- 230 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yatağı Küften Bir Çocuk
“Yatağı Küften Bir Çocuk”
Şiir Kitabı Üzerine Değiniler
"Yatağı Küften Bir Çocuk" Şair Mücahit Ocakden’in, Ocak 2023 tarihinde, Çıra Edebiyat’ın, ilk kitaplar dizisi etiketiyle okurlarıyla buluşturulmuş. Şairin ilk şiir kitabında yirmi altı şiir yer almakta ve kırk sekiz sayfa hacmindedir. Öncelikli olarak şiirlere bütüncül bir bakışla bakacak olursak; şiirler akıcı, kendi içinde ritmi, tavrı ve duruşu olan şiirler diyebiliriz. Şiirlerin, anlam ve imge derinliğinin yanında anlaşılır ve keyifle okuma sağladığını da söyleyebiliriz.
İlk olarak kitabı elime alınca, kitabın ismi ve kapak da kullanılan çocuk görseli dikkatimi çekti. İçerikte de çocuk temasına ve bu bağlamda kurulan imgelere dikkatimi odakladım. Çocuk olgusunu daha çok anne ve hüzünle bitişik buldum. Faş edilen, sökün edilen elemler, acılar daha bunlar üzerinden ele alınıp işlenmekte. Tarihin bütün zaman dilimlerinde yaşanan savaşlar ve zorbalıklardan en fazla çocuklar ve anneler zarar görmüşlerdir. Maruz kalınan zorbalıklar, hoyratlıklar daha çok bedenen zayıfları etkilemektedir. Başka bir ifadeyle hayat mücadelesinin, çocuk ve anne üzerinde ki hüznü ve zorluğu çok çetin geçmektedir. Ümitvar olmakta lazım. Akılları sıvazlayıp yaraları saran birileri hep olacaktır yine de.
Tabi ki istenilen, oyunlarını oynayabilen çocuklardır. Hüzünlerin çocuklardan uzakta olması arzulanır. "Çocukluğumu getiren gülüş" (sayfa 18) gibi çocukluğun mutluluğa salan tarafına da dikkat çekilir. Başka bir şiirde çocukların gülüşünü cami avlularına sığdıramaz şair. Bunun gibi şiirlerde çocukların her hali vardır. "Cebine yaramazlıklarını dolduran çocuk" (sayfa 10), "Bir çocuk bile bilir bunu" (33), "Büyüdüğünü anlayamadığım çocuk yüzleri" (44), Yerini yadırgayan çocuklar, üzerleri kirlenmesin istenilen çocuklar, yüzüne su çalınan çocuklar, parklarında oynayan çocuklar gibi çocuğa dair birçok olgunun şiirlerde işlendiğini görmekteyiz. "Kendini hazır tut ölüm gelir" (sayfa 9), “Göbek bağımı kes benim dünyadan” (sayfa 17) gibi anne ifadelerinin şiirlerde bolca yer aldığını da görmekteyiz.
Şiirlerin içeriğinde yer alan ana öğeleri sıralayacak olursak: "Çocuk, anne, şehir, insan, dünya, güneş, gece ve şiir" ve devamında soyut olarak "elem, hüzün, yalnızlık" şeklinde devam eden bir anlatımı sıralayabiliriz. Bunların bir tanesini de olsa örnekleyelim. "Koltuğumun altınsa seccadem/ Saçlarımda ılık bir tebessüm/ Bir nihavent akşamının serin baharında/ Pamuklara sarıp yunsunlar şehri/ Göğü delen yıldızlar hatırına" (sayfa 32) Bunlarla birlikte şiirlerin yazılış zamanların izlerini de görmekteyiz. "Mesafeyi ayarlayamayınca azar yiyecek amcalar/ Hes kodunun dünyası bu alışacaksın" (sayfa 47)
Dünyamızda hüzün ağrıları çekilmiyor mu? Basıp geçilen yollarda canımız serili kalıyor ve bir taraflarımız hep soğuklarda kalmıyor mu? İnsanın acıları sarîdir, avazı çabuk duyulur hep. Acı hançer gibi kendisini kuşaklarında taşıttırıyor. Her ne kadar direnci korumaya çalışsak da, metaneti körelten pesedişleri de yaşamıyor değiliz. Bu zorluklarla beraber hayat bilgimiz derslerimizden, tecrübelerimizden besinini alıyor. Bir Antep türküsünde dendiği gibi "kim istemez şad olmayı cihanda/ ben şad olsam gamlı gönül şad olmaz" Her acı geçse de acıyı yaşamış olmak geçmiyor maalesef. Ama her şeye rağmen her acı gürültü yapar ve sonrasında dinginleşir. Öyle veya böyle biz insanlara biz canlılara sunulmuş hayat armağanını yaşamaya çalışıyoruz.
