasından hızlı adımlarla yürürken fısıltıyla, nenden kaçıyorsun be çocuk diyordu. Çocuğu sağlık sokak TED. koleji arka giriş kapısında yakaladı. Çocuk, amca ne olur zabıtaya götürme beni diye ağlayarak yalvarıyordu. Yok be evlat ne zabıtası, ayakların üşümesin diye bunları sana aldım, haydi giyin ve git dedi. Ayakları kirli ve ıslak olmasına rağmen, çorabı miflonlu yarım boğaz botu giyinmesine yardım etti. Çocuğun mutlu olduğu yanağına düşen tebessümden belli oluyordu. Adamdan uzaklaşmak için Sağlık Sokağın bağlandığı Ziyagökalp caddesinden sağa döndü gözden kayboldu. Adam, çocuğun tekrar dilendiği yere gideceğinden kuşkulandı. Kestirme yoldan çocuğun dilendiği yere, ondan önce vardı. Köşede bulunan telefon kulübesini siper alarak, onun gelmesini bekledi. Biraz sonra çocuk aynı noktaya koşarak geldi, yine ıslanmış olan mukavvanın üzerine oturdu. Gözlerini yeni bot ve çorabından ayıramadığı halinden belli oluyordu. Oturduğu yerin karşısında bulunan mehaneden orta yaşlarda saçı sakalı birbirine karışmış pejmurde kılıklı, kirli bir adamın trafıği el kol hareketiyle bağırarak durdurup, çocuğa doğru yalpalayarak yürüdüğünü gördü. Neden yerinden ayrıldın ulan, bu ayakabılar ne, kim verdi neden kabul ettin eşşoğlu. Bu ayakkabıları ayağında görenler sana inanıp hıç para verir mi... dedi. Bir taraftan da giydiğihardal renkli edik botun üzerine, yıpranmış kirli postalıyla basarak yıpratıyordu.. Onları izleyen adam gizlendiği yerden ayrılarak, çocuğu çirkef sarhoşun elinden kurtardı. Kirli arsız sarhoş infial yaratmak için, adamın elinden çocuğu koparıp, ulan utanmıyormusun sabi çocuğa sarkmaya, hayvan herif diye bağırıyor ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Aynı meyhaneden kendisi gibi ayyaş iki genç, sapık var lafı üzerine sokaktan geçen üç beşı kişiyle birlikte adamın üzerine yürüdüler. Kaş göz demeden adama tekme tokat giriştiler. Olay aleyhine dönmüştü, ne dese boştu. Olay büyürse kurtulma şansının olmayacağını bildiği için çareyi kaçmakda buldu. Yaptığı iyiliğin onu ne zor duruma düşürdüğünü geç olsada anlamışdı. Takip edilme korkusuyla Atatürk bulvarından sıhhiye yönüne doğru kalabalığa karışıp uzaklaştı. Zafer çarşısı merdivenlerinden tekrar iş yerine yakın Bayındır sokak, Selanik caddesi kesişiminde bulunan meyhanelerden birine, içkiyle arası olmamasına rağmen girdi. Cam kenarında yuvarlak küçük bir masaya ilişti. Birahanenin bitişiğinde bulunan beyaz eşya mağaza ortaklarından lise arkadaşı, sosyete dişçisi M.Olgan, randevulaştığı bir arkadaşına bakmak için meyhaneden içeri girdi. Arkadaşı olan adamı, nefes nefese saçı başı dağılmış halde gördü. Hayırdır oğlum, bu ne hal böyle, ne işin var senin burada dedi. Eğilik kulağıns fısıltıyla kalK mağazada elini yüzünü yıka, kendine çeki düzen verir hadi kalk gidiyoruz buradan dedi. Adam, tamam gideriz de şimdi beni arıyorlar buradan çıkarsam yakalarlar. Otur bir kaç dakika, neler olduğunu anlatayım dedi. Başından geçen olayı olduğu gibi anlattı. M. Olgan, bu ve bu gibi haksızlıklara tek başına çare olamazsın oğlum. Onun gibi binlerce çocuk, iç içe olan yaşam halkasının en dibindeler. Kaldı ki sen, en dış halkaya aşama yapmış, yırtmış biri de değilsin ki onları kurtarasın. Zar zor ayakta durmaya çalışan devlet hizmetinde çalışan birisin. Bu devirde her fert bulunduğu halkadan bir üst halkaya sıçramak zorunda, öyle değil mi. Doğar doğmaz cami kapısı ya da, çöp yanına terk edilmiş, unutulmuş sahipsiz çocukları, onları doğuran kadınları koruyup kollamak, asalaklardan kurtarmak senin değil devletin görevi . Olay biraz daha büyüse, karakolluk olsaydın. Üstüne üstlük bir de tecavüzcü damgasıyla suçlanıp yargılansaydın. Ailenden toplumdan dışlanıp işinden gücünden olsaydın çokmu iyi olacaktı. Haydi kalk buradan çyoruz, burası sana göre değil. Şu an mağazanın çay saati, hem biraz lise anılarımızı tazeleriz dedi. Mağazada çaylarını içerlerken o günleri yad edip bayağı sohbet ettiler. - Hava kararmıştı, adam arkadaşına teşekkür ederek mağazadan ayrıldı. Yol boyunca yapmaya çalıştığı iyiliğin hata olduğunu anlamıştı. Yol boyunca o çocuğun taba renkli yarım boğaz botu giydiğinde, yüzünde çiçeklenen mutluluğu görür gibi oldu, acırcasına tebessüm etti.gözleri doldu. Başını sağa sola salladı, gözlerini elinin tersiyle sildi. Akşamın karanlığında gözden kayboldu. 010623mcicek
YORUMLAR
Başınızdan geçen çok acı ve şanssız olaya çok ama çok üzüldüm.
Yıllardır çocukları dilendirmek için kolunu bacağını kırmaktan , onları bir şekilde sakat bırakmaktan ar damarı çatlamayan çetelerle ilgili kitaplar da okumuşum, hicap duymuş, acı çekmişimdir.
Onlarla birey olarak tabii ki baş edemeyiz. Devlet el atmalı, çeteler yok edilmeye çalışılmalı.
Sokak çocukları devlet güvencesine alınmalı.
Benim değinmeye çalıştığım, okullarda okuyan yoksul çocuklara burs verme; yine okullarda eğitimini sürdürme savaşındaki yoksul çocukları, çocuk bayramları veya dini bayramlarda giydirme; bilgisayar, öykü, masal kitapları armağan etme gibi desteklerdi.
Yalın ve akıcı diliniz, yaşamdan acı bir deneyimi okurun dikkatine sunuyor.
Böyle paylaşımları topluma iletme sorumluluğunuza ve değerli yazınıza tebriklerimle.
Saygılarımla.