- 371 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OSMAN GAZİ VE KEMAL ATATÜRK
1258 yılı içinde Anadolu’da Söğüt kasabasında bir çocuk dünyaya geldi. Oğuz Türklerinin Kayı boyunun lideri Ertuğrul Gazi ve annesi Hayme Hatun oğullarının adını Osman koydular. Kayı boyu, 1218 yılında Cengiz Han’ın Batı Türkistan’da hüküm süren Harezem Türk Devleti hükümdarı Alaeddin Harezmşah’a saldırmasıyla başlayan Moğol istilasıyla batıya doğru göç etmişler ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin toprağı Anadolu’ya gelerek Van gölünün kuzeybatısında bulunan Pasinler ve Ahlat civarına 1223 yıllarında yerleşmişlerdi. Dört yüz kırk çadırdan oluşan Kayılar burada dört yıl kadar yaşadıktan sonra, Anadolu Selçuklularının halkı tarafından ’’Uluğ’’ lakabıyla anılan Sultan Alaeddin Keykubad’a katılmışlardı. Liderleri Ertuğrul Bey’in yönetiminde Ankara’nın Karacadağ bölgesine ve en sonunda da 1231 yılında Alaeddin Keykubad’ın kendilerine yurt olarak verdiği Söğüt-Domaniç batı uç bölgesinde yaşamaya başlamışlardı.
1243 yılında II. Guyaseddin Keyhüsrev’in Sivas-Eremcan arasındaki Kösedağ Savaşı’nda Moğollara yenilmesiyle Anadolu Selçuklu Devleti, artık yıkılmaya başlamıştı. 1258 yılında dünyaya gelen Osman, 1277 yılında Karaman oğlu Mehmet Bey’in kanlı bir şekilde bastırıldığını ve Anadolu’nun istila edildiğini yaşadı, 19 yaşında.
Bu umutsuzluk ortamında babası Ertuğrul Gazi’nin vefat etmesiyle 1281 yılında Kayı boyunun başına geçen Osman Gazi esmer tenli, çatık kaşlı lider tabiatlı, , cesur, doğuştan asker tabiatlı, sade yaşamayı seven, gözü malda mülkte olmayan, kişisel menfaat düşünmeyen bir insandı. Arkadaşları arasında lakabı Kara Osmandı. Osmancık da derlerdi ona. geçimini kendi koyunlarından elde ettiği süt, peynir ve yün gibi ürünlerle sağlardı.
Osman Gazi, Anadolu’nun Moğol istilasından uzak bu batı kısmında Moğol istilasından uzak bir uç beyi olmanın da avantajıyla Bizanslılar ile savaşıyordu. Onları her yenişinde bir o kadar güçlendi. Bizans’a komşu konumunu liderliği, mücadeleci kişiliği ve birleştirici vizyonuyla vizyonuyla bir avantaja dönüştürmeyi başardı. Artık istila altındaki Anadolu’dan gelen kendisi gibi diğer Türkmenlerde onun kuvvetlerine katılmaya başlamışlardı.
Osman Gazi’nin savaşçıları kızıl börk giyiyorlardı. Başarılar, yeni başarılar ve yeni katılımlar getiriyordu. Osman Gazi, risk almasını bilen , sezgisi ve vizyonu kuvvetli, karizmatik, güçlü ve doğuştan lider tabiatıyla adeta zor bir tepenin üzerine tan vakti ilk çıkan ve güneşi herkesten önce gören kişi olmuştu. Osman Gazi’nin başarısının ardındaki toplumsal formül askeri başarılarını büyük bir toplumsal mutabakat ile Anadolu’nun zulüm altındaki tüm Türk unsurlarını birleştirerek güçlendirmesiydi. Selçukluların artık son yıllarını yaşadığı bu dönemde kaçınılmaz olarak Bilecik’i fethettikten sonra 28 Eylül1299 günü Osmanlı Devletini kurdu. Hatta sona ermekte olan Selçuklu Devleti’nin sultanları da kendisine hilal, tokmak, kılıç ve bayrak gibi hükümdarlık alametleri göndererek onun bu kurtuluş, var olma ve süreklilik hareketi yönünde önünü açmışlardı.
Osman Gazi’nin devleti bir dünya imparatorluğu oldu. Ancak üç yüz yıl kadar sona kendisinin öncü vizyonerliğini koruyamadı. Coğrafi keşiflerin yarattığı zenginlikle ileri giden, Rönesansı Doğudan geri alan Batı’nın kültürel aydınlanmasını, bireyi ön plana çıkaran sosyal yapısını yakalayamadı, kuruluş ve büyüme aşamasında gücünü aldığı kendi Türk yöneticilerini tasviye etti, üretim ilişkilerini değiştirip bir endüstri devleti olamadı. Önce durakladı, sonra geriledi, en sonunda çöküşe geçti. 1854-1875 arasındaki 21 yılda toplam 15 dış borç antlaşması yaptı. 237 milyon lira borçlandı. 1875 Osmanlı bütçesinde 25 milyon Osmanlı lirası gelir gösterilmesine karşın gerçek gelir 17 milyon liraydı. Bunun 13 milyon lirasını ise dış borç ödemeleri için ayırması, geriye kalan 4 milyon lirayla da devleti yönetmesi gerekiyordu. İflas kaçınılmazdı. Nitekim 1875’te yarıya indirdiği borç ödemelerini yapamadı, Mart 1876’da bütün dış borç ödemelerini durdurdu. 1876 yılında Osmanlı ekonomik olarak batmıştı. 1881 yılında resmen iflas ederek maliyesini yabancıların yönetimine yani Düyunu Umumiye’ye teslim etti.
Aynı 1881 yılında bu sefer Selanik’te başka bir çocuk dünyaya geldi. Ali Rıza Bey ile Zübeyde Hanım oğullarının adını Mustafa koydular. 1258 yılında dünyaya gelen Osman Gazi’nin , yıkılan Selçuklulardan
sonra bayrağı devralması gibi, Kemal Atatürk’te ulusunun var oluş bayrağını Osmanlı’dan devraldı. 1912-1913’te Balkanlarını, 1914-1918’de topraklarının Anadolu dışı çok büyük kısmını kaybeden 20 Ağustos 1920’de Sevr’de fiilen yıkılan Osmanlı’nın yerine ulusunu devam ettirdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu.
Atatürk, 160 milyon lira aylık geliri olan Osmanlının tüm ağır borçlarına sadık kaldı, hepsini geri ödedi. Üstüne demir yolları, okullar, fabrikalar inşa etti. Okuma yazma seferberliği gerçekleştirdi. Asya’daki atalarının olmazsa olmazı kadın erkek eşitliğini topluma geri kazandırdı.
O hep yönünü akıl ve bilimden yana tuttu, güçlü tuttu yüceltti.
Osman Gazi ve Kemal Atatürk aynı ruhun bedenleriydi. Sanki ulus yapıcıydılar. Biri 13. yüzyılda, diğeri 20. yüzyılda yaşadı. En zor iki döneminde Türk ulusunun varlığını sürdürdüler, yücelttiler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.