Devlet Nasıl Yönetilir
Devletin ne olduğunu anlatmak için kitabın ortasından yazmak gerekir. Devlet nasıl yönetiliri düşününce ve gözlerinizin önünden 25-30 yıllık ana temel haber bültenleri, dünya olayları, savaşların ve çatışmaların başlangıçları, ideolojik ve kültürel geri beslenmeler, halkın yönlendirilmesi, sınır ötesi ticaretler yani ihracat ve ithalat olayları, toprak yönetimi, şehirleşme, dini kurumların kullanılma şekli, resmi kayıtların doğruluğu, yargı kararları, gazeteci cinayetleri, toplu insan linç edilmeleri ve yargılamalar, halkı yönlendirmek için gereken düşman yaratma, güvenlik üzerinden terör söylemleri, petrol sevkiyatları, teknolojik yeniliklerin durumu ve kullanılması, fişlemeler, siyasi cinayetler, kısıtlamalar, cezalar, suç uydurmalar, insanı insandan ayıran söylemler, gizli banka ve yurt dışı hesapları, topluma yanlış haber verilmesi, basın ve yayının tek tipleştirilmesi, sermaye kontrolleri
Üretim mi dediniz, vergi olayları.. Toplum ne kadar fakir bırakılırsa o kadar güzel yönetilir.
Üçüncü sayfa haberleri ise toplumun içinde cinayet, cinnet, taciz, hırsızlık, gasp, talan, işkence, kabadayı ve mafyavatik örgütlenmelerin işleyişi...
Devlet iki yüzlülük, namertlik, yalan ve iftiralar ile yönetilir. Bunun için kullanılacak argümanlar da tarihin her döneminde aynıdır. Öncelikle vatan ve şehitlik söylemi, bir dış güç belirlenmesi, halkın korkularının beslenmesi, dini ideolojiler üzerinden saflar sıklaştırılır.
11 eylül saldırıları sonrası süreçteki yorumları haberleri ve olayları bilirsiniz. Hiç bir işçi, memur ailesi, esnaf, sanayici, asgari ücretli böyle bir olayı gerçekleştiremez değil mi? Gerçekleştikten sonra da önünde duramaz. O süreçte sadece bağırır, belki yakınlarını kaybeder patlamalarda lakin suyun önündeki bir taştan farksızdır sonuçta. Belki de büyük ortadoğu projesinin başlangıç tarihi olabilir mi bu eylem. Sonuçta bir yere saldıracaksanız o yeri tam işaret etmezsiniz sonuçta... 11 Eylül sonrası hedef Afganistan mıydı dediniz..
Size küfreden, sizi sevmeyen, sizin düşüncelerini benimsemeyen birisini sizden yana yapmak için onu nasıl kandırırsınız mesela. Bunu siyasi anlamda söylüyorum veya siyasetle uğraşanlar için. Son 30 yılımızdaki siyasi savrulmaların nedeni insan yapısı mıdır? İnsanların zaafları veya hükmetme arzuları mıdır? Temelinde ideolojik eğitimlerin ve kültürel yönlendirmenin etkisi ne derece önemlidir.
Bizim nesil için pek 60-70-80 ve ondan öncesi sadece söylentidir aslında. Bizler son 30-35 yıldaki devlet yönetiminin nasıl olduğunu görebiliriz, diğerleri kitapların uydurmaları ve ideolojik yönlendirmeleridir sadece.
Ak Parti mesela Avrupa Birliğine katılım söylemleriyle iktidara gelmiştir, vardığı yer ise Hüda Parın meclise sokulmasıdır. Barış sürecinde entel dantel takımının öne sürülmesi ve megri megri ağlamalarının amacı hendek olayları sonrası hdp nin yönetim kadrosunun değiştirilmesiyle sonuçlanmıştır. Sağ gösterip sol vurma dediğimiz olaylar.