Biz yine şiirlere geçecek olursak. Şairin şiirinin ve poetikasının anlaşılması için "Sesler" şiirinin bir bölümünü paylaşmak istiyorum izninizle. "...Tanrım, sesler/ Gittikçe yaklaşan/ Kuyudan, Yunus’tan, Sevr’den/ Kıyıdan, Halis’ten, Cudi’den/ Aksa’dan, Memlük’ten, Ay Melek’ten/ Irak’tan, Zindandan, Halep’ten// Tanrım, sesler/ Yükseldikçe yoğunlaşan/ Geceye simsiyah/ Dünyaya hüzünle çöken/ Kulakları aşıp kalbi delen..." (sayfa 41)
Şiirlerde yer bulan farklı bazı kelimelere bakacak olursak; "şavt, bulaş, teşehhüt, alıklaşmış, aparılmış, ikircikli, kayşani, reflü, tweet, rennie, lafügüzaf, künhü" gibi hem geleneğimizde olan hem de günümüzün dilinde yer bulan böyle kelimelerin harmanlandığını görmekteyiz. Bununla beraber, şiirlerde ara arada olsa tekrar kelimeleri kullanılmaktadır. Bu tekrar kelimeleri hem şiirlerin ahengini oluşturmakta, hem içerikle bağını kurmakta hem de şiir sesini yükseltici bir görevde bulunmaktadır. Şiirlerde dini motiflerle de karşılaşmaktayız. “…Ellerini, avuçlarıma koymayı halk ediyor Allah…” (sayfa 18), “Bir teşehhüt miktarı an için…” (sayfa 22), "…Afv ve mağfiret sahibi Allah/ Bizse hiçiz şükürler olsun" (sayfa 26), “…Varsa bir bildiğin yeniden haykır Ey/ Kar inerken bir gece ayetten müjde versin hafızlar” (sayfa 36), "…Lâ Tahzen İnnallâhe Meana" (sayfa 42) gibi.
Hülasa, kitap da yer alan şiirler bir şeyleri anlatan şiirlerden değiller tabi. Gösteren ve duyumsatan şiirler desek daha doğru olacaktır. Bu inşa, şiiri şiir yapan temel unsur ve şiirlerin tadını da vermektedir. Bu şiir diliyle açmazlara, tahammülfersalara dahi bir ses olabilmektedir pekâlâ. Üslup anlamında, toplumcu gerçekçi şiirlerden böylelikle ayrıştığını da söylesek yeridir. Taşıllaşmış imgelerden ziyade yeni buluşların, yeni doğumların timsallerini görmekteyiz. Bu sarih anlatım, sözün derinliğini de imlemektedir. Nasıl ki dünyamızın yirmi üç buçuk derece eğik olması mevsimleri ve daha genel anlamda hayata zemin olduğu gibi gerçek ve kalıcı şiirlerde de ses, tını ve biçemin kattığı bir hayat vardır. Şairin bir temennisiyle yazımızı nihayete erdirelim. “…Şimdi geriye bakıp yaraları sarma zamanıdır/ Kalp yarası, ten yarası, gün karası…” (sayfa 46) İyi okumalar.
İlkay Coşkun
27.05.2023
Kültür Ajanda Dergisi
Sayı 117, Ağustos 2023