Eğer dış ülkelerin basınları sizlerin milliyetçilik damarınızla oynayarak ve iktidarın değişmemesini istiyor iseler, iktidara karşı veya iktidarın dayandığı ideolojiye karşı manşetler atarak iktidar saflarını sağlamlaştırmak isterler.
Mavi Marmara olayı mesela, başlangıç: Filistin israil çekişmesi sonrası; ben mi dedim gidin o gemiye binin neticesi. Teferruatında israille bolca anlaşma.
Mısır Sisi olayları, Suriye olayları da böyle.. Suriye konusunda önce sınırların kaldırılması, ortak bakanlar kurulu resimleri ve din kardeşliği, ortak acı ve tarih manşetleri sonuç, rusyanın akdenize inmesi, Abd nin ıraktan sonra Suriyeye de kazık atması ve bolca silah sevkiyatları, İç karışıklık ile sınır ülkelere mülteci akını.
Etö ve Fetö olaylarına zaten değinmiyorum sizler değerlendirin onları da. Fetö olaylarında; Özalla birlikte devlet destekli Türk okullarının açılması, Türk dilinin dünyaya yayılması ve İslami söylevler sonuç Fetö Terör Örgütü ilan edilmesi. Etö olaylarında ekseri 1930-1950 arasında kasasını dolduran ideoloji ve ailelerin tasfiye edilmesi ile başlayan süreç sonucunda zıtların bir araya gelerek yönetimi yeniden paylaşmaları. Askeri komuta kademesinin değişimi vb vs. Lakin Askerlik ezeli tarihten beri her zaman için alt tabakada olan ailelerin evlatlarının söz sahibi olması için kullanılmıştır. Askerlerin içinde zengin aile çocukları istisnadır, Kimi dönemlerde gücü ele geçirince astığım astık kestiğim kestik olarak gidişatı kitabına uydurmaya çalışırlar sadece..
Pkk nın kurulması, kimin kurduğu son 40 yılda meydana gelen insan ölümleri, leş söylevleri, şehit haberleri ,mezra ve köy yakmalar, petrol ve insan kaçakçılığı, ırki söylemler... Pkk üzerine bir çok yazı okudum, lakin vardığım sonuç şu oldu: Türk Ordusunun terör ve çatışma bahanesiyle güçlendirilmesi ve savaşma kabiliyetinin artırılması. Bu sonuca varmak için ölenlerin ve şehit olanların, yakılanların, ayağı başı kolu kopanların sosyal ekonomik ve kültürel durumları önemli değildi kuranlar ve devam ettirenler için. Alt tabaka, halk sadece suyun önündeki çakıl taşıdır bu olaylarda.
Tarihin her döneminde toprak paylaşımı ve ticaret yön vermiştir yönetime yani devletin sizinle ilgilenmesinin amacı sizden alacağı vergiyle doğru orantılıdır. Vergilerin adaletli olduklarının savunulması veya vergi kanunlarının hazırlanması hususu ayrı bir başlık önemli olan zengin ailelere türlü adlar altında yapılan vergi indirimleri ve vergi teşvikleri değil midir?
Hani bir söz vardır ya, öyle büyük bir yalan söyleyin ki herkes söyleminizin doğruluğuna inanmak mecburiyetinde kalsın. Ve düşünüyorum, Tanrı adına, devlet adına, din adına nasıl büyük yalan söylediler de bize kandırıldık ve kandırılmaya devam ediyoruz?
Taht kavgaları devlet içinde yaşanırken sana yansımaları da hep aynıdır. Kurullarda meclislerde diğer kurul ve meclis üyelerinin dağıtımı, yerleşmesi, kiminin kimisini alt etmesi hep devlet yönetimiyle alakalı; ne kadar iki yüzlü, namert olursanız o kadar çok başarılı olursunuz. Rüzgara göre yön tayin etme beceriniz önemlidir sonuçta.
Geçenlerde yine bir haber okudum veya haber başlığı gördüm. Faili meçhul cinayetlerin davasında yargılananlar beraat almış. Sanırım suçsuzlar ve mahkemelere inanmak zorundayız değil mi_ Uğur Mumcu cinayeti sonrası söylenen söz de havada kalmıştır. Uğur Mumcu cinayeti sonrası söylenen söz: kontra gerilla taşını çekersek duvar yıkılır gibi bir söylem değil miydi.
Lakin devlet söyleminin en güzel müstakbel sözünü de paylaşayım. Dün dündür bugün bugündür, Rahmetli Demirel bunu ne için söylemiştir hatırlayamam elbette yaş olarak. Lakin iyi yüzlülüğün ve namertliğin en güzel edebi örneklerinden değil mi?
Öncelikle sizleri veya bizleri diyelim ülkemiz açısından şehirleştirdiler. Fabrika işçisi, memur, asgari ücretli yaptılar ve mezraları, köyleri, ilçeleri boşaltılar. Kırsalda okulları azaltarak camileri cem evlerini çoğalttılar veya daha çok söz sahibi yaptılar kırsalı yönetmek için din elzemdir. Bunun sonucu ne olabilir mesela??
Bilemiyorum dostlar, sağcı veya solcu, liberal veya dinci, ülkücü, osmanlıcı, cumhuriyetçi ,milliyetçi, hümanist olmanız bir insan olarak bize ne katıyor mesela? Siyaset sahnesinde en çok kullanılan ifadeler bunlar, bunları sanatçılar besliyor, şairler dalkavukluğunu yapıyor, okullarda şiirlerle yazılarla beyin altı beslememiz yapılıyor, görsellerle görsel zihnimiz hazırlanıyor sonuçta; ve suyun önündeki çakıl taşı olmaktan yine de kurtulamıyoruz, neden? Bize hep yanlış bilgiler ve yalan görseller mi gösteriliyor sıklıkla.
Yanlışım olmasın ülkemizin başkanlık sistemine geçmesini isteyen ülkenin 30-40 yıldır Abd olduğunu okumuştum bir yerde, sizce doğru mudur? Sistem değişimi en çok kime yaramıştır?
Tüm bu karmaşanın ortasında yine de sevmek istiyorum herkesi lakin artık sevememeye başladım. Ben cahilliklerimi her konuda gidermek için savururum kendimi, içim dışıma çıkar, sonuçta yine Tanrıyla baş başa kalırım, küfrederim çoğu zaman ona, arada dertleşiriz, azınlıkla dua ettiğim de olur, genelde tükürürüm artık Tarihin tanrı devlet ve din anlayışına.. Çünkü çakıl taşıyım sizler gibi, doğduğum andan beri suyun akışında nehirle beraber başımı taşlara, kayalara vura vura hareket ediyorum değil hareket ettiriliyorum, elinizin ayağınızın olduğunu sorgulamalarınızın doğruluğu yanlışlığı önem arz etmiyor, düşünmeyin zaten bunu da; nehrin dışına ancak deryaya kavuşunca yani ölünce çıkacaksınız. Kum olarak o da.
Her konu özet, özet bir nesiliz biz, atlaya atlaya koşarız, takılırız devamlı mecburen Tanrı, devlet ve din olaylarına.
Avrupa’da distopyanın denemesi yapılmış diye bir haber çarptı gözüme lakin detayına bakmadım..
Bir an önce yeni bir tufan veya kutupların yer değiştirmesi gibi doğa olayları için Tanrıcığıma yakaracağım. Bu dünya ve son 30-40 yıllık hem yerel ve hem de dünya olayları bana göre değil.
Dünyayı, dünyanın yüzde 3’ü mü yönetiyor, yok ya hu profesör mü oldun bir yerde, hadi canım, peki ya ülkemizi her ideolojide koyun olarak güdenler kim?? İç güçler mi dış güçler mi, yoksa uzaylılar mı? Malum uçan küre haberleri de az değil yani..
Sıçtığımın antik uygarlıkları, onlar olmasaydı ben de bunları yazamazdım sonuçta.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.